Oprah Winfrey’in Eckhart Tolle’nin kitabı “Var olmanın gücü” üzerine kendisi ile yaptığı 9 videoluk söyleşiden alınan çeşitli dinleyici soru-cevapları hepimizin her gün karşılaştığı durumlarla birçok ortaklık göstermektedir.
İnsanoğlu olarak sürekli geçmiş ve gelecekte yaşadığımız için çok ciddi sıkıntılar yaşamaktayız. Halbuki şimdiki anın içinde kalarak hayatımızda yarattığımız sorunların birçoğunu rahatlıkla ortadan kaldırabileceğimizi görebiliriz.
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 2 videosundan alıntı:
O: İnsanlar özellikle Amerika’da borç içinde yaşıyorlar. Kredi kartı borçları, borç içinde boğulma. Kitabınızda bahsettiğiniz gibi “istemek egoyu sahip olmaktan daha fazla canlı tutar”.
E.T. : Ego, hiçbir zaman tatmin olmaz. Uzun süredir sahip olmak istediğiniz bir şeye sahip olduktan bir süre sonra kendinizi başka şeyler arar bulursanız bu demektir ki egonuz devrededir. Dolayısı ile daha fazlası için arayışta olmaya devam eder. Gelecek ihtiyacı da egodan kaynaklanır. Geleceğe haddinden fazla önem yükler çünkü gelecekten daha fazlasını bekler.
O: Peki nerede, kim ve ne olduğumuzla nasıl tatmin olacağız?
ET: Öncelikle gelecekten doyum beklemenin illüzyon olduğunu görerek. Hayatımızdaki en önemli şeyin “şimdi” olduğunu görmek çok önemli, bunu görmemizi egomuz daima engeller. Şimdiki an içinde bulunmak ego bilincinden uzaklaşmanın ilk çıkış yoludur. Çünkü şimdiki an içinde tüm varlığınızla bulunursanız egonuz yaşayamaz. Sadece farkındalıkla dolu bir varoluş vardır. Ego geçmiş ve gelecekle var olur. Geçmişle kişiselleşir, ancak bu mutlu bir kimlik değildir. Ve kendini tamamlamak için geleceğe bakar.
O: Peki geçmiş anılarımız ne olacak? Mutlu anılarımızı ne yapalım?
ET: O anıları hatırladığınız an da şimdiki andır. Geçmişten ne hatırlarsanız hatırlayın, onlar iyi veya kötü gerçekleştikleri sırada “şimdi” idi. Geçmişte hiçbir şey yaşanamaz. Herşey şimdide yaşanır. Sadece şimdi vardır. Peki gelecekteki birşeyi düşündüğünüz zaman yine şimdidesiniz. Gelecekte düşündüğünüz şey gerçekleştiği zaman da şimdidir. Yani şimdiden başka hayat yoktur. Ego geçmiş ve geleceğe çok önem verir ve şimdiyi sanki yokmuşçasına geçer. Şimdi, geleceğinizin zeminidir, çünkü geleceğiniz de şimdiden oluşur.
Dinleyici sorusu: Egomuzdan kurtulduğumuzda o enerji nereye gider?
ET: Ego, farkında olmadığımız zorlayıcı, şartlanmış düşünce süreçlerinden oluşur. Düşüncelerimizle o kadar bütünleşiriz ki düşündüğümüzü bile farkında olmayız. Tüm o enerji gereksiz düşüncelere gider. Psikologların yaptığı araştırmalar insan düşüncelerinin neredeyse %99’unun gereksiz ve tekrardan oluştuğunuzu ortaya çıkarmıştır. O enerji nereye gider? Enerji özgürleşir, düşüncelerden kopar ve varoluş haline dönüşür. Bu varoluş anı herkesin başına gelmiştir ancak çoğu kişi hala varlığından haberdar değildir.
O: Hayatımızda herşeyin iyi olduğu bir anı tecrübe ettiğimiz zamanlar olmuştur. Bir mutluluk anı. O mutluluk için belli bir sebebiniz yoktur ancak o his geliverir. Sizden daha büyük birşeydir.
