Deprem, binamız hakkında bilmemiz gerekenler

Gazeteci, yazar, TV programcısı ve podcast yayıncısı Nilay Örnek toplumsal bir hizmet yaparak ITÜ öğretim üyesi Dr. Fatih Sütçü ile herkesin anlayabileceği netlikte herkesin aklındaki ve gündemindeki soruları sormuş ve cevaplarını almış.

Nasıl olunur 179 numaralı podcastı ister BURADAN dinleyebilir ister aşağıdan okuyabilirsiniz.

Verilen bilgileri çok değerli bulduğum ve internette arandığı taktirde ulaşılabilir olmasının önemli olduğunu düşündüğüm için yazıya dökmeye ve bahsedilen konuları çeşitli linkler ile zenginleştirmeye karar verdim.

NÖ: Türkiye’de deprem bilimcileri söyledikleri doğru olan dinlenmeyen birer mitolojik kahraman gibiler. İnşaat mühendisleri de yıllardır neler yapılması gerektiğini söylemekteler, nasıl yapılacağı belli, depreme karşı binaların nasıl ayakta kalacağı belli.

Fatih bey Adıyaman’a kısa süreli gitti, geldi, binalarda neye bakılır?

FS: 3 günlük bir tur yapıldı, başka turlar da yapılacak. Bizim işimiz kamu binalarına bakmak. Yaptığımız iş şu, bir bina deprem geçirmişse muhtemelen üzerinde bazı hasarlar vardır. Biz bu hasarların bir kısmını öngörüyoruz, yani bunlar zaten beklediğimiz hasarlar, fakat beklenmedik bir hasar var mı ve bu beklenmedik hasar binada yıkıma, ani bir göçmeye, kısmi ya da toptan bir hasara sebep olabilir mi diye bunları inceliyoruz. Bunlar gözle yani gözlemle yapılan incelemeler. Hasar almış bir binada gördüğümüz hasarların aslında bir dili vardır, bunlar bize bu binanın bundan sonra neler yapabileceğini anlatırlar, dolayısı ile dışarıdan gözle yaptığımız bir muayene sonucunda binanın kullanılabilir ya da kullanılamaz olduğuna karar veriyoruz. Bazen şüphe duyduğumuz durumlar oluyor, o zaman daha ileri tetkikler istiyoruz, ama çoğu durumda baktığımız zaman eğer çatlaklar tahmin ettiğimiz gibiyse tamam bu bina açılabilir, bazen de o kadar belli hasarları görüyoruz ki, her an bir göçmeye götürebilecek, her an çok daha büyük bir zarara sebep olabilecek hasarlar kendilerini çok belli ediyorlar, o zaman bu binalara girmeyin etrafını çevirin, tedbir alın, gerekli onarımları yaptıktan sonra bu binaları kullanın diyorum, rapor ediyoruz, kamu binaları bu şekilde hangi binaları kullanıp kullanamayacaklarına karar verip organizasyonlarını yapıyorlar.

NÖ: Kendi tecrübelerinizden de bahsedebilir misiniz?

FS: Konyalıyım, Konyada doğup büyüdüm, Konya Anadolu lisesinde okudum, Japonyayı küçükten beri çok seviyordum, Anadolu lisesi eskiden şöyleydi, ilkokul biter, Anadolu lisesi sınavına girilir, kazanırsanız bir hazırlık sınıfı okunur, ondan sonra ortakul-lise 6 sene, derslerinizi İngilizce görürdünüz. 10 yaşında Anadolu lisesine girdim, biraz İngilizce öğrenmiştim, ailem de İngilizce, Fransızca bilen kişiler, babam teşvik etti…

**********

Doktorayı Japonca yaptım, doktora ve sonrasında üzerinde çalıştığım konu: binaları yenilikçi yöntemlerle nasıl depreme dayanıklı hale getirebiliriz? Benim esas çalıştığım 2 ana başlığı var.

1 tanesi sismik izolasyon dediğimiz, binanın altına binayı depremden yalıtan bazı mesnetler yerleştirerek deprem dalgasının binaya girişini tamamen engellemek üzerine çalışan bir sistem sismik izolasyon.

