Yeni dönem ruhani öğretmen ve yazarlardan Eckhart Tolle ile herkesin başına gelen veya gelebilecek olan işsizlik dönemine farklı bir bakış açısı üzerine kısa bir söyleşi:
Eckhart Tolle gelen bir maili okuyor: “ İş bulmak için mücadele halindeyim. 2008 senesinde mezun olduğumdan beri doğru düzgün bir iş bulamadım. Bu zorlu işsizlik döneminde rehberlik etmenizi ve ümit vermenizi rica ederim.”
Eckhart Tolle : Size biraz rehberlik edebilirim ancak ümit veremem. Ümit derken gelecekte herşeyin daha iyi olmasını kastediyosunuz. Dışsal olarak olmayacağını söyleyemem. Ancak şimdi içsel olarak daha iyi olabilir. İlk olarak içsel olarak iyileşmeniz lazım aksi halde hayatınız boyunca sizin dışınızda gelişen olaylara bağlı kalırsınız. Elbette belli formatlarda düşünüyoruz. Tahmin ediyorum ki aç değilsiniz, çünkü bahsetmemişsiniz, yani yeterince yemeğiniz var, heralde bir eviniz de var. OK güzel ve tabii ki durum olduğu gibidir. Ancak duruma belli bir bakış açısı ile koşullanmış olarak bakarız. Genelde de bu durumu istenmeyen bir durum olarak görürüz ve kendimiz ile ilgili başarısız olduğumuza veya başarısız olmak üzere olduğumuza dair bir imaj geliştirmeye başlarız, bu genelde kolaylıkla olur. Bu imaj güçlendikçe içinizde bu imaja uygun duygular gelişmeye başlar. Yani kültürel olarak bu düşünceleri taşıyacak koşullanmalara gireriz. Başka bir bakış açısından ise bu koşullu düşünceler içinde hapis kalmasaydınız duruma farklı bir fırsat olarak bakıp belli şeyleri keşfedecek, okuyacak, belli ilgi alanlarınızı geliştirecek, meditasyon yapacak, anda kalmayı deneyimleyecek, insanlara yardım edecek veya yardım derneklerinde part-time çalışacak, ve tüm bunlar ruhsal gelişiminizin bir çalışması olacak ve bu zaman zarfında işinizin olmadığına ve bir şirkete ruhunuzu satmak zorunda olmayışınıza sevinebilirsiniz.
Araya girmezseniz hayatınızda bir boşluk, alan hissi olabilir. Bu durumu istenmeyen bir durum olarak yargılamaktan vazgeçtiğiniz zaman o anın içinden çok verimli birşey doğabilir. Yeni birşey, yaratıcı birlşey, belki bir fikir, belki yeni bir iş sahibi olmazsınız ama belki bir web sitesi yaratırsınız, youtube’a birşey yüklersiniz ve birden yarım milyon insan bunu görür ve birden ünlü olursunuz. Seçenekler sonsuzdur. Ancak, bu sonsuz seçenekler sadece içinde bulunduğunuz durumu eleştirip direnç göstermediğiniz zaman geçerli olacaktır. Direnç göstermezseniz özgür olursunuz. Tamam iş başvurularını yapmaya devam edersiniz, cevaplar gelir, seneye tekrar başvurun denir vs. Sorun değildir. Yine andasınızdır, çevreniz hayat doludur, nefes alıyorsunuzdur, hareket ediyorsunuzdur. Zamanınızla istediğiniz herşeyi yapabilirsiniz. Harika bir özgürlük duygusudur. Tabii ki bir insanın hayatında plan yapmak önemlidir. Gününüzü planlarsınız ancak biraz alan bırakırsınız. Planlama derken gönüllülük işlerini yaparsınız, iş başvuruları için daha yaratıcı fikirler geliştirirsiniz, belki de hiç düşünmediğiniz belli iş alanları da vardır ki tüm imkanları bilemem.
Ama işin özü içinde bulunduğunuz durumu kötü olarak değerlendirip yargılamamakta biter. Çevreniz bunu yapabilir, o zaman kendinizi bu kolektif bilinçten uzaklaştırmanız gerekmektedir. Belki bu dönemde bir şirkette köle gibi çalışmadığınız için müteşekkir bile olabilirsiniz. Tabii ki her iş böyle değildir.
Hayatımın büyük döneminde gerçek bir işim olmadı. Senelerce minimum bir gelirle yaşadığım dönemlerim oldu. Bu dönemlerin çoğunu düşüncesiz bir farkındalık içinde geçirdim. Bisikletimin üzerinde, park bankolarında…Hatta evimin olduğu ama gerçek bir işimin olmadığı ve çokça boş vaktimin olduğu dönemlerde bile parklarda yürüdüm. Geçici işler yaptım. Geçici işlerde çalışsanız bile bu işin doğasından mutsuz olmayın, mesela mutsuz bir garson olmayın, mutlu bir garson olun, bu çok önemlidir. Siparişleri nasıl aldığınıza, tabakları nasıl servis ettiğinize dikkat edin, bunları belli bir kalitede yapın, insanlara dikkat edin, şimdiki an size neyi sunuyorsa onu taktir etmeniz ve hakkını vermeniz gerekir.
