Oteli geçen sene internetten duymuş, dekorasyonunu çok beğenmiş, ziyaret edilmesi gereken yerler listeme almıştım. Gerçekten de dekoratif olarak görülmesini tavsiye edeceğim bir deneyim olarak tanımlayabilirim.
Andaz markası Hyatt grubunun yeni kolu. Otelin tasarımcısı Marcel Wanders. Her otelin kendi kimliği var ama genel havası aynı. Çevreyi otel içine almak hedefleri, bunu mutfakları ile de yapıyorlar. Otel 4 senede tamamlanıyor.
Lobiye geçiş koridoru; Bilinçli olarak dar tasarlandı. Kanal evleri referans alındı. “Seyahatten gelip araçtan indiğinde kendini toparla ve lobiye gir, hayatının her önemli geçişinde bir yerden geçersin” düşüncesi ile hareket edildi.
Birçok otel tasarımında direkt lobide bulursunuz kendinizi. Halbuki böyle bir hol ile kendinizi toparlama vakti de kazanırsınız.
Resepsiyon alanı; Zeminde dünya haritası tasarımlı halı, tavandan sarkan içinde aydınlatmaları olan dev çanlar eski çan resepsiyon zillerine dayanarak düşünülmüş. Alışılmışın dışındaki 3 adet yuvarlak masa resepsiyon bankosu. Böyle bir tasarım sayesinde müşteri ile daha yakın bir iletişim kurmak mümkün oluyor. Ipad ile otele kayıt yapılıyor. Arkada görülen kütüphanede teknelerde rastlanan hatıra eşyalara referans veriliyor.
Resepsiyon alanına bakan odaların camları aynalı. Çanların üzerinde görülen bu farklı modellerdeki aydınlatmalar gökyüzündeki yıldız ve gezegenlerden esinlenilerek düşünülmüş.
Resepsiyon alanına bakan kütüphane- dinlenme alanı. Otelin çeşitli yerlerinde yer alan 50 adet video sanatından bir tanesi bu odada avize üzerinde görülebilir. Duvarlar ve tavan koyu lacivert ancak rahatsız edici değil hatta tersine dinlendirici bir etki yaratıyor denebilir.
Resepsiyon alanı önünde yer alan bekleme-lobi ve bar. Mobilyaların çoğu Mooi markasına ait.
Bar alanında da alışılmışın dışında 4 tarafı açık bir bar ünitesi mevcut. Burada da amaç müşteri ile daha yakın olmak. Bar üzerinde sarkan cam aydınlatmaların üstündeki dekorlar eski ile yeninin birleşimi yani hem klasik bir hava veriyor hem de modern. Otelde sunulan çay ve kahve yerel yani Hollanda’dan.
Otelin restorantına resepsiyon alanından geçiliyor.
Açık mutfak konsepti, şef masası da açıkta ve onunla konuşup yemek yemeniz mümkün. Çok iyi bir havalandırma sistemi bulunuyor. Fransız ve Hollanda mutfağı karışımı. Yerel tedaikçilerden her türlü malzeme temin ediliyor. Yaklaşık 70 kişi ağırlanabiliyor.
Aynı mekanda ama özel bir bölüm olarak tasarlanmış grup olarak gelenler için yemek alanı. Otelin arka bahçesine bakıyor.
Restorant ile koridoru birbirinden ayıran duvarda dekoratif olarak sergilenmiş kaşıklar keyifli bir hava veriyor.
Bahçe duvarındaki bu çizim Marcel Wanders’e ait ve Alice in Wonderland’ı sembolize ediyor, Alice otel bahçesine giriyor havasını veriyor.
Kat koridorlarında yer alan beyaz prens heykellerini otel açılmadan önce otelin tavanına yerleştirmek istemişler ancak belediyeden izin alamayınca otel içine serpiştirmişler. Bu prens heykelleri otel “prinsengracht” kanalı üzerinde bulunduğu için referans olarak vermişler.
“rüyalarını hatırla!”
Oda kapısı solunda aynalı kapaklar arkasında duş, sağında ise WC alanı bulunuyor. Beton tezgah üzerindeki çanak lavabo Villeroy&Boch fabrikasında Marcel Wanders tarafından elde boyanmış. Odada gerek otel için özel üretilen duvar kağıtları üzerinde gerekse mobilyalar üzerinde görülen XXX işaretinin anlamı var. Hollandalılar çok açık fikirli ve çok milliyetli, bu özellikleri ile de çok övünürler. Bu işaret otel konseptinde “farklıyız, biraraya geliyoruz ve yeni şeyler yaratıyoruz” anlamında kullanılıyor. Sarı tekli koltuk Hollanda’nın simgesi laleyi andırıyor. Yatak başında görülen seramik tabaklar sabit.
Otelin toplantı odası. Halı ve avizeler özel imalat. Otelin genelinde kullanılan mavi renge “delft blue” deniyor.
Geri bildirim: The Frozen Fountain | Kika's world