Eşyalarımıza yüklediğimiz anlamlar: gerçek hikayeler

Eşyalarımızın hayatımızdaki yerini araştırırken yakın çevreme mini bir anket gönderdim. Birbirinden farklı ve ortak bazı cevaplar aldım. Onları eşyamıza yüklediğimiz anlamlar olarak burada paylaşmak istiyorum:

40-50 yaş grubu, Türkiye’de yaşayan, genelde çalışan ve eşyalarını severek kullandıklarını paylaşan bir dost topluluğunun değerli cevapları:

Sahip olduğunuz eşyalar arasında çok değer verdiğiniz bir eşyanız var mı? Bu eşyayı nasıl edindiniz? Bu eşyayı ve hayatınızdaki önemini açıklayınız.

Dedemin yemek masası: Sadece bir eşyanın bendeki yeri çok başka: Dedemin yemek masası. Çok az konuşan bir adamdı dedem. Sabahları çorbasını içerken hiç konuşmaz, erken çıkması gerekmiyorsa Cumhuriyet gazetesini bana okur, anlamadığım (ki ağır bir gazeteyi) yerleri açıklardı. Akşam yemeğinden sonra ise benden bir portakal, bir greyfurt bir de elma getirmemi ister (genelde kış aylarında yanlarında olurdum) Mustafa Keser eşliğinde, nadiren mırıldanarak 2 kadeh rakısını içerdi. O masa benim çocukluğumun idolünün, o güçlü, heybetli adamla geçirdiğim muhteşem sesli ve sessiz anların özeti gibidir. Bu sebepten defalarca taşındım ve benimle gelen en kıymetlim hep o masadir. Bu arada dedem 25 yıl önce vefat etti.

Kitaplarım: Kütüphanem ve kitaplarımın hepsini kendim tek tek seçerek aldım. Özellikle “Küçük Prens”in hayatımda özel bir yeri vardır. Yurtdışına gidince diğer dillerini de bulursam mutlaka alırım.

Fotoğraf albümlerim: Dijital öncesi döneme ait benim, ailemin fotoğraf albümleri en değer verdiğim.

Mutfak masam: Bir masan var mutfakta ona sahip olmak için çok bekledim ve para biriktirdim. Onun için çok dikkatli ve özenli kullanıyorum

Frekans aletim: Bütün eşyalarım önemli benim için ama sağlığım en önemli şey olduğu için illa yanımda istediğim frekans aletim (beyond) diyebilirim. Şu an onsuz bir yere asla gitmem artık.

Kalemlerim: Kalemlerin benim hayatımda önemli bir yeri vardır. Fiziksel veya dijital olsun farketmez. Renkli renkli farklı tiplerde kalemler benim için hayatımdaki önemli fikirleri silinmez ve unutulmaz kılan araçlardır.

Ivır Zıvırlarım: Genelde esyalarımı atamam bu yüzden cok fazla ıvır zıvırım var bir gün lazım olur mantığıyla ama bazen de bir sabah uyanıyorum 3 koca çöp poşeti esyamı atıyorum ve inanılmaz rahatlamış hissediyorum. Ciddi bir bağlılığım yok ama bir gün lazım olur mantıgıyla biraz fazla esyam oldugu dogrudur.

Ayakkabım: Tarzını çok sevdiğim bir ayakkabımı yaptığım güzel bir işten kazandığım para ile almıştım

Yüzük ve kolye: Annenannem ve dedemin düğünümde taktığı bir yüzük var. Benim için çok önemli toplantılarda ya da günlerde şans getirmesi için takarım muhakkak. Annemin yine bana aldığı ucunda bir nazar boncuğu olan bir kolye var. Kesinlikle çıkarmam. Anneannem ve dedem ölünce onların evimdeki tüm eşyaları alıp Çatalcadaki köy evime geçirdim ve sürekli onların kullandığı şeyleri kullanıyorum. Benim için her an hatıraları canlandırıyor :))

Espresso fincanım: Bunu 2016 yılbaşı için gittiğim Vatikan’da tamamen tesadüfen katıldığım ve Papa’nın bizzat yönettiği bir ayin çıkışı almıştım. Hayatta tesadüflerin önemini bana hatırlattığı için, çok önemli bir eşyamdır.

Manolya ağacının tohumu: Eşya denebilir mi bilmiyorum fakat rahmetli babamın penceresinin önündeki muhteşem ve devasa manolya ağacının tohumunu (kozalaklı) saklamıştım ve ona çok değer veriyorum. Diğer tüm ‘eşyalar’ aslında fonksiyonel , keyif aldığım fakat bağ kurmamaya gayret ettiğim nesneler. Bu tür bağ kurduğum başka nesneler de var anısı olan taşlar, kurutulmuş bitkiler ve kendi ürettiğim objeler/seramikler gibi…Sanırım eşyalarla bağımı azaltma arzusu 99 depreminde başladı… Artık sadece anısı Olan ve bana bir hikaye veya his hatırlatan nesnelere değer veriyorum.