Bir diğeri de enerji sönümleyiciler, bunlar da pistonlara benziyor, araçlarımızdaki enerji yutan şok emicilere benziyorlar. Binalara buna benzer amortisörler takıldıktan sonra bunlar depremin enerjisini yutuyorlar,  enerjiyi kendi üstlerine çekiyorlar, böylelikle depremin oluşturacağı hasarın binaya geçmesine engel oluyorlar. Bu 2 konuda araştırma yapıyorum.

https://www.researchgate.net/publication/342110104_Sonumleyicili_Yapilarin_Deprem_Tasarimi_Bolum_I_Uluslararasi_Yonetmeliklerin_Incelenmesi_-_Seismic_Design_Of_Structures_With_Dampers_Part_I_Review_Of_International_Standards

https://www.researchgate.net/publication/342110362_Sonumleyicili_Yapilarin_Sismik_Tasarimi_Bolum_II_Turkiye_Uygulamalari_Icin_Tasarim_Esaslari_Onerisi_-_Seismic_Design_Of_Structures_With_Dampers_Part_II_A_Proposal_For_Design_Basis_For_Applications_In_

NÖ: Bu 2 uygulama bina yapım aşamasında mı yapılmalı yoksa daha sonra yapılabilecek işlemler mi?

Hem binalar yeni yapılırken izolatörlü veya sönümleyicili yapılabilir, ihtiyaca göre ikisi birlikte de yapılabilir. Ya da mevcut bir bina deprem performansının yetersiz olduğu tespit edilmesi halinde sonradan izolatörlü hale getirilebilir ya da sonradan sönümleyiciler eklenerek ona gelecek olan deprem enerjilerinin yutulması sağlanabilir, yani öncesinde de yapılabilir, sonrasında da yapılabilir.

Türkiyede en çok yeni izolatörlü binamız var. 2013 senesinde Sağlık bakanlığının yayınladığı bir genelge ile riskli deprem bölgelerinde 100 yatak ve üzeri tüm devlet hastanelerinin sismik izolatörlü yapılması ile alakalı bir genelge çıktı ve o tarihten bugüne yaklaşık 40-50 tane çok büyük şehir hastanesi izolatörlü olarak yapıldılar. Bunlar depremde hiç sallanmazlar, dolayısıyla binada iyi uygulandığı taktirde hiç hasar oluşmaz. Nitekim bunu yakın geçmişte yaşadığımız depremde de gördük. Ben Adıyamana’a gittiğim için oradaki hastaneyi gördüm, diğer arkadaşlarım Malatya ve diğer şehirlerdeki sismik izolasyonlu hastaneleri gördüler. Özetlemek gerekirse 0 hasar.

Türkiye’de tüm şehir hastaneleri sismik izolatörlü olarak yapılmaya başlandı, şu anda 50-60 tane olabilir, İstanbul’da mesela Başakşehir Çam Sakura hastanesi (Japon finansı ile yapıldı), Okmeydanı Eğitim araştırma hastanesi, Göztepe eğitim araştırma, Kartal eğitim araştırma sismik izolasyonlu yapılmıştır. Cerrahpaşa yenilenirken sismik izolasyonlu yapılacak, Siyami Ersek yenilenecek sismik izolasyonlu yapılabilir, Haydarpaşa yenilenecek, sismik izolasyonlu yapılması kuvvetle muhtemel.

Taksim ilk yardım ve Şişli Etfal bu teknolojiye yetişemediler, sabit temel yapıldı ama onlar da sağlam hastaneler, İstanbul’da izolasyonlu hastane sayısı 10-15’e çıkacak yakında.

Resimden binanın oturum durumuna karar verilebilir mi?

Bir bina hasar görürse sonradan üzerinde oluşan çatlaklara bağlı olarak risk durumu tespit edilebilir. Uzmanlar bunu tespit edebilirler. Bunların resimlerden değil, yerinde yapılması lazım.

Fakat depremin ilk birkaç günü gidemiyorum, insanlar orada zor durumda, evlerine dönmek isteyen insanlar var. Bazen binalarda öyle görüntüler oluyor ki karar vermesi kolay oluyor. Fotoğrafla bile karar verilebilir.Tabiiki de bilgi amaçlı, yani yaptığım şeyin doğru olmadığını düşünenler olabilir elbette, normalde yerinde gidip, yerinde görüp, uzman ekiple resmi belgelerle bu kararları vermek lazım.Fakat bazen bina o kadar kendini belli ediyor ki üzerinde bizim “kesme çatlağı” dediğimiz çok ağır hasarlar oluyor, vatandaş bunu anlamayabilir, eşyasını almak için kimseye çaktırmadan içeri girip çıkabilir, bu binalara kesinlikle girilmemesi lazım. Bunu söyleyebilirim diye düşünüyorum. Net bir şekilde teşhis konabilecek çatlaklar görürsem “lütfen binanıza girmeyin” şeklinde uyarı yapıyorum.

Mevcut, yerinde duran, üzerinde çatlak olmayan binaya resimden bakarak karar verilmez. Resimde özellikle alt kat kolonlarında deprem görmüş ve hasar almış bir bina görüyorsak , hasarın şekline, çatlakların yerlerine, miktarına, kalınlığına, uzunluklarına bağlı olarak onun tehlikeli bir hasar mı yoksa o kadar tehlikeli olmayan bir hasar mı olduğuna karar verebiliriz. Şüpheli ise birşey demiyoruz. Ama çok belli ise binanıza girmeyin, çok tehlikeli denebilir. Benden sonra oraya giden Çevre şehircilik bakanlığından yetkilileri de eminim aynı binalara aynı raporları vermişlerdir.

Tehlikeli çatlak nelerdir?

Binayı ayakta tutan taşıyıcı elemanlar kolonlardır. Dik duran çubuklardır. Dolayısı ile bu dik duran çubuklardaki çatlaklar daha önemli hasarlardır. Daha riskli hasarlardır.

Kirişlerdeki çatlaklar ikincil risk taşıyan çatlaklardır. Binanın dik durması esastır.Dolayısı ile binalarda dik duran kolonlar , şu an betonarmeden bahsediyoruz, betonarme kolonlarda, binanın en tepesinden başlayan ve 45 derece gibi çapraz şekilde ilerleyen kalın çatlaklar varsa, kalından kastım 1-2 mm, en az 2 mm olan çatlaklar varsa bu o binanın çok riskli olduğunun habercisidir, bus u götürmez bir bilgidir. Dolayısı ile öyle yerlerde karar vermek daha kolay ama uzaktan görünmüyorsa, emin değilsek birşey söyleyemiyoruz. En belirgin hasar, perde duvar dediğimiz büyük betonarme duvarlarda ve betonarme kolon dediğimiz dikey elemanlardaki çapraz çatlaklardır.

Lütfen bu bilgilerle kendiniz binanıza teşhis koymaya çalışmayın.

Mevcut binamız iyi durumda mı değil mi? ya da yeni bir ev bakıyorum, acaba bunun durumu iyi mi değil mi anlamak için birkaç şey söylenebilir:

Binalar 2007den sonra yapılmışsa göreceli olarak daha eski binalara göre daha iyi oluyorlar, depremde 2018 yapımı binaların hasar gördüğünü ya da 2020 yapımı binaların yıkıldığını biliyorum ama onların inşaatı kötü yapılmıştır. Hesaplarından ziyade inşaat uygulamasında problem olmuştur.

Vatandaş bunu nasıl bilebilir. Bilemez. Bunu teşhis etmek zor.

Biz düzgün yapılmış binalarda bir risk olup olmadığını anlayabiliriz. Tabii ki insan 2020 yapımı bir binadan ilk başta şüphelenmez, ben olsam şüphelenmezdim. Size 0 satılan bir aracı acaba bozuk mu diye ekspere götürüp gösterir misiniz? Götürmezsiniz, ama 2003 model bir araçsa satin almadan önce bir uzmanına götürebilirsiniz. Bunun gibi eski bir binanız varsa bir uzmana gösterebilirsiniz.

Yönetmelikler

 gittikçe sıkılaşıyor, şartları zorlaşıyor, doğru.

Deniz kumu

Binamızın taşıyıcı elemanları betonarme,yani binayı ayakta tutan ve bizi koruyan şeyler kolon ve kirişler betonarme. Bir de bölme duvarları var, bunlar tuğladan vs yapılıyor, onlar ikincil elemanlar. Onlar hasar alabilir, kırılır, dökülür, bunları yaptırıp tekrar oturacağıız.

