Ben bu yazımı hiddet ve celal ile yazmaya başlarken arkamdaki yastığın üstünde kedim Cemil horlayarak keyifle uyuyor. Horlama sesini ben bile bunca sene sonra ilk defa duyuyorum. Facebook’ta gezerken arkadaşlarımın gönderileri arasında bela yorumlarına boğulmuş bir video görüyorum. Yorumlardan anlıyorum ki yine bir hayvan işkence görmüş… Bakamıyorum, çünkü artık bu iğrenç görüntülere bakacak psikolojiye sahip değilim, hiçbir zaman da olmadım. Düzenli olarak bu haberlere denk geliyoruz ve düzenli olarak küfürler yağdırıp elde var 0, gelecek diğer haberi korku ile bekliyoruz.
Diyeceğim ki sadece Türkiye’de mi böyle? Değil… yıllardır Kanada’daki fok katliamına müdahale etmeye çalışıyoruz, Japonların denizlerini kan gölüne çevirdikleri yunus katliamı ayrı bir iğrençlik, Çin’deki kürk ticareti, Avrupa’daki hayvan deneyleri, Amerika ve Almanyanın hayvanlar üstünde yaptıkları askeri tatbikatlar derken insan mıyız neyiz anlam veremez oldum. Kendi ilkelliğimizi ve iğrençliğimizi savunmasız varlıklar üstünde test etmemiz, tatmin etmemiz bizlerin hala ne kadar saldırgan ruhlu ve ilkel olduğumuzun birer örneği. Teknoloji, ilerleme, insanın yararına açıklamaları ile yaptığımız birçok zararın ardına sığınmasını iyi bilen bir varlığız.
Bugün Bornova’da meydana gelen kedi işkencesi olayı karşısında artık pes dedim. Gazetede öyle bir resim konmuş ki polis kapıdan bakıyor, 2 genç beyaz bir pitbull ile yanlarından çıkıyor. 1 kediyi öldürmekten sadece 300 TL ile kurtuldukları yazılıyor. Düşünsenize kediyi tekmeledikten sonra bir de hızını alamayıp kedinin başını ezmiş. Bu nasıl bir şiddettir? Nasıl bir ruh halidir? Nasıl bir kin, nefret ve öfkedir? Bunu “normal” dediğimiz hiçbir insan yapamaz. Gerçekten ruhen hasta olmak gerekir.
Belki bu gençlerden birisi tecavüze uğradı, belki ailesinde şiddet gördü, belki kafayı çarptı ve ayarı kaçtı, her ne ise bu 300TL’lik bir cezadan çok öte ve ciddi olarak ele alınması gereken hastanelik bir durum. Farz edin ki şimdi küçük bir çocuğunuz var bu kişinin çevresinde ve adamın tepesini attıran bir davranışta bulunuyor…Yani bir hayal edin…İşte bu adamın potansiyel suçlu olma ihtimali %100dür. Bu yazıyı yazarken google’da şöyle bir bakayım bu konuda neler yazıyor dedim, hayvanlara işkence eden çocuklar ve gençlerin aile yapılarında genelde bir bozukluk olduğunu, işkence görüdüklerini, dayak yediklerini veya tecavüze uğramış olduklarını, bunu da bu şekillerde ileride ifade edebildiklerini göstermekte. Sevdikleri kişiler veya aile üyeleri tarafından uygulanan hayvan işkencesine şahit olan çocukların özellikle bu işkenceler devam ederse aynısını tekrar etmeye meyilli olduklarını gösteren araştırmalar yapılmış.
Savunmasız bir hayvana işkence çektirmek ve vahşi şekillerde öldürmek hakimiyet sağlama ihtiyacını, seksüel bozuklukları, psikolojik bozuklukların dışa çıkmasını ve bununla birlikte gelen bazı hastalıkları da gösterebiliyor. Bugün hayvanlara işkence eden kişilikler yarın aile içi şiddete en açık insanlar haline gelebiliyor, dolayısı ile eşlerine ve/veya çocuklarına şiddet uygulayabiliyorlar.
Dolayısı ile yaşanan olaylara sadece işkence-ceza olarak bakmak son derece eksik olacaktır. Normal bir suç işlenmişçesine ele alınması gereken bu konular gelecekte potansiyel suçların da önceden tespit edilip engellenmesini, nice şiddet ve ölüm olaylarını engelleyecektir.
Modernleşme yolunda adımlar atan Türkiye’de de bu konu ciddi olarak ele alınması, hayvan hakları yasaları ciddi olarak uygulanmaya başlamalı ve her türlü işkenceci önce psikolojik tedaviye sokulmalı ve suç potansiyeli ölçülerek mutlaka cezai şartlar getirilmelidir. Bugün incelenmeyen ve dikkate alınmayan bu önemli konular yüzünden bir sevdiğimizi kaybetmeyi veya zarar görmelerini istemeyiz. O zaman da bu konunun üstüne gitmek ve çözümler üretmek rahatsız olan herkesin görevidir. Tüm yetkili ve ilgili bakanlıkların konuya hassasiyet ile yaklaşmaları gerelidir.
İlgili Bakanlıklar:
Tarım ve köyişleri bakanlığı, İçişleri bakanlığı, Kadın ve Aileden sorumlu bakan
Bugünkü yazımın çıkış kaynağı: