Siyasette beğenmediklerimize farklı bir bakış açısı

byron-katie-600

Olanı Sevmek kitabının yazarı Byron Katie, the work isimli dünya çapında kabul görmüş ve olana çok daha tarafsız ve kabullenmiş bir gözle bakılmasını sağlayan çalışma ile harikalar yaratıyor.

Birçok ülkede var olan siyasi memnuniyetsizlikler karşısında rahatsızlığını dile getiren bir danışanı ile yaptığı bu çalışma gerçekten derin bir farkındalık sağlıyor:

BK: Şu anki yönetimi destekleyenlere karşı kızgınlığın var.

Danışan: Hem kızgınım, hem de iğreniyorum.

BK: 4 sorumuz var. Çalışmamızda İlk 2 sorumuzun cevabı ya evet ya hayırdır. Evet ama, hayır çünkü gibi cevaplar olmayacak. Ya evet, ya hayır. Peki, başlıyoruz: Şu anki yönetimi destekleyenlere karşı kızgınlığın var.

Danışan: Evet

BK: Durumu tarif eder misin? Haberleri mi izliyorsun? Ne yapıyorsun?

Danışan: Ya makaleler okuyorum, ya sosyal medya üzerinden yorumlar okuyorum. Öyle şeyler işte…

BK: Peki şimdi bu faaliyetler içersindeyken ve şu anki yönetimi destekleyenlere karşı kızgınken neler düşündüğüne ve hissettiğine dikkat et…

Danışan: Göğsümde sıkı ve kötü bir hissim var. 

BK: Bu hisse ve nerede oluştuğuna dikkat etmeni istiyorum. Daha sonra bu hisler yine oluştuğunda buna müdahale edebileceğini görmeni istiyorum. Bununla başa çıkabilecek bir yol var ve şimdi aynen bunu yapacağız. Bu his içinde oluşup vücudunu sardığında sana neler yaşattığını gör ve kendi benliğinden çıktığına şahit ol.

Şimdi, Şu anki yönetimi destekleyenlere karşı kızgınlığın var.  Bunu düşünceyi düşünürken gelecekle ilgili ne gibi şeyler hayal ediyosun?

Danışan: Çevre felaketi, Eğitime ve sağlık hizmetlerinden çok az faydalanabilen insanlar, farklı inanç ve yaşam biçimlerine sahip insanların susturulması, 1984 korkuları…

BK: Şu anda gerçekleşmeyen şeyleri görüyorsun, bu sadece görsel bir hayal. Peki bu düşüncen ve görüntüler olmasa, sen kim olurdun?

Danışan: Forrest Gump olurdum. Daha mutlu, sakin ve aklıbaşında olurdum.

BK: Bu durumda şu anki yönetimi destekleyenler mi seni kızdırıyorlar? Yoksa sen orada oturarak kendini mi kızdırıyorsun?

Danışan: Ben kendimi kızdırıyorum…Piçler sizi!

BK: Piçler diyerek kendi kendine konuşuyorsun. Bunu empoze eden ve dışarıya çıkaran sensin. Bir film izliyorsun. buna ego diyebiliriz. Seni “ben haklıyım, ben değerliyim” diye haklı çıkarmaya çalışan egon.

Peki, Şu anki yönetimi destekleyenlerden iğreniyorsun. Bunu nasıl çevirirdin?

Danışan: Tanımadığım bilmediğim bunca insan hakkında bu tip ön yargılara kapılmaktan dolayı kendimden iğreniyorum şeklinde bir cevabım olurdu. 

BK: Bu çok doğru bir çeviri oldu. Kendini üstte tanımlayıp şu anki yönetimi destekleyenleri aşağılaman yeterince korkutucu, üstelik daha da kötüleştiğini görüyorsun, ayrıca kimseyi tanımıyorsun. Karşındakiler senin kendi inancına göre yarattığın birileri.

Eğer grupları karşına alırsan nedenini göremezsin, iletişim kopar, ümit kalmaz. İletişim her şeydir. Yargılamadan önce karşındakini tanımalısın. Diğerleri de senin inandığın ve düşündüğün şeyleri düşünüp inanıyorlar. Buna bir son verebilirsin.