Betonarme içinde beton ve çelik var, klon ve kirişler, üzerine bastığımız döşeme betonarme, binanın yükünü zemine aktaran temel betonarme, yani binanın iskeleti ve üzerine bastığım alan betonarme, beton ve arme denilen koruyucu çelikler. Çelik fabrikadan çıkıyor, kontrolü var. Beton içinde birçok bileşen var şimdi onlara bakalım: kum, çakıl, çimento ve su var. biraz da hava boşluğu var. bunların da tabii belli oranları var. Bunlardan 1 tanesinin olumsuzluğu tüm yapı sistemini etkiler. En olumsuz unsurlardan birisi tuz ya da klor. Betonun içine tuzun bir şekilde nüfus etmesi, nerden gelirse, denizden gelebilir, fabrika ise içerde tuz olabilir, ya da biz bizzat tuzu betone karıştırırsak , deniz kumundan gelebilir mesela, İstanbul yakınında kum ocağı olmadığı için belki bir dönemler deniz kumu binalarda kullanılmış olabilir, o zamanlar yönetmelikler buna izin veriyormuş, denizden olduğu gibi alıp koyun denmemiştir, muhtemelen yıkanması lazımdır, kumun kirden tuzdan yıkanması lazım, yeterince yıkandıktan sonra tuzundan, klorundan ayıklanmış olabilirdi bu kumlar, ama yeterince yıkanmayan kumlar içindeki tuzla betona karışırsa bu tuz 1.betonu hızlı çürütür, beton normalde de kondüsyonunu kaybeder, ama içeride tuz olunca bu biraz hızlanmış olur, tuzun beton içindeki demire de olumsuz etkisi var, demir şantiye ağzı, aslında çelik donatılar, demir paslanır, dışı kabuklanır, kabuklanınca genişler dışındaki beton tabakayı atar, birlikte çalışan mekanizma birbirinden ayrılmaya başlar, beton yavaş yavaş çürür, ilk başta yapıldığında beton dayanım gücü C16 olsun C20 olsun, bunlar eski beton sınıfları, olması gereken C25. Bu C16 yavaş yavaş 15-13-12 gibi zayıflar.

C ne demek?

Beton ve çelik üzerlerine gelen yükleri paylaşıyorlar. Bastırma kuvveti olan basıncı beton karşılıyor, çekme kuvveti olan uzamayı da çelik karşılıyor. Aralarında görev paylaşıyorlar ve betonun C15-20-30 dediğimiz şeyler betonun basınç dayanımı. Küp şeker kadar beton düşünün, bunun üzerine bastırdığınız zaman eğer 300 kilo kuvvet ile bu eziliyorsa, küp şekerin toz şeker haline gelmesi gibi, 300 kg kuvvette eziliyorsa C30, 200 kg kuvvet eziliyorsa C20 öyle düşünebilirsiniz.

Bir betonarme binanın ömrü nedir?

Beton zamanla kondisyon kaybeder, bu kaçınılmaz birşey, o yüzden biz binanın ekonomik ömrü 50 yıldır diyoruz. Binanın ömrü 50 yıldır demiyorum. Ekonomik ömür şu demek, içinde oturanı ya da sahibini üzmeden fazla tamirat, onarım gerektirmeden  kullanabileceğiniz süre 50 sene. Sonrasında gerekli bakım onarımları yıllar içersinde yaptırarak ömrünü uzatmanız mümkün olur, ama ekonomik olmaz artık, astarı yüzünü geçebilir.

Karot aldıralım mı? Nedir? Güvenli midir?

Teşhis koymanın birçok yöntemi olabilir. Farklı ekollerin de farklı teşhis koyma yöntemleri olabilir. Siz bina sahibisiniz diyelim. Binanızın depreme dayanıklı olup olmadığını tespit ettirmek istiyorsunuz. Birkaç yöntem var, ben de duydum, belediyenin bir bina tespit yöntemi var, hasarsız şeyler yaptıklarını öğrendim, hasarsıznedir?

Normalde bizim Türkiye bina deprem yönetmeliği 2018 tarihli, en güncel yönetmeliğimizde , mevcut bir binanın dayanımının nasıl tespit edileceği madde madde açıklanıyor.

Mevcut bina öncelikle yerinde incelenir. Gözle görülen bir çatlak, hasar var mı diye bakılır, varsa önce onlar onarılacak, sonra durumuna bakılacak. Çatlakların, hasarların onarıldıktan sonraki performansına bakmak lazım, yani binayı önce sağlam haline geri getirip ondan sonra performansına bakacağız.

Sonrasında bina projesine uygun mu diye bakılır. Elimizde binaların projeleri var, herkes bunu belediyeden temin edebilir, ama yıllar içersinde binada belki bazı değişiklikler yapılmış olabilir, kat eklenmiştir, kenarına birşey yapılmıştır, içinden belki bir kolon perde kaldırılmıştır, ilk durumuna göre bir değişiklik oldu mu diye tespit yapılır. Sonrasında binayı taşıyan betonarme elemanların betonu hakkında bilgi edinmemiz lazım. Ne yapılır? Nasıl doktora gittiğiniz zaman sizin fiziksel durumunuz ile ilgili bazı testler istiyor, kan tahlili gibi, röntgen gibi vs, bunun gibi binanın malzemesini anlamak için betonarmesinden küçük bir miktar örnek alınıyor, buna karot deniyor, karot matkap gibi bir alet, binanın en çok yük taşıyan alt katlarından alınır, çünkü üst kattaki kolonlar genellikle daha iyi durumdadırlar, daha iyi havalandırılırlar, en çok zorlanan ve zayıflamış, en çok kondisyon kaybetmiş beton genelde alt kattadır, dolayısıyla mümkünse bodrum kattan ve giriş kattan bazı karotlar alınır. Yönetmeliğimize göre her kattan alınır. Ben ilk baştaki ön değerlendirmeden bahsediyorum. Bodrum kata girdik, giriş kata girdik, oralarda kolonlardan demirlerin olmadığı yerlerden karot alınır, karot dediğim küçük bir conserve kutusu kadar, yani büyük bir beton kütleden küçük bir miktar çıkartıyoruz, çıkartılan yere çıkartılandan daha yüksek özelliklere sahip bir tamir harcı ile tamirat yapılıyor.