ET: Bazen bu his hayatınıza kazara gelebilir, bir canlılık, huzur hissi. Sebepsiz bir neşe denebilir. Mesela bir dağ tırmandığınızda dikkatinizin tamamen tırmanmada olması gerekir. Başka bir şey düşünürseniz kaza geçirebilirsiniz. Bazı aktivitelere genelde de tehlikeli aktivitelere bağımlı olan insanlar vardır, çünkü bu tehlikeli aktiviteleri yaparken hep anda kalırlar ve dolayısı ile kendilerini çok daha canlı hissederler.
Dinleyici sorusu: 10 sene önce bende bir hastalık teşhis edildi. 2 sene önce işimi kapattım. Kitabınızı okurken bir aydınlanma yaşadım, hastalığıma tutunduğumu fark ettim, çünkü kendimi ifade ediş şeklimin önemli bir parçası haline gelmişti. Bu kimliğimden nasıl kurtulabilirim ve ağır acılı dönemlerimde huzuru nasıl yakalayabilirim?
ET: Burada olması gereken olmuş ve kendini hastalığınla bütünleştirdiğini fark etmişsin. Hastalığın kafanda düşünce kalıpları haline gelmiş, sen de o kalıplara sahip çıkarak kişiliğin haline getirmişsin. Ancak yeni kazandığın farkındalık ile kendin, hastalığın ve hastalıkla bütünleşme sürecin arasına bir boşluk katmış oldun. Yapabileceğin bir diğer şey doktorun dışında kimseyle hastalığını konuşmamak olabilir. Hastalığın hakkında ne kadar konuşursan o kadar süreci uzatırsın. Konuşmayarak hastalığı zayıflatırsın. Bundan sonra bu konuda konuşmama kararı alabilirsin, senin bu konuyu gündeme getirmene alışık olan çevren sana nasıl olduğunu sorduğunda bu süreci atlatmak için elimden geleni yapıyorum şeklinde cevap verebilirsin. Böylece düşüncelerin de etkilenir, sürekli kendini hasta bir insan olarak düşünmekten uzaklaşmaya başlarsın ve sağlıklı olmaya odaklanmaya başlarsın. Hastayken sağlıklı olmaya nasıl odaklanırım diye sorabilirsin tabii, ancak bunu yapabilirsin, öncelikle çevrendeki doğadaki iyiliğe bakabilirsin, doğanın kendisi sağlığın kendisidir. Bedenini ise en sağlıklı yerlerine odaklanabilirsin. Hala ağrılarını hissedebilirsin. Ağrılarını kabul et, tedavi olarak yapabileceğini yap, karşı koyma, böylece fiziksel acı üzerine psikolojik acı yaratma.
Dinleyici sorusu: Gelişmekte olan bireyler olarak ileri derecede bilinçsiz olan kişiler, özellikle aile bireyleri ile nasıl iletişimde kalırız?
ET: Daha bilinçli olduğunuzu, zihninizle bütünleşmekten uyandığınızı hissettiğiniz zaman ve çevrenizde egosuyla hala bütünleşmiş arkadaşlarınız, akrabalarınız, aile bireyleriniz bulunduğu zaman ana gayeniz başkalarının bilinçli olması olmamalıdır, başkalarının daha bilinçli olması veya bilinçli davranması gerektiklerine dair beklentide olmamalısınız.
O.W. Ayrıca ben bunu biliyorum ve sen bilmiyorsun gibi bir bakış açısını da yerine koymakta fayda var diye düşünüyorum.
ET: Uyanış yolunda egunuz defalarca geri dönüp bir nevi kendine özellik atfedebilir.
OW: Çünkü ben biliyorum ve sen bilmiyorsun.
