Aile dizimi sisteminin yaratıcısı psikoterapist Bert Hellinger’in yardım etmek üzere yaptığı bir konuşmanın çevirisini paylaşmak isterim:
Bugün size yardım etmenin kuralları hakkında veya daha da güzeli yardım etme sanatı hakkında birkaç şey söylemek isterim.
Günümüzde birçok insan başka insanlara yardım etmeye heveslidir. Yolunuzu kaybettiğinizde doğru yol nerede diye sorduğunuzda bunu görebilirsiniz. İnsanlar size bilgi vermek için koştururlar. Size yardım etmekten hoşlanırlar. Ve ne zaman bir kimsenin gerçek bir ihtiyacı varsa ve yardım isterse, yapabildiğimiz oranda yardım etmeyi severiz. En büyük yardımcılarımız elbette ebeveynlerimizdir. Ebeveynler çocuklarına yardım etmek isterler. Kural olarak çocuklar ebeveynlerinin yardımına tamamiyle güvenebilirler.
Başkalarına yardım ettiğimiz zaman kendimizi iyi hissederiz. Kimse yardımımıza ihtiyaç duymazsa kendimizi yalnız hissederiz. Karşılıklı yardım bizleri bağlar. Buna günlük yardım denir. Profesyonel bir şekilde yardım etmek istersek farklı davranmamız gerekir. Profesyonel olmayanlar bile faydalı profesyonel yardım hakkında birşeyler biliyorlarsa çok şey öğrenebilirler. Hayırlı yardım, yardım edeceğiniz kişiye saygı duyacağınızı öngörür.
Bir ihtiyacınızı ifade ederseniz ve insanlar size yardım etmek için seferber olurlarsa genelde kendinizi rahatsız hissedersiniz çünkü sadece yardım etmezler aynı zamanda izinsiz dahil olurlar. Ana amaçları size yardım etmek değil kendilerine yardım etmektir. Yardım etmekten ve kendi tatminleri için sizi kullanmaktan zevk alırlar.
Fransa’da fakir insanlara yardım eden kuruluşlara maddi destek veren Vincent isimli bir aziz birgün arkadaşına “ eğer sana yardım etmek isterlerse dikkatli ol” der.
Bir insan çok hastaysa ve ölüme yakınsa insanlar o hasta için endişelenirler ve o ölüm döşeğindeki hasta kendisi için endişelenen kişiler için endişelenir. Yardım ederler çünkü hastalığı ve ölüme yakınlaşması ile yüzleşmek istemezler. Korkularını yardım ederek örtbas ederler.
Çoğu profesyonel yardımcılar fazlasıyla yardım ederler, hatta bazen hastanın kaderini değiştirebileceklermiş gibi davranırlar. Bu şekilde çocuk gibi davranmış olurlar. Küçük çocuklar anne ve babalarını kurtarmak için herşeyi yapmak isterler. Bunu aile dizimlerinde görürüz. Anne ve babalarının kaderlerini üstlenmek isterler ve senin hasta olmandan ziyade benim hasta olmam daha iyi derler. Hatta senin yerine ben öleyim derler. Ancak ailelerine yardım etme teşebbüsleri daima başarısızlıkla sonuçlanır. Bu da son derece acı veren bir tecrübedir ancak vazgeçmezler. Büyüdükleri zaman başka insanlara yardım etmek isterler aynı ebeveynlerine bir çocukken yardım etmek istedikleri gibi. Yardımlarına ihtiyaçları olan insanların arayışına girerler.
Yardım edenle yardım edilen arasında özel bir ilişki gelişir. Yardım eden ve müşterisinde kimin iş başında olduğuna bakarsak; kim bir çocuk gibi, kim bir ebeveyn gibi davranmalı? Yardım eden çocuk gibi davranır ve bu tedavi edici ilişki başarısızlıkla sonuçlanmalıdır. Böyle bir yardımın ne kadar efektif olmadığını tedavi sürecinin ne kadar zaman sürdüğüne bakarak gözlemleyebilirsiniz. Bazı insanlar 30 yıl boyunca terapiye giderler. Sonuç nedir? Hayatlarını harcamışlardır. Böyle bir yöntemle yardım etmek sorumsuzluktur. Bunun için eğer doğru bir şekilde yardım etmek istiyorsak öncelikle kendi ebeveynlerimize yardım etmekten vazgeçmeliyiz. Annemize ve babamıza bakarak “siz büyük ve ben küçüğüm, sizleri büyüklerim olarak onurlandırıyorum ve ben çocuk olarak kalıyorum.” Bu şekilde çocuk ebevenlerinden ayrışabilir, yetişkin olup başkalarına yardım etmesi gerekirse çocuk gibi davranmak zorunda kalmaz.
Ve yardım eden müşterisine ,sadece müşterisine değil de müşterisinin ötesine ve onun ebeveynlerine bakarsa“sen büyüksün ve ben küçüğüm” der. Ve onlara saygı duyar.
Sevginin kurallarına bakarsak sistemde belli bir hiyerarşinin hüküm sürdüğünü görürüz. Aile sisteminde ebeveynler önce gelir, çocuk sonra gelir, çünkü aile önceden vardır çocuk sonradan gelmiştir. Bu sisteme girdikten itibaren var olan bir hiyerarşidir.
Şimdi bize bir müşteri gelir ve yardım isterse bu sisteme girmiş oluruz. Terapist ve yardım eden bu sistemin bir parçası haline gelir. Sevginin kurallarına göre bu sisteme bakacak olursak kim önce gelir? Tabii ki aileler. İkinci kim gelir? Müşteri. Sonuncu kim gelir? Yardım eden gelir.
Fakat yardım eden çoğu kişi tam tersi davranışta bulunmaktadır. Kendilerinin muhteşem olduğunu düşünürler ve üstünlük taslayan bir şekilde davranırlar. Onlar için önce terapist olarak ben, sonra müşteri olarak sen, sonra da son sırada ailen gelir. Tüm sistem altüst edilmiştir ve bu yardım başarısızlıkla sonuçlanmalıdır. Buradaki öğreti yardım ederken yanlış rolü aldığımızı hissetmemiz ve en iyi şekilde yardım edebileceğimiz yeri bulmamızdır.
Yardım eden ,yardım etmenin düzenlerine uymadığı zaman danışanla arasında psıkolojik aktarım tehlikesi ile karşı karşıya kalır.Danışanın annesi veya babası rolünü alır,,yada onun kaderine müdahale etme kibri ile haddi aşar..Bu durumda hem kendine hem de danışanın ruhuna zarar verir.Sayın Hellinger’in bu tutumu klasik psıkoloji uygulayan yardımcılar ve bizim ülkemizde çoğunlukla sert olarak algılanır..Gerçekde sistemik aile dizimlerinin yapısı bu anlamda serttir,doğrudur.gerektiğinde çalışmada danışana söylenen “sana yardım edemem” Hellinger -cümlesi katılımcı tarafından tepki ile karşılanır…Sevgi ile selamlıyorum.yazınız harika bir paylaşım…
Bekir Meleklioğlu Sistemik aile dizimleri uygulayıcı ve eğitmen.
BeğenBeğen