** Tamir harcı marka önerileri (Sika, weber, Kalekim vb)

Dolayısı ile karotun herhangi bir yapısal tehlikesi yoktur. Uzman olmayan kişiler karotu çıkartmak için demiri de keserlerse bu istenilen bir durum değil. Elimizde paşometru denilen röntgen cihazları var , dolayısı ile kolon üzerine tutunca içeride demir nerede anlıyoruz, yani demirin olmadığı yerden karot almak günümüzde oldukça kolay.

Karot alındıktan sonra basınç deneyine gönderiliyor, az önce bahsettiğim beton C20 mi C16 mı gibi, onun dayanımını elde ediyoruz. Birkaç yerden de sıyırma yapıyoruz, yani kolonların köşelerinden sıyırıp acaba içinde demirlerin aralıkları ne kadar, onları bilezik gibi saran etriye dediğimiz çubuklardan hangi aralıkla yerleştirilmiş, demirlerin üzerinde nervür denilen tırtıklardan var mı, tırtıklar betonla çeliğin birlikte iyi çalışmasını sağlıyor, birbirinden ayrılmasını zorlaştırıyor, bu tip tespitleri bizzat gözle yapıyoruz. Birkaç yerden veri topladıktan sonra tüm bina röntgenle taranarak her yerinde ne demir var tespit ediliyor. Elimizde malzeme var, kolonların kirişlerin boyutları var,demirlerin aralıkları-çapları var, demirlerin paslanmasına bakılıyor, pastan dolayı demirin çapı küçüldüyse modellemeye onu da yansıtıyoruz, normalde 2 cm çaplı bird emir pas kaynaklı ufalanarak 1 cm olduysa hesaba 1 cm olarak katılıyor tabii. Bu verileri yapısal analiz yapan bir yazılıma giriyoruz, yani onu modelliyoruz, ve bu model üzerinde yönetmeliğin bize tarif ettiği deprem şiddeti seviyesinde simülasyon yapıyoruz. Biz belirlemiyoruz deprem şiddetini Afad’ın deprem haritası var, örneğin benim evim Sarıyerde ise AFAD’ın tam olarak benim evimin bulunduğu noktada beklenen deprem şiddeti seviyesinde simülasyon yapılıyor. Bunun sonucunda şunları görüyoruz: acaba benim binamdaki kolonlardan ne kadarında nasıl hasarlar oluşacak? Simülasyon bunu bize söylüyor, kirişlerde neler olacak, binalarda katlar arasında ne kadar deformasyonlar olacak? Kaymalar, çarpılmalar olacak, bunların hepsini görebiliyoruz. Bütün elemanları tek tek değerlendirerek binanın performansına yönelik bir sonuç raporu yazıyoruz. Diyoruz ki:

binanız hemen kullanım durumundadır, yani bu binayı tahmin edilen deprem olduktan sonra hemen kullanabilirsiniz demektir.

Ya da binanız can güvenliği durumundadır diyoruz, bakın, bu ne demek? Binanız hasar alacak, bazı duvarlar çatlayacak, bazı kirişlerde onarılabilir çatlaklar meydana gelecek, fakat canınıza birşey olmayacak. Yani içerideki insanların güvende olduğunu söyleyen bir performans seviyesi.

Üçüncü seviye: göçme seviye performans seviyesi, diyor ki binanız önemli miktarda hasar alabilir, hala bazı yerleri onarılabilir, ama onarılamayacak yerleri de olacaktır. Fakat hala içerdeki insanların canlarına bir zarar gelmemesi lazım, göçme öncesi durumdadır, yani göçtü göçecek durumdadır diyor.

Son performans seviyesi ise göçme seviyesi, bu bina göçecek, belli.