ET: Evet öyle. Ben biliyorum ve sen bilmiyorsun dediğiniz anda kendinizi zihninizde tanımlıyorsunuz ve bu aynı zamanda egonuz. Öncelikle başa insanların evrimlerinde hangi aşamada olduklarını kabullenirsiniz. Şimdiki anın içinde kalmayı deneyimlediğiniz ve farkındalığınızı arttırdığınız süreçte çevrenizdeki insanların da değişmeye başladıklarını görürsünüz. Bazıları değişir bazıları değişmez. Sizin içinizdeki değişim eğer başkasında bir açılım varsa onun da içindeki değişimi tetikler. Bu değişim sürecinde bazı arkadaşlarınızın sizinle değişmeye başladığını, uyanışa hazır olmayan bazılarının ise hayatınızdan çıkmaya başladığını görürsünüz. Hem de bu frekansınızla aynı frekansta olan yeni insanları hayatınıza çekmeye başlarsınız. Bazı aile bireyleri uyanmalarına rağmen hayatınızda kalabilirler. Sizin ruhsal çalışmanız bu kişilerin şu anda oldukları gibi olduklarını kabul etmeniz ve farklı olmalarını beklemenizdir. Sizlere sürekli aynı şeyleri söyleyebilirler, ancak sizin orada bulunmanız, tepki gösterden dinlemeniz ve onları oldukları gibi kabul etmeniz yeterlidir. İlginç olan şey, insanları oldukları gibi kabul ettiğinizde, bir beklentiye girmeyip, nasıl olmaları gerektiklerine dair tepkileriniz olmayınca genellikle değişim yaşanır ki bu değişim başka zaman olsa asla yaşanmaz. Başkasını olduğu gibi kabul etmeniz demek kendi içinizdeki daha derin bir farkındalığa dokunmanız demektir.
O: Onları kabul ettiğimiz zaman aramızdaki frekans, enerji, mesafe değişir.
Dinleyici sorusu: Sanatçıyım, şimdinin gücünü çok iyi deneyimliyorum, ilhamımı buradan alıyorum, o anların içinde bulunduğumda bu dünyadayım ama bu dünyadan değilim gibiyim, resimlerim övgü aldığında resimleri ben yapmışım gibi hissetmiyorum, daha büyük resim övgüyü alıyor. Vaktimizin büyük bölümünü alan günlük görevlerimiz sırasında bu hissi nasıl daha fazla yaşarız? Yani kedinin kumunu değiştirirken, faturaları öderken veya alışverişe giderken tamamen anın içinde olmak nasıl olur?
ET: Yani sanatla ilgilendiğiniz zaman tamamen anın içindesiniz ve diğer günlük işleri yapında hiddetlenip sıkıldığınızı anlıyorum, öyle mi?
Dinleyici: Evet, öyle.
ET: Hiddetlenip sıkıldığınız anlarda içinize dönüp bu duyguların nereden kaynaklandığına bakarsanız içinizde bir sürü düşüncenin doğduğunu görebilirsiniz. Bu düşünceler ya yaptığınız şey hakkında negatiftir ya da başka problemleriniz aklınıza gelmiştir. Sıkılmak nerden kaynaklanır? Sizi yeterince uyaran-tatmin eden bir faaliyet içinde değilsiniz, temizlik yapmak düşünen zihniniz için yeterli gelmemektedir, böylece çok sıkılır ve beslenebileceğim ilginç bir şey istiyorum demeye başlar. O sırada zihninizin neler yaptığını gözlemleyebilmek adına bir fırsat çıkar karşınıza. Zihniniz “ben bunu değil başka bir şey yapmayı tercih ediyorum” diye düşününce duygular doğar. Yani duygularınız düşüncelerinizin yansımasından doğar. Yani 2 aşamayı gözlemleyin, düşüncelerinizi ve düşüncelerinizden kaynaklanan duyguları. Bunları fark ettiğiniz zaman “ben şu anda kimim”sorusunu sorun. Göreceksiniz ki düşünce değilsiniz, düşünceden doğan duygu değilsiniz, ancak bunların arkasındaki farkındalığın ta kendisisiniz. Farkındalığın kendisi olduğunuzu gördüğünüz anda farklı bir bilinç boyutuna geçersiniz ve artık yaptıklarınızdan sıkılmazsınız.
