Olanı sevmek kitabının yazarı Byron Katie 2015 Kasım ayında Fransa’da gerçekleştirdiği bir seminerinde izleyicilerden birisi ile terörizm konusunu çalışarak bir farkındalık yaratmaya aracılık etmiştir. Bu videonun çevirisi aşağıda okunabilir…Yapılan çalışmanın içeriğini daha iyi anlayabilmek için The Work- Çalışma‘nın ne olduğunu anlayarak aşağıdaki çeviriyi okumak daha faydalı olacaktır. Aksi halde yanlış yorumlamalara sebep olabilir.
Sorum şu andaki durumla ilgili olarak “Çalışma” birisinin bizi öldürmek üzere olduğu bir anı yaşamamızı nasıl sağlayacak? 2015 Ocak ayında Paris’te Charlie Hebdo terörist saldırıları oldu. Gazetecilerin ofislerinde çalışırken teröristlerin içeri girişlerini hayal ediyorum. Teröristler silahları üzerlerine doğrulttuklarında hayatlarınını sonunu geldiğini bile bile nasıl ona anı yaşayabilirler ki?
Byron Katie (BK): Çünkü bilmiyorlar. Bilmediğin zaman çok basittir.
“Beni öldürecekler” düşüncesine sahipsen ve bu düşünceye inanıyorsan, son dakikalarını korku içinde yaşasan ne olur? Bu doğru değildir, çünkü tetikçi ile bağın kopuktur. Eğer düşüncene inanmaz ve tetikçinin gözlerine bakarsan ve bağlantı kurarsan, hayatının son dakikalarını ziyan etmezsin.
Tetikçinin gözlerine bakarken kafanda o düşüncen olmasa ne olurdun? Merhametiniz nerede? Kaçınız gözlerinin içine baktığınız bazı insanları öldürmek veya hayatta olmamasını isterdiniz? Bunu hissetmek nasıl bir his?
Birisi beni öldürmek isterse bunu anlarım. Düşüncelerine inandıkları için beni öldürmek isterler tabii. Benim onlar hakkındaki inancım kendi cennet veya cehennemimi belirler. Ya beni yaşatır ya da öldürür.
İzleyici (İ): Korkarım ki “çalışma”yı yaparsam kendimi pasifize eder ve teröristlerin öldürmesine devam etmesine seyirci kalacağım.
Byron Katie izleyiciyi sahneye “çalışma”yı yapmak üzere davet eder.
İzleyici: Teröristlere çok kızgınım çünkü dünyaya vahşet yayıyorlar ve aileleri parçalıyorlar.
BK: Yani teröristler dünyada vahşeti yayıyorlar, bu dogru mu?
İ: Evet
BK: Gazetecilerin ofisine giren teröristler dünyada vahşeti yayıyorlar, bu kesin dogru mu?
İ: Evet. Evimde kanepemde oturmuş televizyon seyrederken ofise girip vahşet saçan teröristleri izliyorum. Onlar bizi öldürmeden bizim onları öldürmemiz gerektiğini düşünüyorum.
BK: Yalnız değilsin. Peki bu teröristler dünyada vahşet yayarken sen evde oturmuş bunu izlediğinde ve bu düşüncene inandığında nasıl tepki veriyorsun?
İ: Onların da acı çekmesini ve yaptıklarının karşılığını bulmalarını istiyorum. Korkuyorum ve ağlama ihtiyacı hissediyorum. Orada kayıp yaşayan aileleri düşünüyoprum, kendi babamın orada olabileceğini düşünüyorum. Beni gelip öldürseler umrumda olmazdı ama öldürebilecekleri başka insanları düşünüyorum.
BK: Peki, gözlerini kapat, TV seyrediyorsun, teröristler yakalanıyor, binadan çıkarılıyor. Bu teröristler dünyada vahşeti yayıyorlar düşüncesi olmadan buna şahit ol bakalım…
İ: Mutluluğu bulmaya çalışan ancak yanlış bir yol izleyen 2 çaresiz insan görürdüm.