AFAD’ın deprem haritası:

AFAD yayınladığı için afad’ın deprem haritası diyorum, bu haritayı üniversitemizdeki akademisyenler hazırladığı online ve interaktif, sizler TC kimlik numaralarınız ile girip bulunduğunuz yerin koordinatlarını girdiğiniz zaman, o bölgede meydana gelmesi muhtemel depremin şiddetini ivme cinsinden bir haritamız var artık, bu çok ileri bir teknolojik system.

https://www.afad.gov.tr/turkiye-deprem-tehlike-haritasi

Diyorlar ki depremin meydana geldiği epicenterda yani o tektonik oluşumun kayması sonucunda, tektonik kayaların birbiri üzerinde yatay hareketleri sonucunda ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü ifade eder magnitude, büyüklük. 7,5 dediğimiz şey depremin olduğu yerde yani şehrin altında da olabilir, uzağında yerin bilmem kaç km aşağısındaki tektonik kayaların hareketi sonucu ortaya çıkan enerjinin büyüklüğü. Bu bizi doğrudan ilgilendirmiyor, bu orada meydana gelen depremin özelliği, o deprem orada oluşuyor, sonra yer kabuğunun üzerine ulaşıyor, yer kabuğunu dalgalandırıyor, bu dalgalar sizin bulunduğunuz yere ulaşana kadar bir miktar küçülüyor, bir miktar büyüyor, o zeminin özelliğine bağlı olarak küçüle de bilir, büyüye de bilir, depremin merkezinden uzaklaştıkça sizin bulunduğunuz yere etkisi de muhtemelen azalacaktır, bazen arta da bilir. Üzerinde bulunduğunuz Zemin çok yumuşak ve olumsuz özelliklere sahip bir zeminse deprem dalgasını meydana geldiği yerden daha büyük hale getirebilir.

O deprem haritasına kendiniz girip okumaya çalışırsanız MR’I kendiniz yorumlamaya çalışır gibi olursunuz. Kısaca söyliim, koordinatları girdiniz, size bir deprem haritası çıktı, yüzlerce veri olacak, inşaat mühendisi değilseniz muhtemelen içinde kaybolacaksınız. İnşaat mühendisi ya da benzer alanlarda çalışmaktaysanız, haritada sizin bulunduğunuz yerdeki PGA  dediğimiz peak ground excellaration, yani o bölgede beklenen en büyük Zemin ivmesi değeri verilecek.

Afad deprem tehlike haritası nasıl kullanılır?

Zemin:

Bir ara İstanbul’da kaya Zemin yok dedim, olay oldu, kaya oluşumları her yerde var, özellikle tepe olan yerde orada tepe olduğuna göre mutlaka bir kaya vardır. Maalesef deprem bölgelerinde şehirler ovalarda yapılmış, ovalar yumuşak yerler, orada toprak zemin yumuşak. Ama yamaçlara gittikçe o yamacın öyle durabilmesi için altında kaya olması gerekiyor. İstanbul’un yüksek yerlerinde mesela Taksim, mesela Maslak görünüyor yüksek olduğu, nereye gitseniz aşağıya iniyorsunuz, dolayısı ile Maslak yüksek bir yer, yani burasının kayalık bir yer olması lazım ama kaya var, kaya var, değil mi. Yani çeşitli kayalar var, mesela İstanbul’da grovak oluşumu dediğimiz bir kaya var, kaya gibi göerünüyor ama aslında kolayca da ufalanabiliyor, dolayısıyla 20-30 metre içerisinde zemini durumu değişebilir. Bu neye sebep olur? Binamızı kocaman bir bina yapıp, daha önce üzerinde hiç ağırlığı olmayan, hiçbir ağırlık konmamış bir zemini üzerine koyuyoruz, ama bu bina çok ağır, binlerce ton ağırlığında, dolayısı ile bu bina koyduğumuz yerde altında bulunan zeminin yumuşaklığına bağlı olarak bağzı yerleri çok çökecek bazı yerleri az çökecek. Daha deprem olmadı, bazı yerleri çok çöktü, bazı yerleri az çöktü, bunlar 1-2 mm 3 mm 5 mm farklar olabilir belki, yerine göre. Normal  insan fark etmez ama biz bunu binayı inşa etmeden önce biliyoruz, Zemin sondajı ya da Zemin etüdü dediğimiz çalışmalarda belli aralıklarla sondaj yapılıyor, yerden örnekler alınıyor, 20 metre 30 metre almak gereken yerler olabilir, bunun içindeki profiline bakılıyor, nerde ne katman var, burada kaya var, burada toprak var, burada kil var gibi içini görüyoruz ve bakıyoruz ki bizim yapacağımız diyelim ki planda 50 metre uzunluğundaki bir binanın 1 köşesi yumuşak bir zemine denk geliyor, 1 köşesi sert bir zemine denk geliyor, o binayı oraya götürüp olduğu gibi koyarsak yumuşak zemine denk gelen kısmı birazcık oturma,çökme  yapacaktır. Yumuşak bir zeminde yürümek isteseniz, mesela yumuşak bir karda yürümek için ne yaparsınız? Ayağınıza geniş bir bot giyersiniz değil mi? ya da batmasın diye hedik takarsınız. Ama sert bir zeminde yürürken incecik bir topuklu ayakkabı üzerinde yürüyebilirsiniz değil mi? Dolayısıyla zeminin koşuluna göre altına temel yapılır. Zemin sağlam ve sert olduğu yerlerde temeller küçülür, zeminin yumuşak ve çökmeye müsait olduğu yerlerde temeller büyür, Zemin çoook yumuşaksa o zaman onun üzerinde inşaat yapılmaz önce kazık çakılır ki binamızın ağırlığı o kazık vasıtası ile yerin daha alt katmanlarına o sert zeminlere aktarılabilsin diye. Kazıklı temel dediğimiz şey bu İstanbulda bol miktarda mevcut.

