Aile Dizimi – ilişkiler ve sevginin sırrı

Aile dizimi sisteminin yaratıcısı psikoterapist Bert Hellinger‘in çiftler terapisinde sevgi hakkında açıklamalar yaptığı 2 videonun çevirisini paylaşmak isterim:

video 1

video 2

Sevginin sırrı, herşeyi olduğu gibi kabul etmektir. Çiftlerde sorun, birinin bir diğerini değiştirmek istemesi ile başlar. Önce bu konuda ufak bir çalışma yapalım, gözlerimizi kapatıyorsunuz, partnerinize kendi olduğu hali ile bakıyorsunuz, belki partnerinizi bugüne kadar görememiştiniz, çünkü onunla ilgili bir imajınız vardı, onu belli bir şekilde yargıladığınız bir imaj…Şimdi partnerinize olduğu hali ile bakıyor ve “evet, seni olduğun gibi seviyorum, aynen olduğun gibi seviyorum” diyorsunuz. Bunu partneriniz size de söylediği zaman sevgi doğar ve birden çift rahatlar. Birbirleri ile güvende hissederler, çünkü oldukları halleri ile birbirlerinden saygı görürler. Bu sevgidir.

Şimdi diğer adım geliyor. Partnerinize “anneni de aynen olduğu gibi seviyorum” diyeceksiniz. “Babanı da aynen olduğu gibi seviyorum” diyeceksiniz. Senin sen olma sebebin annenin ve babanın oldukları gibi olmaları. Onların senin kalbinde yerleri var. Şimdi partneriniz daha da rahatlayabilir, çünkü aileleri hakkında hiçbir şey saklamalarına gerek yoktur ve kabul görmüştür.

Şimdi burada zorlu bir durum mevcuttur. Çünkü partnerlerimiz farklı bir aileden gelmektedir ve farklı değerlere sahiptir. Erkek kadından farklı bir bilince sahiptir, çünkü her ikisi de farklı bir aileden gelmektedir. Ait olma hakkı için ne yapmamız gerektiğini içgüdüsel olarak derhal biliriz. Ailemizin düşünce ve değerlerinden bir sapma olursa kötü bir bilince sahip oluruz. Şimdi başka bir aileden gelen birisi ile tanıştığımızda birden kendi değerlerimiz ve farkındalığımız içinde başka değerler için yer açmamız gerekmektedir ve kabul etmemiz gereken şey partnerimizin ailesinin bizim ailemiz ile eşit değere sahip olduğudur. Kendi bilincimizi partnerimiz ve ailesi için genişletmemiz gerekmektedir. Şayet değişemez, kendi bilincimize yapışıp kalırsak ve kendi bilincimizin partnerimizin bilincinden daha değerli olduğunu düşünürsek o zaman çiftte sorunlar başlar.

Görevlerinin bilincinde olanlar çocuklardır. Onlar çocuk kalırlar. Yetişkinler günah işlemeyi bilirler. Sadece günahkarlar yetişkindir Masum kişiler çocuk kalır. Günah, kötü bir şey yapmak anlamına gelmeyebilir,  daha ulu ve evrensel bir şey için ailelerinin bilincinden saparlar. Yetişkin olabildik miyi görmenin testi, eğer çocukları varsa ve çiftin çocuklarının nasıl eğitim alması gerektiğine dair karar vermesi gerektiği zamandır. Kadın kendi aile değerlerine göre, erkekte kendi aile değerlerine göre karar verir ve genelde kadın daha baskın çıkar, bu yargılamadan yaptığım bir gözlemdir. Annenin değerlerine göre eğitim gören çocuklarda sonuç nedir? Bu çocuklar daha sonra babalarını takip ederler. Çünkü çocuklar her 2 ebeveynine de sadıktır. Ebeveynlerden biri diğerine baskın gelirse, çocuklar gizlice baskın olmayanı takip eder. Bu sebeple babalarımızın toplumda çok etkisi bulunmaktadır. Çünkü çoğunlukla reddedilirler, değerleri reddedilir.

