Hintli filozof, konuşmacı ve yazar Jiddu Krishnamurti‘nin korku üzerine yaptığı konuşmasından bir kesiti paylaşmak isterim:
Korkunun birçok formu vardır, gerek fiziksel gerek psikolojik, psikosomatik korkular… Belki karanlıktan fiziksel olarak korkarsınız veya eşinizden korkarsınız, ya da toplumun hakkınızda söyledikleri, düşündükleri veya yaptıkları…veya yalnızlık hissinden korkabilirsiniz ya da hayatın içeriklerinden, anlamsız bir varoluşun bırakacağı sıkıntıdan…veya gelecekten korkarsınız, yarından, belirsizlikten, güvensizlikten, bombadan veya ölümden korkarsınız, hayatınızın sona ermesinden…Yani çok çeşitli korkular mevcuttur. Aklı başında, rasyonel bir nevrotik farklı bir his verir. Ancak öyle görünüyor ki çoğumuz bugünün geçmişinden ve geçmişte yapmadığımız şeyleri barındıran yarından nevrotikçe korkuyoruz. Ya da tekrarlamak istemediğimiz geçmişte deneyimlediğimiz acı ve ızdırabın cehenneminden yarın korkarız. Zamandan korkunca, yaşlanmaktan, bunamaktan, başkasına muhtaç olmaktan korkarız. Zamandan korkmak geçmişten ve gelecekten korkmak.
Yalnızlıktan, ölümden, uyumsuz olmaktan, başarısızlıktan, toplumsal görüşten, doyumlu olmamaktan, bu aptal dünyada birileri olamamaktan duyulan korkular…Çok korku var…Sadece bilinçli korkular değil, taa derinlerde keşfedilmemiş, araştırılmamış korkular…
O zaman sorumuz: Bilinçli korkularla birlikte gizli kalmış korkularımızla nasıl başedebileceğimiz.
Yalnızlığın korkusu ve o yalnızlıktan kaçış. Korku, olandan uzaklaşma hareketidir. Kaçış, korkuyu beraberinde getirir. Korkunun yarattığı sorunlar istekle çözülemez.
Korkmayacağım! Aktif isteğinizin hiçbir anlamı yoktur. Dün başınız ağrımıştır, ancak yarın için umut vardır. Dünden korkunuz vardır ve yarından korkunuz vardır. Bu korku nasıl meydana gelir?
Dün acınız vardı, bunun anısı vardır ve bunu yarın tekrarlamasını istemezsiniz. Korku bunun neresinde? Dünün acısını “düşünmek” yarının acısını yansıtır. Yani düşünceler korkuyu doğururlar. Düşünceler korkuyu doğurur, besler ve zevk eker. Korkuyu anlayabilmek için zevki de anlamanız gereklidir. İkisi birbiriyle ilgilidir. Birini anlamadan diğerini anlayamazsınız. Sadece keyif almalıyım, korkmamalıyız diyemezsiniz. Korku zevkin diğer yüzüdür.
Diyelim dün zevk dolu bir süreç yaşadınız, bunu hafızanızın bir kısmından düşünebiliyorsunuz, bu zevke belki yarın sahip olmayabilirsiniz. Yani düşünce korkuyu doğurur. O zaman sorumuz: Eğer düşüncemiz tüm bunları yapıyorsa, bilinçsiz korkularımızı araştırmaktan kaçınan düşüncelerimiz, analiz edeni analiz edilenden ayırmaya yarayan düşünce sistemi, korkudan kaçmak üzere geliştirilen ancak korkuyu arttıran düşüncelerimiz…
Düşünceler aynı zamanda zevki de besler, ancak bunun coşku ile hiçbir ilgisi yoktur. Coşku, düşünce ürünü değildir, zevk değildir. Zevki üretebilirsin, sürekli zevki düşünebilirsin. Ancak bunu coşku ile gerçekleştiremezsin.
Düşüncelerimiz zevkten, acıdan ve korkudan sorumludur. Düşüncelerimizin merkezi “ben” dir. Ben, benim fikirlerim, benim ülkem, benim Allah’ım, benim deneyimlerim, benim evim, benim mobilyalarım, karım, çocuklarım, ben ben ben….Bu merkezden eyleme geçer ve düşünürüz. Bu merkez bölücüdür. Bu bölünmeden dolayı çatışma doğar. Benim fikirlerime karşı senin fikirlerin, benim ülkeme karşı senin ülken vs vs…bölünme. Merkez (ben) daima böler. Bu merkezden düşünür ve bu merkezden korkuyu gözlemlerseniz hala korkunun tam içinde olursunuz, çünkü bu merkez kendisini korkudan ayırmıştır, korkudan kurtulmalıyım, korkuyu analiz etmeliyim, korkuyu aşmalıyım, korkuya dayanmalıyım vs vs. Yani korkuya güç verirsiniz.
Korkuya merkez (ben) olmadan, isimlendirmeden bakabilir misiniz? Korkuya “korku” dediğiniz anda isim vermiş olursunuz ve geçmişe karışır. Birşeyi isimlendirdiğiniz anda bölmez misiniz? Siyahiler, beyazlar, komunistler vs …Tüm bu bölünmeler direniş, anlaşmazlık ve korku yaratır.
Burada konumuz korkuyu merkezimiz olmadan gözlemleyebilmek ve korku doğmaya başladığında onu isimlendirmemek. Bunun için büyük bir disiplin gerekir. Disiplin birisinden öğrenmek anlamına gelir. Konuşan kişiden değil, kendinizden öğrenirsiniz. Tüm bunları çok yakından, özenle ve dikkatle gözlemlerseniz o zaman zihniniz bölmeden görür. Açık ve saklı korkularınız sona erer.
Jiddu Krishnamurti’nin kitaplarını web sitesinden edinebilirsiniz.