Suya da yakınız ama insanoğlu artık suyun üzerinde bile bina yapabiliyor, petrol platformları gibi, onlar suyun üzerinde ayakta duruyorlar. Her zemine güvenli inşaat yapılabilir ama göz göre göre çok yumuşak aluvyon, altında yeraltı suyu olan, dere yatağı olan yerlere de yerleşim yapmak, şehircilik esasları açısından aykırı. Şu ana kadar hep müstakil binaları konuştuk, ama şehirleşmek tek tek binalar demek değildir, bunun altyapısı var, yolları var, tesisatı var, gaz hatları var, o kadar çok unsuru bir arada düzgün bir şekilde çalıştırmalıyız ki bu riskleri almaya değer mi? değmez. O yüzden dere yataklarına yerleşmemek daha iyi olur. İstanbuldaki cadde isimlerini düşünün, Büyükdere caddesi, belli ki burası dereymiş…Biz de buraya derenin kenarına yerleşmişiz, derenin kenarında sorun yok, herkes derenin kenarına yerleşmek ister, ama sonra ortası boş kalmış, dere zamanla kurumuş, dereler kurusa bile yerin altından akmaya devam ederler, dere yatağı o zaten, dereyatağı üzerine bina yapılmış, unutulmuş gitmiş ama aşağıdan akmaya devam ediyor, o hiç güvenilir bir Zemin değil. Onu ne zaman anlayacağız? Deprem olduğu zaman anlayacağız.  Ihlamur dere, Dereboyu caddesi, Kurbağlıdere…sayalım mı daha…Istanbul 7 tepeli şehir değil mi? İstanbul’un birçok yerinde dere yatakları var, yerleşim yapılırken bu yataklardan biraz uzak yerleşmek lazımdı, şu andaki deprem bölgesinde görüyoruz, ova, tarım arazisi, düzlük, ya da başka yerlerde alüvyn vs güven vermeyen, görece zayıf zeminler var, mümkünse oralara yerleşmemek lazım, yani bu bir şehircilik politikası olarak yapılamması gereken şey.

Şehirlerin yeniden inşasında yapılması gerekenlerr var, 10-12 milyon insan etkilendi, bir şehirde 3-5 bina yıkıldıysa o binaları tekrar inşa edip hayatınıza devam edebilirsiniz, bu yönetilebilir bir hasar ya da kayıptır, fakat bir şehrin 540-50si yıkılırsa şöyle bir durum oluşuyor, bu şehri tekrar inşa edelim, şehri inşa edecek kişiler de afetzede olmuşlar, hadi şuraya 20 blok bina yapalım, e yapamıyorsunuz, o kadar inşaat gücü yok, çünkü yollar da tahrımar olmuş, malzemeyi getiremiyorsunuz, hadi yolları yapalım, o yollara gelecek yollar da kapanmış…şuraya karar verip birşeyler yapalım, karar vericiler de afetzede olmuşlar, şehri olduğu yere tekrar kuramıyorsunuz, şehri başka bir yere taşıyorsunuz, ChristChurch taşındı, şehir olarak başka bir yere taşındı çünkü yıkıldığı yere yeniden yapılamıyor. Erzincan’I bilirsiniz, Erzincan’a gidince eski Erzincan var, yeni Erzincan var. 1939’da olan depremde Erzincan tamamen yıkılmış, yeniden yerine kuramamışlar, yanına yeni bir şehir kurmuşlar.