BK: Başka bir çevirin var mı peki?

Danışan: Evet, benim inanmadığım farklı şeylere destek verdiğiniz için teşekkür ederim, böylece olaylara farklı açıdan bakabilirim diyebilirim. Çünkü her şeyi ben bilirim diye dolaşmıyorum, farklı düşüncelere saygım var ve bilmediğim birçok şey var.

BK: Başka bir çevirin var mı peki?

Danışan: Sizden iğrenmiyorum çünkü bu bir delilik olur.

BK: 2.soruya bakalım.

Danışan: Amerikan vatandaşlarının  doğru olan için birleşip yükseltmelerini istiyorum.

BK: Demek istediğin senin gibi düşünen insanların yükselmesini istiyorsun.

Danışan:  Evet, öyle. Ama bu çok tek taraflı bir yaklaşım tabii. Hayır, doğru değil…

BK: Bu düşünceye sahipken içine girdiğin ruh halina ve duygularına bak.

Danışan:  Korkutucu ve izole edici, karşı olduğum şeye dönüştüğümü görüyorum.

BK: Bu çalışma bana yaşlanan insanları anımsattı, saplantılı inançlar sebebi ile gittikçe acılaşıyorlar. Halbuki senin gibi açık olunca gittikçe gençleşiriz. Fiziksel bedenin ne yaptığı önemli değildir, kalp gençleşir. Kendilerini ve başkalarını gören insanların hayatı harika olur. Kesinlikle aptal değillerdir ama hafiftirler.

Kaçınız bugün su içtiniz diye sorarsam hepiniz el kaldırdınız. Ne oldu? Hepiniz daha önce kendinizin su içen halini göz önüne getirdiniz. Bu gerçek kendiniz mi yoksa aklınızdaki siz mi? Şu andaki ben, geçmişteki ben ve gelecekteki beni su içerken gördüğünüzde gerçek ben burada kim???

Öfke, kendi farkındalığımızın olmamasından kaynaklanır. Amerikan vatandaşlarının  doğru olan için birleşip yükseltmelerini istiyorum diyorsun.

Danışan:  Özellikle yeterince eğitim alamayan çocuklara odaklanıyorum, bilmiyorum neden.

BK: Amerikan vatandaşlarının  doğru olan için birleşip yükseltmelerini istiyorum derken kendine göre doğru olan eğitim sistemini alan bir nesil hayal ediyorsun aslında. Belki çok haklı da olabilirsin. Ancak zihin gözünde ne görüyorsun?

Danışan:  Aslında sadece bazılarından rahatsızım, dolayısı ile doğrusu herkesin yükselmesini istemiyorum.

BK: Amerikan vatandaşlarının  doğru olan için birleşip yükseltmelerini istiyorum derken ne hissediyorsun?

Danışan: Ümitsiz hissediyorum. Birçok düşünceler geçiyor. Belki taşınma vakti geldi diyorum.

BK: Şimdi gelecektesin, eğitim manipüle ediliyor vs…Nereye varmaya çalışıyorum biliyor musun? Eğer bunu hayal etmiyorsan böyle hissedemezsin, inandığını düşündüğün şeyler ve onların yarattığı hisler üzerinden ilerliyorsun. Farkındalık sana duygularının sebeplerini gösterecektir. Hepimizin ortak bir değeri vardır o da bilgelik. Ancak karmaşık bir ortam içersinde, bu bilgelik kendisini gösteremez.

Burada bahsedilenler seni mutsuz edecektir, bunlar gerçekler değildir. Durum ve kişilerden bağımsız farkında olmadığın ve kafanda yarattığın imajlar seni bilgelikten uzaklaştıracaktır. Kaçınız bu sabah kahvaltı ettiniz? Peki ispatınız nerede? Kafanızdaki imajınızda.

Amerikan vatandaşlarının birleşip yükseltmelerini istiyorum, çevirelim:

Danışan: Amerikan vatandaşlarının oldukları yerde mutlu olarak bulunmalarını istiyorum.

BK: Başka bir çeviri daha bulalım

Danışan:  Belki ben yükselmeliyim.