Oyuncak köpeğim: Bir oyuncak köpeğim vardı. 2008 de İsveç’te bit pazarından almıştım. Tüm seyahatlerimde kendi fotoğrafımı cekmez onu çekerdim. Derslerimde onu bir şahıs bir firma sahibi vs gibi rollerde kullanırdım. Ne yazık ki kayboldu.

Kolye: Doğum günümde ailemin aldigi bir kolye. Hic boynumdan cikarmam.

Çanta: Yurtdışında öğrenciyken aldığım bir çantam var, burs paramla aldığım için benim için anlamı çok büyük

Cam melek: bana hediye edilen cam melek derin bir anlam taşıyor. Yardımcı olmaya çalıştığım bir evsiz ki Mecidiyeköy’de araba çarpmıştı, hastanede kabul görmeyince kolluk kuvveti destekli tedavi sürecine ikna için çok zorlanmıştım, ama o beni kırmadı ikna oldu belki 1 yıl sonra pırıl pırıl takım elbisesi içleri gülen mavi gözleri ile beni buldu ve bu meleği hediye etti

Yastığım, spor ayakkabılarım

Babamin saati: Öldükten sonra hatira olarak saatini sectim

Kahve fincanı : Üzerinde iyi ki varsın yazan bir kahve fincanı, her sabah kahvemi mutlaka oradan içerim, bu eşyayı yaklaşık olarak yakın arkadaşlık ettiğim fakat Şubat ayından itibaren başka bir şehire taşınan eski komşum hediye etti.

Aile üyelerinizden size geçmiş eşyalar var mı? Varsa değer verdiğiniz 1-2 tanesini yazınız. Eşyaya nasıl bir anlam kattığınızı, size ne gibi duygular hissettirdiğini lütfen paylaşınız.

Saatler: Fazladan sadece vefat eden aile üyelerimin saatlerini saklarım.

Hırka: Anneannemin ördüğü hırkalar. O giydikten sonra annemle ben giyiyoruz. Sanki yalnızca onlarla ısınıyormuşum gibi hissediyorum.

Anneanneden gelenler: Anneannemin bana geçen inci kolyesi, yemek takımı, likör takımı, babamın çocukluk albümü, eşimin babasının saati, kalemleri, kol düğmeleri, onu anarak, keyifle kullanıyorum. Bu eşyalar bende aidiyet, sevgi, hürmet duymamı sağlıyor. Anneme 75. yaş gününde kendi ailesinin parçalanmış, dağılmış albümlerde, torbalarda, zarflarda duran yüzlerce fotoğraflarını 3 dev albümde sıraya koyarak, organize ettim. Bu anlamlı hediyeden annem çok memnun oldu. Sanki o dönemi ve anıları ona geri vermişim gibi hissettiğini söyledi.

Konsolum: Anneannemin çeyizinden kalma bir konsol var. Evimin girişimde duruyor. Bu eşya bana yaşanmışlıkları, yaşamaya hazırlandığım şeyleri ve köklerimi ifade ediyor. Ona her baktığımda artık bendesin burdasın ve benden sonra bu hayatta ben olmadamda sen yaşamaya devam edeceksin hissi veriyor.

Enerjileri almamak: Başkalarından gelen eşyalar onların enerjisini taşıdığı için önemli. ben genelde daha uzak olmaya çalışıyorum o enerjiyi almamak için. Hatta doktorumun dediğine göre hiç almamak eğer illa da alacaksak karbonatlı suyla enerjilerini temizlemek gerek.

Fotoğraf albümü: Fotoğraf albümü. Eski hatıraların saklandığı bir hard disk gibi benim için.

Kazak ve eşarp: Annemin angora kazağı ve rahmetli anneannemin evde taktığı tül eşarbı

Dedemin yüzüğü: Beni büyüten dedemin yüzüğü bende, bana hiç uygun olmayan bir yüzük o nedenle hiç takmam ama özenle saklarım.

Çokça var: Dedemin antika traş takımı, dayımın gümüş kutusu, anneannemin düğme koleksiyonunu biriktirdiği ahşap kutu, rahmetli teyzemln kahve fincanı, annemin ve kardeşimin ürettiği eserler, eşimin kitap aralarına yazdığı süpriz notlar, vs.. hepsi ‘o anın’ hislerini hatırlatan ve geri çağıran nesneler..bağ kurduran

Çakı ve oyuncak ayı : Dedemin çakısı var. Evimde gözümün önünde duruyor. Onun dışında kendi çocukluğuma ait oyuncak ayı var yatak odamda duruyor. Çakı dedemi, ayı da o ayının bana verildiği günü hatırlatıyor.