BK: Zihnin sorgulama durumundan çıktı, o durumda kal şimdi ve söylediklerini çevir:
Teröristler dünyada vahşeyi yayıyorlar. Bu cümleyi çevir şimdi: Teröristler dünyaya sevgiyi yayıyorlar. Şimdi o durum içinde kal bakalım…Ne yapmaya çalıştıklarını sanıyorsun? Tatile mi gelmişler? Nasıl oluyor da bu teröristler dünyada sevgiyi yayıyorlar?
İ: Bu olaydan sonra Fransızların büyük bölümü sevgi ile birleştiler.
BK: Hmmm bu teröristler insanları sevgi çevresinde birleştirmişler yani…
İ: Kendilerine göre sevgiyi getirmeye çalışıyorlar galiba
BK: Evet kendilerine göre sevgiyi getirmeye çalışıyorlar diyebiliriz. Peki şimdi zihnini yavaşlat. Eğer dünyaya sevgi getirmeye çalışıyorlarsa neden ofise girip ateş ediyorlar? Çizimleri ile doğrularını ifade eden bu adamları neden vuruyorlar peki?
İ: Hiçbir fikrim yok.
BK: Teröristler dünyada vahşeyi yayıyorlar cümlesinin tersi olarak teröristler dünyaya sevgiyi yayıyorlar demiştin.
BK izleyiciye sorar: teröristler dünyaya sevgiyi yaymalarına bir örnek istiyorum.
İzleyici: Gazetecilerin çizimleri ile kötülük yaptıklarını düşünüyorlar.
BK: Kendi dünyalarında bu duruma bir son vermek istriyorlar. Kendi dinlerine inanıyor ve bu dinin insanlığa huzur getireceğine inanıyorlar. Ve bu din tehtid edildi. Onların Sevgi sembolü tehdit edildi. Kim bilebilir? O vahşetteki terörietlerin zihnini bilemem. Ancak teröristler hakkındaki inançlarımı sorgulayabilirim, zihnimi açar orada ne olduğuna bakarım. Sevginin adına bunu yaparım, inkar etmek adına değil. Sizin içsel seçeneklerinizi inkar etmek, inkarın kendisidir. Bu “çalışma”yı yaparken kendime izin verip bilgeliğin bana yol göstermesine izin verebilirim. Kalpten gelen bilgelik, kendimden gelen bilgelik.
Peki, Teröristler dünyada şiddeti yayıyorlar. Bu cümleyi başka türlü nasıl çevirebiliriz?
İ: Ben dünyaya şiddet yayıyorum.
BK: Evet, senin dünyan, TV seyrederken düşüncelerine inandığın zaman inandığın şey kendi dünyanda şiddetin doğmasına sebep oldu. Bu ne doğru ne de yanlış, sadece şiddetin doğduğu yer orası. Dışarıdaki şiddeti durduramam, zihnimdeki şiddeti durdurabilirim. O vakte kadar ben de şiddet içeren bir insanım.
İ: Onnlara karşı o kadar büyük bir nefret besliyorum ki sanki üzerimde bir büyü yapmışlar gibi. Dünyanın öteki ucuna gidip onlara karşı savaşmak istiyorum.
BK: Oh ne kadar da vahşisin. Onların kültürüne, onların vatanlarına gidiyorsun ve şiddet saçıyorsun…
İ: Ama birşey yapmazsam ailemi, belki sizi öldürecekler? Bazen çevremde onların cesetleri ile durduğum zaman işimi yapmış olacağımı düşünüyorum.
BK: Tabii sonrasında ben kazandım, ben sevgiyim diyeceksin değil mi? Bakın ne kadar sevgi doluyum. Şimdi terörist aklını anlamaya başladığını düşünüyorum. Seninkine benziyor. Şimdi 2. İsteğine geçelim.
İ: Teröristlerin şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istiyorum.
- Şimdi gözlerini kapat, TV’de gördüğün şeyi tekrar gözönüne getir, yakalanmışlar ve binadan çıkarılıyorlar ve sen Teröristlerin şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istiyorsun.
İ: Hayır
BK: Tabii ki hayır, zaten yakalandılar. Peki, tamamen delirmiş değilsin o zaman.