Burada önemli olan bir nokta, düşüncelerinizden kurtulmak zorunda değilsiniz, zaten onları fark ederek güçlerinin kaybolmasına sebep olursunuz. Kalan düşünceler ise farkındalığınızdan doğan daha yaratıcı daha güçlendirici düşüncelerdir ve negatif değillerdir.
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 4 videosundan alıntı:
Dinleyici: Kendimde ve çevremdeki birçok annede şahit olduğum bir duygu var, o da: suçluluk. Çeşitli suçluluk duyguları tecrübe ediyoruz, ben 3 tanesini sıralayacağım:
- 09:00-17:00 arası çalışan anneler bebeklerini bakıcı ile bırakmak zorunda oldukları için suçluluk duymaktalar.
- Çalışmayan ve çocukları ile tüm gün oyun oynayan ama oyun oynamaktan sıkılınca da suçluluk duyan anneler
- Çocukları otistik olan annelerin otizmin kendilerinden kaynaklandığına dair duydukları suçluluk duygusu.
Anne olarak taşıdığımız bu suçluluk duygularına farklı bir perspektiften bakabilir miyiz ve bunu nasıl hafifletebiliriz?
ET: Öncelikle kitabı okudum. Birçok insanın negatif yaklaşacağı bir durumu dönüştürmen, pozitif bir hale getirmen ve vesilesi ile başkalarına da yardım etmen çok güzel. Oğlun için yaptığın bunca güzel çalışmadan sonra hala suçluluk hissetmen ne kadar ilginç değil mi, işte içimizdeki bir takım yapılar koşullar ne olursa olsun kendilerini ortaya çıkarırlar ben bunları “egonun yapıları” olarak adlandırıyorum. Aslında suçluluk hisseden sen değilsin, düşünce yapın içerisindeki süreçten suçluluk doğuyor. Zihninin içersindeki yapıyı gözlemlemezsen, sorunun cevabının içinde bulunduğun durumun içeriğinde olduğunu düşünürsün. Durumu değiştirirsen suçluluk hissetmeyeceğini düşünürsün. Zihnin tarafından yaratılan bu sorunun dışsal bir faktörü değiştirerek yani yaptığın birşeyi değiştirerek değişeceğini düşünürsen değişmez! Çünkü hangi duruma geçersen geç suçluluk duygusu geri gelir. Bu dünyada hareketlerinde sınırlısın, herşeyi aynı anda yapamazsın, hem evde hem işte olamazsın. Zihnin hangi duruma girersen gir aynı zihinsel yapıyı tekrar geri getirir. Bunların egonun kendi yapısı olduğunu fark etmek lazım. Egonun ana görevlerinden birisi başkalarını suçlamaktır. Egonun bir diğer görevi ise kendini suçlu hissetmeni sağlamaktır. Her iki durum da kimliğini güçlendirir, bunlar negatif kimlik algılarıdır. Ego güçlü bir kimlik algısını çok sever ve en güçlü kimlik algısı da negatif olandır. Yani senin durumuna ve başka birçok kişinin durumuna bakarsak kendini suçlu hissetmenin hiçbir manası yoktur aslında.
OW: Yani çocuğunu yedirmek için 9-5 çalışıyorsan zaten yapabileceğinin en iyisini yapıyorsun aslında.
ET: O düşünceler tekrar doğduğunda bunların gerçeklerle bağdaşmayan düşünceler olduklarına dikkat et. Bunların egonun kendi yapısından kaynaklandığını fark et, bunları fark ettiğin anda bu düşünceler senin üzerindeki etkilerini kaybetmeye başlarlar. Bu düşünceler tekrar tekrar gelmeye devam edecektir.
Dinleyici sorusu: 3 yaşındaki çocuğumu disipline etmeye çalışırken nasıl anda kalırım? Çocuğumu daha bilinçli bir birey olarak yetiştirmek istiyorum ve benim gibi 35 yaşında uyanmasını istemiyorum. Daha bilinçli bir çocuğu nasıl yetiştirebiliriz ve kargaşa içersinde iken kendimiz nasıl bilinçli kalırız?