Annemin yüzüğü: Babamın ona hediyesi. Kullandıkca sevgi, güven, bağ gibi icimi isitacak duygular aktive oluyor.

Altın yüzük: annemin bana verdiği altın yüzük, anlamı benim için çok büyük

Sürahi takımı: Pembe cam bardak surahi takım Annemin giyim esyalarindan bazilari, annemi uzerimda yanimda tasiyormusum hissi veriyor.

Babam ın Dupont çakmağı sigara içtiğim halde kullanamadım. sanırım babamın parmak izi geçsin istemedim, anneciğimin alyansı ve canım babaannemin kendi ördüğü yeleği.

El emeği çeyizler: Annemin ve aile büyüklerinin yaptığı el emeği çeyizler var. Büyük bir kısmı bir kutuda kapalı duruyor. En son verebileceğim ya da veremeyeceğim şeyler onlardır herhalde. Duygusu; hatırlama-anma şekli, önemsenme hissi, bağ kurma.

Likör bardağı: Anneannemden kalma likör bardağı var. Misafirlere likör ikram ederken kullanıyorum.

Saat ve kolye: Babamin saati ve Dedemin saati. Annemin verdigi inci kolye

Kendi edindiğiniz eşyalar ile aile üyelerinden size geçen eşyalar arasında fark hissediyor musunuz? Sizdeki yansımaları nelerdir?

Yalnız olmadığım duygusu: Kendi aldığım özel bir eşyanın baskın duygulari yokmuş. Soruyu okuyunca fark ettim. Mutlu bir ailede büyümenin eşyalara da duygusu sızmış. Bu sebepten eşya bile olsa bana yalnız olmadığım duygusunu veriyorlar. Yaşar gibi.

Yanımda gibiler: Kendi edindiklerim de değerli tabii ama aile büyüklerimden kalanlarla sanki onları yanımda gibi hissediyorum

Aile değerlerinin korunması: Aidiyet, paylaşım, anılara ortak olma, gurur, hürmet, sevgi…. kıymetli şeylerin korunması ve diğer nesile aktarılması benim çok önemsediğim bir değer. Ailenin mirası harcanabilir olan para değil, ailenin değerleri, görgüsü ve yaşam kültürü. Bunların yansıması elbette kullanılan eşyalarda görülür. O nedenle aileden geçen eşyaları ailenin mirası, parçası olduğum ailenin, terbiyenin, kültürün ve anıların parçası olarak görüyor ve o nedenle çok kıymetli buluyorum.

Kıymet veriyorum: Aile üyelerimden bana verilenlere veya benim için alınanlara daha çok kıymet veriyorum

Önem sıralamam değişti: Eşyalara verdiğimiz önemi vermemek gerektiğini öğrendiğimden bu tutumum değişti eskisine göre. Daha az önem vermeye çalışıyorum artık.

Köklerimle bağlantı: Annem vefat etti ve ondan kalan fotoğraf albümü benim köklerimle olan bağlantımı sağlayan birer araçlar

Fark etmiyor: Eşyaların hikayesi olduğda fark etmiyor aslında. Hepsi anılara bağlanıyor.

Yeri doldurulmuyor: Ailemden bana geçen fazla bir şey yok, bir tek dedemin yüzüğü var. Maddi değil manevi bir değeri vardır ve hep benimle olmasını isterim. Kendi edindiklerimin yerine yenisini koyabilirim ama o yüzüğün yeri dolmaz benim için.

Sorumluluk: Aile üyelerinden geçenlerde daha fazla sorumluluk var gibi.

Cok fark var. Duygusal bag ve ozel anlam ifade ediyor

Daha fazla anlam: Genel olarak çok sevdiğim aile üyelerinin veya arkadaşlarımın bana verdiği eşyalara daha çok değer veririm. Onlara daha fazla anlam yüklerim.

Geçmişle bağ kurma: Gecmisle bir bag olusmus gibi. Sanki bir baglac. Kendi gecmisime beni baglayan bir seymis gibi hissettiriyor.

Kıyamıyorum: Elbette kendi seçimlerime gözüm daha kara biri beğendiğinde hemen verebilir paylaşabilirim ama bu hatıralar başka boyut üstlerine toz değse inciniyor sanki insan

Vedalaşmak kolay değil: Kendi edindiğim eşyaları kullanmam, eskiyince bırakmam, vermem kolay. Aileden veya sevdiğim kişilerden gelenlerle vedalaşmam o kadar kolay değil.

Herkese kullanmam: likör bardağım üzerinden konuşursam herkese ve sık sık kullanmam

Daha kıymetli : Ailenden gecenler daha kiymetli

Aynı değerde: Değer verdiğim eşya kendi edindiğim veya sevdiğim birinden geçmiş de olsa fark hissetmem. Aynı önemi taşır.

Bu yazı Deneme-Essays içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.