Şimdi gözlerini kapat ve kendi düşüncene (şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istiyorum) inandığın zaman nasıl tepki verdiğini fark et.
Bu çalışmayı yaptığınızda ve düşüncelerinize inandığınızda zihniniz geleceğe gider. Teröristlerin ailenizi öldürmeye geldiğini hayal edersiniz. Hatta ailenizi öldürdüklerini dahi görürsünüz. Zihniniz böyle çalışır, sizi hipnotize etmek için bir görüntü ve hikayeye ihtiyacı vardır. O görüntüye şahit olduğunda içindeki duygular oluşmaya başlar. Sonra geçmişten görüntüler görürsün. Aileni güvende görürsün sonra da katledilmiş görürsün. Geçmiş-gelecek. Orada oturmuş kendini terörize ederken, yapayalnız, onların adına…
Şimdi tekrar TV ekranında teröristlere bak. Şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istiyorum düşüncen olmadan gözlerine bak, beden dillerine bak, onları yakalamış olan kişilere bak.
İ: Yollarını şaşırmış olduklarını düşünüp acırdım. Geçmişte acı çektiklerini yoksa bunları yapmayacaklarını düşünürdüm.
BK: Şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istiyorum cümlesini çevir:
Şiddeti yaymaktan vazgeçip nazik davranmalarını istemiyorum.
Çünkü o anda bunu yapanlar onlar değil sendin.
İnsanlar şimdide yaşamak isterler. Zihniniz geçmişe gider: suçludurlar. Zihniniz geleceğe giderse korkarsınız. Yani önünüzde olanı göremezsiniz, sürekli geçmiş ve geleceği görürsünüz. Ancak sevgi şimdi ve buradadır. Gerçek, hikayenin kendisinden daima daha naziktir.
Mesela üzerine bıçakla gelindiğini düşün, hemen irkildin bile, geleceğe gittin.
Bıçaklar sana zarar vermez, sen onları gelecekte hayal ederek kendine zarar veriyorsun. Birisi sana doğru elinde bıçakla seni öldüreceğim diyerek koşarsa, o sırada düşüncelerin ve inançların dışında iyi olur musun?
İ: Sadece bir parça metaldir o anda
BK: Daha değil…Ne olduğunu bile bilmiyorsun henüz. Düşüncelerin ve inançların olmadan bakarsan o sırada iyi misin?
İ: Evet, öyle sanırım.
BK: Peki şimdi bıçak yaklaşıyor. Düşüncelerin ve inançların olmadan bakarsan o sırada iyi misin?
İ: Evet, öyle sanırım.
BK: Peki şimdi bıçağı kendime saplıyorum. Düşüncelerin ve inançların olmadan bakarsan o sırada iyi misin?
Şimdi düşün öncelikle, bıçaklanan sen değilsin ve ne düşünüp inandığımı bilemezsin. Önemli olan şey: sen iyi misin?!
İ: Ölmenizi görmekten hoşlanmazdım. İyi olmaktan başka çarem yok sanırım.
BK: Birçok seçeneğin var aslında, ya korku içindesindir ya da özgürsündür. Ve sen özgürsün çünkü bıçaklanan benim.
Bu çalışmayı çok iyi anlamanı istiyorum çünkü dünyanın bir teröriste daha ihtiyacı yok. Korku içinde olduğun zaman neler yapma potansiyelinin olduğunu bilmiyorsun. Korku kelimesinin bir diğer karşılığı terör-ist.
Birisi beni bıçaklarsa ben iyi miyim? Evet, realitede iyiyim. Düşüncelerim ve inancım dışında aslında iyiyim. Bıçak saplandığında önce acım var mı diye bakarım. Deli değilim. Acıma bakarım, daha önce hiç bıçaklanmamışımdır. Eğer acırsa bağırırım veya bağırmam, nasıl bir tepki vereceğimi bilemem. Fiziksel acı bile zihnin bir yansımasıdır! Fiziksel acı ümit etmenin ve geçmişe gitmenin bir yansımasıdır. Şimdi biraz yavaşlayıp ve gözlerinizi kapatın, ya beklentidedir ya da birşeyleri hatırlıyordur. Her düşünce bir beklenti veya hatırlamadır. Bana hiçbir zaman inanmayın, kendiniz deneyimleyin. Kendinizi fark edin.