ET: Öncelikle kızına ne olduğundan ziyade iç dünyana dikkat etmeni tavsiye ederim. Sanırım kızın sende endişe duygusunu ortaya çıkarıyor. Ancak gerçek olan sen kendi kendine endişe duygularını yaratıyorsun. Kızın yemek yemeği reddettiği zaman kızın sende kaygı yaratmıyor, sadece sen kaygıyı yaratabilirsin. Kızınla iletişim halindeyken hangi duygu halinde olduğun önemli, eğer endişeliysen kötü bir döngü içersine girersin. Kızının sende yarattığını düşündüğün kaygı ancak senin kendi kendine yarattığın kaygı zamanla onu etkilemeye başlayacaktır. Senin gergin enerji alanın onda daha çok tepkiye neden olacaktır. Çünkü çocuklar sünger gibi ortamı emerler.
Çocuğunla iletişime geçerken ilk düşüneceğin şey: şu anda iç dünyam nasıl? Şu an içinde bulunduğun durumu kabul ediyor musun? Burada bir mantra önereceğim, çocuğun ne yapıyorsa yapsın orada bir “alan olarak” bulunman. Örneğin bağırıyorsa, bağırmasına karşılık sadece bir alan olarak orada durabilir misin?
OW: Çocuğun bağırdığı zaman bunu yapmayı zor buluyorum çünkü ilk tepkin çocuğu susturmak, daha fazla bağırmasını engellemek olacaktır. Bunun yarattığı gerginlik çocuğu daha da fazla bağırmaya sevk edebilir.
ET: Senin en büyük spiritüel çalışman önündeki birkaç sene için bu olacak, manastırlara gitmene ve meditasyon yapmana gerek yok. Bu çalışma çok daha etkili olacaktır. Göreceksin ki sen daha huzurlu olup içinde bulunduğun anı kabul ettiğin zaman bu çocuğu da etkileyecektir. Çocuğun senin enerji alanını emecek ve değişim başlayacak. Sen değişirsen değişim başlar.
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 5 videosundan alıntı:
Dinleyici sorusu: Çok düşünen birisiyim. İlişkim olmayınca yalnız olmaya takıyorum, ilişkim olunca kariyerim, para veya başka birşeye takıyorum. Benim yaşımdaki birçok insanın bunlara takık olduğunu düşünüyorum. Günlük hayatımda tüm bunları obsesif bir şekilde düşünmeden anın içinde nasıl kalabilirim?
ET: Takıntılı derken belirli düşüncelerin zihninde sürekli tekrarlandığını anlıyorum. Peki sürekli mi bu düşüncelerin içindesin yoksa zaman zaman düşüncelerinin geriden gözlemleyebiliyor musun? İçinde bulunduğun anda yer alamayan geçmişten gelen bir konuyu düşünüyor musun ki ego yapısı bunu yapmaya bayılır.
Dinleyici: Bazen anda oluyorum, ama genelde düşüncelere dalıyorum ve düşünceler birbiri ardına gelmeye başlıyor ve durdurmak zor oluyor.
ET: Bu tip düşünceler önemli ve gerekli gibi davranış gösterirler. Senin tüm dikkatini alırlar, hatta bana tüm dikkatini ver der gibidirler. Bunu düşünmelisin derler. Bunlardan kurtulmak kolay değildir, ancak bunların ne kadar boşuna olduklarını fark etmek ilk aşamada önemlidir. Hayatını berbat hale getirmekten başka bir görevleri yoktur. Durumunu değiştirmenin faydası olmaz nitekim ilişkim varken başka yokken başka birşeye taktığını kendin ifade ettin. Paran varken bu sefer onu kaybetmemek takıntısı yaşayabilirsin vb. Tüm bu düşüncelerin ne kadar gereksiz olduğunu ve tüm gücünü senden aldığını fark et! Egonun düşünce sistemi içindeki tüm enerjiyi ve dikkatini emen bir parazit gibidir. Zihnin çok aktif olmadığı zamanlarda dikkatini düşünmekten içinde bulunduğun ana getir ve o ana odaklan. Düşünmekten ziyade orada olmaya odaklan. Böylece var oluş içinde büyür. Sonra bu düşünceler tekrar ettikçe senin farkındalığının güç kazanmaya başladığını göreceksin.
