Dinleyici sorusu: 13 senedir bir ofiste çalışıyorum. İşimin sıkıcı ve faydasız olduğunu düşünüyorum. Teslim olmayı öğrendim ancak işimi değiştirmek istiyorum ancak nereye başvuracağımı bilmiyorum. Bana coşku ve mutluluk verecek, hayatıma anlam katacak işi nasıl bulabilirim?
Eckhart Tolle: Peki, öncelikle olduğun yerden uzaklaşmak yerine nerede olduğunla başla. Her zaman önce şimdiki zamanla başlarsın. Teslim olduğunu söylüyorsun ancak gerçekten yeterince teslim oldun mu? Tavsiyem, her sabah işine gittiğinde düşüncelere dalmaktan ziyade içinde bulunduğun ana odaklan, yolculuk sırasında şimdide ol, işine varınca şimdide ol, işini yaparken tek tek işlerini hallet, böylece içinde bulunduğun yere geniş alanlar vereceksin,bu belki birkaç saniye bile sürebilir. Telefonlarını yaptıktan sonra derin bir nefes al, öğle yemeğine çıkarken yemeğine odaklan, fark et, böylece normalde sıkıcı olarak ifade edebileceğin şeyleri şimdiki anına bir fon/arka plan olarak kullan. Böylece yaptıklarından bir tatmin olma beklentisi içine girmeyip yaptıklarına bir farkındalık getirmiş oluyorsunuz. Yani iş durumunuz bir kanvas halini alıyor, şimdiki zamanı deneyimlemeniz için bir mazeret oluyor. Sıkıcı bir işiniz olmasından dolayı şanslısınız çünkü şimdide kalmayı deneyimleyebiliyorsunuz, oysa ki sizi tüm gün tetikte tutan stresli bir işiniz olsa bunu deneyimlemek daha zorlaşırdı. Hayatın size sunduğu sıkıcı işiniz dolayısı ile bilinen anlamda ilgi çekici bir hale değil ama özel bir şekilde ilgi çekici hale getirmektesiniz. Borsada deli gibi çalışanlardan değilsiniz, ancak aranızda borsacı varsa ve bana soru sormak isterse buna da vereceğim farklı bir cevap bulunuyor.
Farkındalıkla işinizi yaptığınız zaman hoşnutsuzluğunuz yok olur. Teslim olmayı çalıştığınızı belirtmişsiniz ancak hoşnutsuzluk varsa tam teslimiyet yoktur. Hala başka yerde olmayı düşünürsünüz. Ya da zihniniz sizinle konuşur: “13 yıl oldu, emekliliğe daha kaç sene var?” der, siz de emeklilik hesaplarınızı yapmaya başlar geçmiş ve gelecekte kaybolursunuz. Bu sırada da şimdiki zamanda olma şansını kaçırırsınız, çünkü zihniniz size “şu an yeterince ilgi çekici değil” der. Şimdiki zamanla bütünleşebilirseniz yaptığınız rutin aktiviteler içinde bile kendinizi daha canlı hissedersiniz. Hayatınıza canlılık girer. İşte genelde o zamanlarda hayatınıza değişimler girer. İçinizde bulunduğunuz duruma karşı içten gelen “hayır” sesine karşı gelip anınıza odaklanırsanız enerji doğar ve büyür, enerji içinizden akmaya başlar. Bu yüzden bu enerjiye “şimdinin gücü” derim, bu hayatın enerji kaynağının kendisidir. Bu enerji önce rutin aktivitelerinize akar, sonra çalışma arkadaşlarınızla iletişiminize geçer, iletişiminiz farklılaşabilir, bazı arkadaşlarınız bunu fark edebilirler ve zamanla evren farklı bir farkındalık bilinci içinde olduğunuzu algılar ve değişimler hayatınıza girer. Ya bir etkinlikte, ya tesadüfi bir karşılaşmada, ya bir sabah aklınıza gelen bir fikir veya fark ettiğiniz birşey, ya da birden bir felaket de olabilir, çalıştığınız firma batabilir, herkes işini kaybeder ve wow birden özgürsünüzdür! Ama zaten içsel olarak özgürleşmiştiniz. Değişimin hayatınıza ne şekilde geleceğini bilemeyiz. Ancak artık içsel özgürlüğünüz için dışsal unsurlara bağlı değilsinizdir. Hayatınıza yeni birşey girmese bile farkındalığı deneyimlemeye devam ederek bu evrendeki amacınızı bu şekilde tamamlamış olurdunuz.
Şimdiki zamanı deneyimlemek bir bitiş değildir, “tamam çalışırım ama 6 hafta içinde birşey olmazsa bunu çalışmayı bırakırım” diyerek bu deneyimi yaşayamazsınız.
Örnek vermem gerekirse; Evinin önünde okyanus manzarasını kapatan bir tepe bulunan bir bayan vardır. O tepe evinin önünde olmasa evinin değeri çok daha fazla olurmuş. Bu kadın birgün kiliseye gitmiş, orada papazın dedikleri ilgisini çekmiş: Bir hardal tanesi kadar inancın varsa bu tepeye söylersen buradan şuraya senin için hareket edecektir. Peki der, madem öyle bu tepenin yer değiştireceğine inanacağım ve yarın sabah perdelerimi açıp neler olduğuna bakacağım der. Sabah olur, perdelerini açar ve tepe hala oradadır. “olmayacağını biliyordum” der.
İşinden sıkılmış herkes bu durumunu ruhsal bir deneyim, bilinçli bir deneyim haline getirebilir.
İinden sıkılmak demek aynı zamanda sizi motive eden, sizi kamçılayan birşey olmaması anlamına gelir. Canlılığınız kaybolmaya başlar, işiniz rutinleşir, feriniz söner, düşüncelerinize hapsolursunuz. Bu kişileri gördüğünüz zaman bunlar kabullenmiş, teslim olmuş değillerdir, sadece düşüncelerinin ötesine geçememişlerdir.