Şimdi 3.yargıya geçelim.
İ: Teröristler silahlarını bırakıp intihar etmeliler.
BK: Şimdi TV ekranlarına bak ve teröristlerle bağ kur. silahlarını bırakıp intihar etmeliler bu doğru mu?
Ellerinde silah var mı ki? Ancak düşüncelerine inandığın için bunu göremiyorsun, geçmişte ve gelecekte görüyorsun onları. silahlarını bırakıp intihar etmeliler düşüncesine inandığın zaman buna nasıl bir tepki veriyorsun?
İ: Kendine saygı duymadığımı, onlardan ziyade kendimin canavarlaştığını görüyorum.
BK: Geçmiş ve gelecek inançların haricinde baktığın zaman bir düşman mı görüyorsun?
İ: Ne yaptığını bilmeyen ve tutuklanan 2 kişi görüyorum.
BK: Bu senin merhametli bir ruh halinde olduğun zaman gördüğündür. Sevgi…Sevgi, korku içermeyen bir zihin halidir. Hiçbir zaman cesaret gerektirmez. Çok nettir. Kendi iç bilgeliğinle bağlantıda olmak. Sana yol gösterir. Burada gördüğünü orada görürsün, orada gördüğünü burada görürsün.
Peki, Teröristler silahlarını bırakıp intihar etmeliler.
Çevirelim: Ben bir silah alıp intihar etmeliyim. Bana bundan bahset bakalım. Hiç böyle birşey düşündün mü? Bir terörist tarafından vurulduğunu düşündün mü?
İ: Evet
BK: O silah senin kafandaki bir silahtır. Kafana dayanmış bir silahla gördüğün terörist, senin kafandır, senin hayalindir. Kendini, aileni ölü hayal edersin. Seni öldüren nedir? Aklındaki bu imajlara bir bak, bunları çıkarıp bakabilir misin? Onlar gerçek değiller. Aynı TV ekranındaki imajların gerçek olmadığı gibi.
“meli-malı” kelimesinin zıttı nedir? Teröristler silahlarını bırakıp intihar etmemeliler. Bu sana ne ifade ediyor?
İ: Hayatta olmaları gerekiyor…
BK: Zihinler karar verir ve bu konuda iyi değillerdir. Aklı karışık bir zihin, korkmuş bir zihindir ve çok kötü kararlar alır. Onlar öldürdü, biz de öldürelim der. O terörist ben terörist.
İ: Zarar vermekten korkarım. Hissettiğim bu öfke yüzünden sevdiklerime zarar vermekten de korkarım.
BK: Öfkeli olduğun her zaman aslında gelecektesindir ve düşüncelerine inanırsın. Ne zaman depresyondaysan aslında geçmiştesindir, düşüncelerine inanıyorsun. Özgürleşmek istiyorsan TV izlemeye ve bu “çalışma” yı yapmaya devam et. Hayat bir televizyondur ve senin ekranındır. Film dışarıda değil kafandadır. Seyrettiğin şeyi kafanda yaratırsın.
Birisi sizi zaten öldürecekse hayatınızın son dakikalarını kaçırmak ister miydiniz? Korku mu huzur mu deneyimlemek isterdiniz? Hayatınızın en iyi kararlarınızı nerede verdiniz? Zihniniz korku içindeyken mi yoksa net olduğunda mı? Kaçınız zihniniz net olduğunda daha iyi kararlar veriyor? Bir düşmanlık hali içine giriyorsak bunu “çalışma”ya dökmemiz iyi olacak. Çünkü teröristin vazifesi bana barış getirmek değildir. Bu benim sorumluluğumdur. Bunu evde ve her yerde yapabiliriz.
BK: Şimdi 4.yargına bakalım…
İ: Teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorum.
BK: Teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorsun, bu doğru mu? Bu konu uzun süredir önemli bir travma idi ve sen Teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorsun, öyle mi?
İ: hayır.
BK: Şu anda belki kapıdan koşarak girecekler, belki şimdi bu salonda birisi vardır.