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 6 videosundan alıntı:
Dinleyici sorusu: 3 senedir “şimdiki anda kalma” üzerine çalışmalar yapıyorum, ancak artık tıkandım. Egom bana bilinçlenip uyandığım taktirde arkadaşlıklarımı , uğruna büyük emek verdiğim kariyerimi kaybedeceğimi, egoları içinde yaşayan çevremden izole edileceğimi söylüyor. Tüm bunları nasıl aşabilirim?
ET: Fark edeceğin üzere bunlar zihninde oluşan düşünceler. Bu düşünceler sana birşeyler söylüyor, belki de bu söyledikleri gerçeklerden çok uzak. Kendine sor, tüm bunlar gerçekler mi yoksa egosal zihnim şimdiki andan beni uzaklaştırmak için oyunlar mı oynuyor? Bu düşüncelere inanıyor muyum yoksa şimdiki anda kalma çalışmalarımdan edindiğim tecrübelerime göre aslında şimdide kalmanın son derece coşkulu olduğunu ve beni hayatta kalma keyfinden uzaklaştırmadığını aksine beni çok daha fazla canlı yaptığını görüyor muyum. Hayat kalitenin ne kadar arttığını şimdiki anın içinde tüm benliğin ile kaldığın zaman görebilirsin. Hayat zaten şimdiden ibarettir.
O: Sana yanlış bir mutluluk hissi veren arkadaşlıklarından kopmak zorunda kalabilirsin.
ET: Bazı arkadaşların sana çekilir, bazıları ise uzaklaşır. Kariyerinin kalitesi de artar, çünkü şimdiki anda çok daha geniş bir şekilde bulunduğun için üreticiliğin de artar. Her ne yaparsan yap şimdiki anın içinde bulunduğun zaman çok daha etkili yaparsın.
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 8 videosundan alıntı:
Dinleyici sorusu: Egomun verdiği bir karar ile bilinçli verdiğim bir karar arasındaki farkı nasıl anlarım? Özel hayatımın olmadığı bir evlilik yaşıyorum ve ayrılmak istiyorum. Korkuyorum. Son 8 haftadır anımın içinde yaşamaya çalışıyorum ancak sorumun cevabı henüz içime doğmadı.
ET: Çok güzel bir soru, çünkü gerçekten bazen içimizden bir şey yapmak gelir ancak bunun nereden kaynaklandığını bilemeyebiliriz. Çok net bir fark vardır. Kendi derinliklerinizden gelen bir cevap ise daima huzurla bağlantılıdır. Huzurlu bir farkındalığa varırsınız. Kızgın, korku dolu veya heyecan veren bir karar ise o zaman daha ziyade egonuzla ilgilidir.
O: Derinliklerinizden gelen bir karar ise zaten çevrenize veya 15 farklı insana danışmazsınız. Doğru bir karar verdiğinizi bilirsiniz.
ET: Sakin, huzurlu ve emin hissedersiniz ve ne yapacağınızı bilirsiniz.
O: Ancak üzüntü de olabilir değil mi?
ET: Elbette, olabilir. Ancak üzüntü ile birlikte yine de huzur bulursunuz. Değişiklik olmasına izin verirsiniz.
Dinleyici sorusu: Gerçekten olmak istediğimiz kişi olup öte yandan faturalarımızı nasıl öderiz?
ET: Güzel bir soru ancak sorunun içersinde bir hata olduğunu görüyorum. Faturaları ödemek için endişe duymalıyızı duydum. Bu doğru mu? Hayır. Faturalarını ödemek zorundasın ancak onları ödemek için endişelenmek zorunda değilsin. Sincaplar kış için fındıklarını depolar ve endişelenmezler, sadece insanlar endişelenirler. Yaptığın şeyde şimdide olman onları görmezden geldiğin anlamına gelmez tersine şimdide davranarak onları daha güçlü ve etkili bir şekilde halledebilirsin. Endişelenmeyi bırakır faturalarını ödersin. Burada sincaptan öğreneceğin şeyler var.