Eğitim konusuna geri gelmek isterim. Erkek ve kadın, birbirlerinin ailelerinin eşit değerde olduğunda anlaşmışlardı. Çocuklar hem annelerinin hem babalarının değerlerini takip edebilirler. Çocukları mutlu edecek bir cümle bulunmaktadır: “Sana baktığım zaman babanı görüyorum, babanı olduğu gibi seviyorum ve baban gibi olursan mutlu olurum.”

Hiç kolay değil değil mi? Aynı şekilde tersini de söyleyebiliriz: “Sana baktığım zaman anneni görüyorum, anneni olduğu gibi seviyorum ve annen gibi olursan mutlu olurum.” Bu sevgidir. Buna ilave olarak bu özgürlüktür. O an çocuk özgürdür ve kendi yolunu takip edebilir.

Partnerimizi olduğu gibi kabul etmekten konuşuyorduk. Bir ilişki, bir erkeğin bir kadını ve bir kadının bir erkeği özlemesi ile başlar. Kendilerinin bütünleşmiş hissederler, bütün olabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Ama bazıları ideal partneri aramaktadır. İdeal partner nedir? Tamamen benim gibi olandır. İdeal partnerde büyüme olamaz. Herşey aynıdır. Bir süre sonra ayrılırlar.

Eğer partner farklı ise, partnerden aldığımız ve bizde eksik olan ile büyürüz. Bu büyümektir. Daha önce sahip olmadığımızı almak, alarak büyüyoruz.

Almanya’da çok saygı gören spiritüel kitaplar bulunmaktadır. Eşim bir gözlem yaptı ve tüm bunların erkekler tarafından yazıldığını ve bunların eşlerinin olmadığına dikkat çekerek onların spiritüellik hakkında ne bilebileceklerini sorguladı. Kendi büyümelerini ıspatlamak zorunda değillerdi. Dalai Lama’nın veya Papa’nın bir eşinin olduğunu hayal edin, harika olmaz mıydı? Şimdi söylediklerinden daha fazla şey söyleme imkanları olmaz mıydı? Farklı bir tecrübeleri olurdu.

Çift olmanın başlıca şartı birbirlerini, ailelerini ve kaderlerini oldukları gibi kabul etmeleridir. Bu da pek kolay değildir, çünkü çift bir araya geldiğinde ortak bir amaçta birleşirler. Bu amaç çocuktur. Bir kere çocukları oldu mu hayata hizmet etmekte ortak bir amaçları vardır. Bu amaçları ile bir çeşit doyum içerisindedirler. İlerleyen süreçlerde çiftin ilişkisinde bir şeyler olabilir. Erkek başka bir yöne çekildiğini hissedebilir. Kadın başka bir yöne. Büyümek adına ve kendi doyumlarını bulmak adına belli yollara gidebilirler ve belki yolları ayrılabilir. Başka yollara gitmek konusunda anlaşabilirlerse sevgi ile ayrılabilirler. Burada birbirlerine denebilecek bir cümle bulunmaktadır: “seni seviyorum ve seninle benim yeni kaderimi seviyorum. Senin yeni kaderini ve doyumunu kabul ediyorum ve kendi yeni kaderimi ve doyumumu kabul ediyorum.” Böylece derin bir sevgi ile bağlı kalırlar.

Bazen bir eş diğerine “bana sadık kalmak zorundasın, kendi yoluna gidemezsin, ben önce geliyorum” diyebilir. Bunun gerçek anlamı şudur: Bir eş diğerinden kişisel kaderinden vazgeçmesini istemektedir. O zaman orijinal sevgiden geriye ne kalmıştır? Hiç birşey.

Eşlerden birisi kendi kaderini yaşamak üzere bir yola gitmek isterse ve diğer eş yolunda durursa şunu demelidir: “benim kaderim önce gelir.” sonra diğer eşi değişime zorlar ve değişim olmazsa kaderinin diğer eş için değiştirmek zorunda değildir. Bu ortak verilen bir karar olmalıdır.

Eşlerden kadının ailesinden birini takip etmeye zorlandığı durumlarda, mesela çocukken anne veya babasına “senin yerine ölürüm” dediyse, ilerleyen yıllarda kadın o yöne doğru gitmeye devam eder ve erkek eş bunu engelleyemez. Bu duruma “evet” demek zorundadır. Ailenin kaderi bir şekilde çiftin kaderine etki etmektedir.

Bu yazı Psikoloji / Psychology içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.