İ: Şimdi buradalarsa bu konuda hiçbir şey yapamam.
BK: Yapabilirsin. Eğer buralardalarsa bağ kurabilirsin. Net isen onları da kendini sevdiğin gibi sevebilirsin. Çünkü senin inandığın kişidirler, yani sensin. Korkarsan bir yabancı ile tanışırsın. Uyanıksan kendinle tanışırsın. Hatta daha nazik bir kendinle tanışabilirsin.
Teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorum düşüncesi ile televizyona baktığında nasıl tepki verirsin?
İ: Kendimi çevfreden soyutlayıp, sanki artık yaşamıyor gibi karanlıkta gizlenmek isterdim.
BK: Peki, teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorum düşüncesi olmadan televizyona baktığında nasıl tepki verirsin?
İ: Gayet neşeli bir şekilde sokaklara çıkardım, başka insanlara açılırdım.
BK: Hatta teröristlere benzettiğin o insanlara bile merhaba diyebilirdin.
Teröristlerin Fransa’dan uzak kalmasını istiyorum cümlesini çevir: benim Fransa’dan’dan uzak kalmamı istiyorum. Peki bir diğer çeviri ise: benim teröristlerden uzak kalmam lazım.
Fransa’daki teröristler zihninde, korku içindeki bir Fransa zihninde.
İ: Evet, buna ihtiyacımız yok. Buna benim katkımın olmaması lazım. Hatta neşemi devam ettirerek mutlu ve açık olarak destek vermem lazım. Kolay değil ancak anlamaya başlıyorum.
BK: Mutlu ve açık olmak aptal olmak anlamına gelmez.
Başka bir çeviri şekli daha var: Teröristlerin onlardan uzak durmam için bana ihtiyaçları var. Tehlikelisin.
İ: Evet, bunu görebiliyorum.
BK: Korkunun köken sebebine baktığına seviniyorum. Şimdi 5.yargına bakalım…
İ: Yaptığımız bu çalışmadan sonra bunu okumak saçma geldi…
BK: Şimdi terörizmi yok etmedik, ancak kendi içindeki teröre son verdik. Korkusuz,bağ kurabilen bir bireyden daha güzel bir barış örneği olamaz. Peki teröristler hakkında başka neler yazın?
İ: Vahşi, yalancı, agresif.
BK: Peki, teröristler Vahşi, yalancı ve agresif. Çevirecek olursan: O esnada ben vahşi, yalancı ve agresifim.
Şimdi 6.yargına bakalım…
İ: Bir daha asla korku hissetmek istemiyorum. Belirsiz bir gelecek ve insanların kötü şeyler yapabileceğini bilmek , normal insanların terörist haline dönüşme kapsiteleri…
BK: Sen kendin normal bir insan olarak TV karşısında otururken gördüklerin karşısında kalkıp savaşmaya hazırsın. Bu doğru veya yanlış değildir. İnsanlıkta süregelen bir durumdur. Eski insanların aynı örneği tekrarlaması gibi, savaş yapabileceğimiz en iyi şeymiş gibi…Bundan çok daha bilge bir yol vardır ve bu da kendimizi fark etmemizdir.
Bir daha asla korku hissetmek istemiyorum. Çevir: Tekrar korku hissetmeye hazırım. Belirsiz bir gelecek için sabırsızlanıyorum. ,Bu mükemmel, çünkü bir gelecek yok. Bana bunu ıspat edebilirsin. Bana bir gelecek örneği göster. Gösteremezsin. Bana bir geçmiş göster. Geçmiş te yoktur.
İ: Sadece hafızamda var.
BK: Bu bir ilüzyondur ve bu bile geçicidir.
Sesimim duyuyor musun? Hangi sesi? Çık artık geçmişten!
BK: Başkalarının teröre son vermesini beklemek en kolayıdır, aslında kendi içimizdeki teröre son verebilir miyiz ona bakmalıyız. Gerçeğe uyanmamız gerekir. Eğer birini parmakla göstermek istiyorsak “çalışma”yı yapın, tüm savaşların kağıda dökülüp çalışılması lazım.