Ben de zamanınım çoğunu dediğim gibi düşüncesiz bir farkındalık içinde geçirdim. Bu dönemi geçirmeseydim kitabımı yazamayacaktım. Zamanla bu güç büyüdü, genişledi ve kelimelere dökülmeye başladı. Spiritüel olarak gelişen veya gelişmiş kişiler için dışsal olarak fazla bir aktivitenin olmadığı bir dönem gelebilir…Sanki hayat sizi istememektedir. Neden hiçbir şey yapmıyorum dersiniz. Ama bu son derece verimli olabilir. Bir farkındalık gelişmesi yaşanabilir.
************************************************************************************
(İnancınızı kaybetme izniniz yoktur. Dünyada acı çeken birçok insan adına umudunuzu yitirme izniniz yoktur. Dr.Jane Goodall)
İşimizi kaybettiğimiz dönemlerimiz olabilmektedir. Bu dönemlerde genele bakarsak insanlar işsiz olduklarını veya iş aradıklarını ifade etmekten çekinir, kendilerini güçsüz ve başarısız hissederler. İşsiz geçirilen dönem uzakdıkça ve kenardaki paralar suyunu çektikçe stres artar, depresyon başlar. Yüzümüzün ifadesi değişir, durgunlaşırız, enerjimiz düşer, isteksizlik artar, arkadaşlarımızdan bile uzaklaşmaya başlarız, sosyal hayatımız durma noktasına gelir, kabuğumuza çekilip ne olacak bu halim demeye başlarız. Kendine acıma dönemleri bile başlayabilir. Gelsin sakinleştiriciler, Cipram,Cipralex,Prozac derken sakinleştirici gurusu oluveririz. Bunu da kimselere söylemeyiz.
Bu yokluk dönemlerinde aslında yapabileceğimiz birçok şey bulunmaktadır, en önemlisi inancımızı ve motivasyonumuzu kaybetmeden “yardım isteyebilmek”tir. Bu yardım hemen gelmeyebilir, sırt çevirenler olabilir, ters laflar işitebiliriz. Önemli değildir. Yola devam etmek gerekir. Makineyi işletmeye devam ettiğimiz sürece fırsatlara açık oluruz.
Kendi kabuğumuza çekilmekten ziyade fazla masraflı olmayan aktivitelere katılabiliriz, Eckhart Tolle’nin de dediği gibi bu dönemi bir fırsat olarak değerlendirip gönüllü olarak sivil toplum kuruluşlarında çalışabiliriz. “Daha kendime bakamıyorum, başkalarına nasıl faydam dokunabilir?” deyip hiçbir şey yapmamayı tercih edebilirsiniz. Ancak bu tercih sizi karşınıza çıkabilecek birçok farklı deneyim ve fırsattan tamamen uzaklaştıracaktır.
Bir STK’da çalıştığınız zaman birçok insanla tanışır iş yaparsınız. İşte bu işbirlikleri zarfında kaliteli bir gönüllülük gösterdiğiniz zaman bu sizin farkedilmenize sebep olur. Karşılaştığınız insanlardan birisi sizin için bambaşka bir kapı açabilir. Veya gönüllülük yaptığınız alanda bir eksikliği fark edip bu yönde çalışmaya ve yeni bir proje geliştirmeye karar verebilirsiniz. Çocukları mutlu edin, huzur evlerinde yaşlıları ziyaret edin, hayvan barınaklarını ziyaret edin ve faaliyete geçin. Dünyanın size ihtiyacı var! Yapılacak çok ama çok şey var! Böyle dönemlerde başkalarını mutlu etmek gibi insanı hayata bağlayan ve motive eden birşey yoktur diyebilirim.
(Başkalarını kaldırarak kendimiz yükseliriz)
Boş kaldığınız bu dönem zarfında çalışma hayatınızda vakit bulamadığınız bazı hobilerinize konsantre olabilirsiniz.
Spor yapabilir, meditasyonu deneyimleyebilirsiniz. Müzeleri gezebilir, farklı ücretsiz etkinliklerde konuşmalara katılabilir çevrenizi genişletebilirsiniz.
“Bir işe yaramıyorum,işim yok öyleyse ben yokum” genel olarak karşılaşılan düşünce kalıbıdır. Bu kalıp kadar insana zarar veren birşey yoktur. İşimiz ile tarif edilmemeliyiz. İşimizin haricinde de bir bireyiz. Herkesin zor dönemlerden geçebileceğini ve geçtiğini unutmamalıyız. Bu dönemde kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük hayatımızı başkalarının hayatı ile karşılaştırmak olacaktır. Neden hep olumsuz dönemlerimizde karşılaştıralım ki? Nereden biliyoruz o kişilerin ileride başına gelecekleri? Hepimiz kendi hayatımızı yaşıyoruz ve güzel dönemleri taktir ettiğimiz gibi bize olumsuz gözüken işsiz olduğumuz dönemleri de kabul edip, bunun için gerkli hamleleri yapıp boş kaldığımız zamanları kendimize acıyarak değil bu dönemde “kendim için ne yapabilirim”e bakarak geçirirsek ileriki işimiz için de hazırlanmış oluruz.