O: Endişelenmek senin seçimin görüyorsun değil mi?
Dinleyici: Geçmişte endişelenmek kendimi toparlamam için oldukça işime yaradı.
ET: Burada yine seninle ayrı düşeceğim. Harekete geçmen doğru ancak harekete geçmek için endişelenmek zorunda hissetmen doğru değil. Günlük hayatında ufak şeylerle başka. Ödemen gereken faturalarını ele alırsan, onları nasıl ödeyeceğini düşün. Bir gece önceden endişelenerek veya ödemesi gelen gün endişeye boğularak ödeyemezsin. Faturanı eline al, ödeyecek paran yoksa bunu nasıl ödeyebileceğini düşün, gerekli hamleni yap, para kazanmak için gereken kişileri ara. Anın içinde bulun, güçlü ol, efektif davran ama endişelenme! Göreceksin ki tüm hayatın daha kolay hale gelecektir. Daha rahat bir şekilde akacaktır. Doğadaki hiçbir varlık endişe taşımaz. Her hayvan yapması gerekeni yapar. Ağaçlar, çimler, bitkiler hepsi aktiftir ve ortaya bir enerji yayarlar. Sadece insanlar endişelenirler. Bu dünyada yaşayabilmek için endişeye değil harekete geçmeye ihtiyacınız var.
Dinleyici sorusu: Tutkumun ego tarafından yönlendirilip yönlendirilmediğini nereden bilebilirim? Ya yanlış bir tutkum varsa?
ET: Bazen sahip olmak istediğin şeye sahip olmadan bunun egonla ilgili olup olmadığını anlayamazsın. Eğer sahip olmak istediğin şeye ulaşırsan ve bu seni hala tatmin etmemişse o zaman bu egonun yönlendirmesiydi. Bu bir öğrenme sürecidir. Kimse sana bunu yap veya yapma demez. Eğer içinde bir dürtü varsa yap ve ne olacağını gör.
Dinleyici sorusu: Askeri yönetim altında yaşıyorum. Evimin yıkılmasına şahit oldum. Dış dünyam bu kadar kontrolden çıkmışken teorilerinizi hayatıma nasıl uygulayacağımı bilemiyorum. Kapımın önünde askerler varken huzuru nasıl bulabilirim?
ET: Dünyamıza bakacak olursak birçok kişinin yaşadığı bir tecrübe. İnsanlar sürekli şiddet ile karşılaşmakta, evlerini, aile bireylerini kaybetmekteler. Görünürde kabul edilmezi kabul etmek mümkün müdür? Evet bunu başaran insanları tanıyorum. Hatta kabul edilmezi kabul edenler çok çabuk bir şekilde derinleşirler. Hayatında büyük bir kayıp yaşamak normal koşullarda belki yıllarınızı alacak çok derin bir noktaya götürür. Hapishanelerden sürekli mektuplar alıyorum. Bazı hapishaneler korkunç yerler. Bazı kişiler orada acı, pişmanlık, içerleme, kızgınlık içersinde yaşıyorlar, bazıları ise içsel bir teslimiyet içersinde yaşayabileceklerini keşfetmişlerdir. Bu teslimiyet şu anki durum şu an olması gerektiği gibidiri kabul ettikleri anlamına gelir. Neden bunu kabul etmelisin? Çünkü şu anda bu böyledir. Konu ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz durumu kabullenmek bizi içsel bir özgürlüğe ve güce kavuşturur. Burada olmamalıyım veya bu neden başıma geldi diye yakındığınız zaman tüm enerjinizi direnmeye harcarsınız. Neden harcayasınız ki?
Eckhart Tolle Interviews with Oprah – A New Earth Chapter 9 videosundan alıntı:
Dinleyici sorusu: 26 yaşındayım. İçsel ve dışsal amaçlarımın çakıştığı ortak yolu bulmaya çalışıyorum ancak bulamadım. Hayatımın amacını düşünmeye başladım, tutkulu olduğum bir konu ile ilgili bir kariyer edinebilecek miyim bilmiyorum. Egomdan bağımsız bir kariyeri nasıl bulurum ve şu anda içinde bulunduğum bilinmezi nasıl kucaklayabilirim?