BK: Söyleyecek çok şeyin vardır, korkudan söyleme, yüksel ve söyle. Kendini ifade et, işleyen ve işlemeyen şeyleri söyle, dünyada akıl sağlığına ihtiyaç var de, ancak herkesin seninle aynı fikirde olmasını bekleme.

3.soruya bakalım.

Danışan: İnsanlar başkaldırmalı, insanlar dürüstlük talep etmeli, değişim oluncaya kadar vergi ödemeye yanaşmamalı

BK: Bu ifadeler bu bilinçsiz zihin halinde olduğumuz zaman ortaya çıkarlar. Hislerimizin sebepleri bunlardır. Çalışmayı yaptığınız zaman tüm bu duyguları fark edersiniz. Kendinizi başka bir yerden izlemek gibidir.

Peki, insanlar dürüstlük talep etmeli, bu doğru mu? Birisi senden dürüstlük talep ettiğinde ne oluyor?

Danışan: Sanırım kendimizi sevilmiş hissetmeyiz. Güzel bir his değil. Sanki dürüst değilmişiz gibi bir durum bize yansıtılmaktadır. Sanki neredeyse saldırıya uğruyormuş gibidir.

BK:  Sen benden dürüstlük talep ettiğinde ben %100 dürüst olsam bile senin bana inanıp inanmayacağını bilemem. Bu karşılıklı bir kaybet-kaybet durumudur. Birinden dürüstlük talep ettiğimizde senin benim gibi inançlara sahip olması istiyorum diye diretmiş oluruz. Peki, insanlar yönetimden dürüstlük talep etmeli veya şöyle bakalım, yönetim dürüst olmalı, bu doğru mu?

Danışan: Hayır

BK: Onlar ülke yönetiyorlar, sen hep dürüst müsün peki? Ben kendimden dürüstlük talep etmeliyim.  Peki, insanlar vergi ödemeye karşı çıkmalı, bu doğru mu?

Danışan: Hayır, bu tepki sadece öfkeden kaynaklanıyor.

BK: Evet, bu senin zamanından önce yaşlanmanı sağlar. Bu ödenecek büyük bir bedeldir. Psikolojikman yıpranırsın.

4.soruya bakalım.

Danışan:  Bu yönetimin beyaz sarayı terketmesini istiyorum.

BK: Bu düşünceye nasıl tepki veriyorsun? Bu doğru mu? Yönetim beyaz sarayı terk etse mutlu olur musun? Zihin gözünde neler oluyor?

Danışan:  Zihnimde daha iyi birisi yönetime geçiyor, kim olduğunu bilmiyorum.

BK:  Acı çekmemizin sebebi düşündüğümüz ve inandıklarımızdır. Dışarıdan hiçbir etken, hiçbir yönetim size stres veremez.  Tüm bu düşünceler olmadan sen kim olurdun? ne yapardın?

Danışan:  Sanırım gülerdim, şarkı söylerdim.

Mutlu olabilmek için hiçbir yönetimin beyaz saraydan ayrılmasına ihtiyacım yok.

BK: Dünya mükemmel bir yer. Beyaz saray hakkındaki düşüncelerin bu güzellikten seni geri itiyor. Herşey benim için, bana karşı değil. Eğper beni zorlayan birşey varsa bu da benim aklımı başıma toparlamam için bir ivme.  Diğer soruya geçelim:

Danışan:   Amerika, açgözlü, tembel ve hiddetli insanlar tarafından işgal edilmiştir.

BK: Bunlar senin kafanda. Beyaz sarayda değilsin. Yani aklın açgözlü, tembel ve hiddetli insanlar tarafından işgal edilmiştir. Bunlara zihin gözünden şahit olmaktasın. Geçmiş ve gelecek…Bunlar gerçek kişiler mi yoksa hayal ürünü mü?

Danışan: Gerçek kişiler değil, hiçbirisini tanımıyorum.

BK: Bunlar okudukların ve okudukların üzerine kurguladığın ve inanmayı seçtiklerin. Aklın açgözlü, tembel ve hiddetli insanlar tarafından işgal edildiğinde beni şuraya götürür: ben nerede açgözlüyüm? ben nerede tembelim? ben nerede hiddetliyim?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı Kişisel Gelişim-Self evolution içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.