ET: Bilmemek konusunda rahat mısın?
Dinleyici: Biraz alıştım gibi ama genelde çokça düşüncelere dalıyorum ve bilinmezlik beni çok rahatsız ediyor.
ET: Rahatsızlık duygusunu, zihninden geçen ve içinde bulunduğun durumun doğru olmadığını sana söyleyen düşüncelerin yaratır. Sonra bu düşüncelerin vücundunda yarattığı hisler doğar. Bu düşünceler seni çevrendeki toplumsal kültürden kaynaklanır. Zihnine gelen her düşünceye mutlaka inanmak zorunda değilsin, hayat bir maceradır, paket tur değildir. Seyahat ettiğin zaman bir paket tur alırsın, herşey planlanmıştır, belirsizlik yoktur, nerede olacağını bilirsin. Bu macera değildir ve böyle bir seyahatte içsel bir gelişim sağlayacağın söylenemez. Ancak egzotik bir ülkede kendi araştırmalarına göre bir seyahate çıkacak olursan o zaman gerçek bir macerayla karşılaşır ve büyük ihtimal döndüğünde aynı insan olmazdın. Neden olmazdın? Çünkü sürekli belirsizlik ile yüzleşirdin. Bunu kabul edersen yolculuktan büyük keyif alırsın. Belirsiz durumlarla karşılaşan kişi bundan keyif almazsa sürekli negatif bir hal içinde olacak, korku, burada olmak yerine evde olmak istiyorum diyecektir. Hayat bir maceradır. Şu anda herşeyin belirgin olsaydı hiçbir gelişme gösteremezdin. Ayrıca senin yaşındaki bireylerdeki en güzel şey hata yapmak, hata yapmak demek “a bu benim amacım değildi” demek ve amacına biraz daha yaklaşman demek. Hata yapmak aslında çok faydalı çünkü kendin için en doğrusunun ne olduğunu fark etmeye başlıyorsun.
O: 26 yaşındayken televizyonda gece haberlerini sunuyordum. Nefret ediyordum, şimdi ve aslında o dönemde de rahatsızlığımın ne yapmam gerektiği hakkında beni bilgilendirdiğini görüyorum. Oradan ayrılmam gerekiyordu. Televizyonda olmak istiyordum ama bunu yapmak istemiyordum. Babam bana karşı çıksa da bunu yapamayacağımı biliyordum. Çoğunlukla yapmak istemediğin bir şeyi yaparken kendini bulabilirsin ancak bu da aslında çok faydalı.
ET: Yıllarca profesör olmak için çalıştıktan sonra birden hayatımın amacının hiçte bu olmadığını anladım. Ancak bu yoldan geçmem gerekiyordu. Çalışmalarıma ve kariyerime son verdim, ailem delirdiğimi zannetti, ancak bunu yapmam gerektiğini biliyordum. Çok nettim ve hiçbir şüphem yoktu. Birkaç sene belirsizlik içinde geçti, hayatımla ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Buradaydım, yaşayabilecek kadar geçiniyordum, mutsuz değildim, içinde bulunduğum andan memnundum. Sonra zamanla tesadüfen tanıştığım insanlar bana sorular sormaya başladılar. Spiritüel öğretiler başladı ve bir süre sonra bana spiritüel öğretmen diye hitap ettiklerinde “ah işte ben buyum” dedim. Yani amacım kendiliğinden geldi, içinde bulunduğum durumda olmaktan ve belirsizlikten dolayı mutsuz olmamaktan…Kendine sorabileceğin soru: Bilinmezliğe rağmen rahat olabilir miyim?
Şimdi ile aynı frekansta olduğunda ve şimdiyi kabul ettiğinde beklediğin cevap içinden de gelebilir dışarıdan da. Bir rastlantı, gazetede gördüğün bir şey veya nereden geleceğini bilemeyeceğin bir şey.
yazının devamı gelecek…