N.Ö. : İnsanlar evlerinde çeşitli değişiklikler yapıyorlar, bazılarını biz bilemiyoruz, yani bunu uzman birisi, bakar burası kolon değil, taşıyıcı değil, ona göre yapar, ama bazen de kimin ne yaptığını bilemiyoruz. Her daireye mi bakmak lazım?

Bir binanın tespitinin yapılması için önce projesini elimize alıyoruz, çünkü bu bina önce böyle yapılmıştı diye projesi elimizde bulunuyor, elimizde proje ile geziyoruz, buralarda kolonlar, buralarda perdeler var, bakalım onlar yerinde mi diye her kat control ediliyor, önce varsa eksiklikler tespit ediliyor, sonra performansına bakılıyor. Özellikle ilk katlarda, dükkan, işyeri gibi yerlerde maalesef duvarların kaldırılması, kolonların kesilmesi, ya da tesisat geçirmek için perde duvar ya da kolonların kesilmesi, kirişlerin delinmesi şeklinde olabiliyor.

Özel bir sağlık tesisinin bodrum katında havalandırma ünitesi boru sistemi döşensin diye bir perde duvarın %50si kesilerek içinden geçirilmiş. Şu anda ağır hasarlı bina. Tesisatı geçiren kişi önündeki elemanın ne olup olmadığını bilmiyor, buradan tesisat geçecek diyorlar, alıyor matkabı giriyor, kesiyor orayı, o tesisatı geçiriyor,

70lerde 80lerde İstanbulda yapılan binalarda çok gördüm, mesela bir boru var, sarkmaması için asılması lazım, döşemeye bir delik aç, oraya bir kanca tak ve boruyu as değil mi…Adam uğraşarak kirişin içindeki betonu kırıyor, kirişin içindeki çeliği ortaya çıkarıp boruyu oraya asıyor…Bu örnekleri her gün görüyorum.

N.Ö. : ITÜ olarak size nasıl başvuruyoruz? Apartmanca karar verince kime başvurmalıyız?

Ben akademisyen olarak devletin beni görevlendirdiği kamu binalarının incelenmesinde gerekli görevlerimi alıyorum. Çalışmalarım hep hastane ve okulların depreme hazırlıklı hale getirilmesi. Konutlara ben şahsen bakmıyorum ama bakan hocalarımız var. Konuyu açıklayayım: Bir doktora gittiğiniz zaman ve o size muayene ettikten sonra bazen şu görüntüleme merkezine gidip lütfen şu şu MR’ları çektirir misiniz diyor, yani kendi muayenehanesinde böyle bir teşkilat yok, bir yere gönderiyor ki buranın MR’I Rahat okunur diyor, bir de şu testleri yaptır diyor, şuradaki şu gen testini yaptır diyor, kendisi tüm bu testleri yapmıyor ama gelen sonuçları değerlendiriyor.

Aslında yapılması gerek şu: Tecrübeli uzman, yetenekli bir mühendislik firmasına gitmek, binanıza gelip incelerler, binanızdan karotunu alırlar, sıyırmasını yaparlar, karot alınan yerleri uygun bir tamir harcı ile doldurması lazım, bunu unutmamalı. Tamir harcı ile doldurduktan sonra karotun hiçbir tehlikesi yoktur. Bu kan tahlili gibi, vücudunuzdan kan alındığı zaman size bir zararı olmaz.

Binadan örnek alınan karotun deliğinin bina tadilata girecek olsa bile doldurulması ve o şekilde bırakılmaması gerekir.

Mühendislik firması 2018 depremi bina yönetmeliği esasları uyarınca gerçekleştirir, sonucunda sizin önünüze bu çalışmayı bir rapor olarak koyar, der ki:

1.binanız sağlam, güvenli oturabilirsiniz

Binanız bu bina için öngörülen deprem güvenliği performansını sağlamıyor, mesela “can güvenliği seviyesi” demiştik az önce, yeni yönetmelikte biz buna “kontrollü hasar” diyoruz , Bunu sağlamıyor, tamam…Konuşacağınız şey şu: ne kadar sağlamıyor? Yani yakından mı kaçırıyor? Uzaktan mı kaçırıyor? Yakından kaçırıyorsa küçük tadilatlar ile küçük güçlendirmeler ile bina o seviyeyi sağlayacak hale getirilebilir, bunun için bir güçlendirme projesi yapmanız, yaptırmanız ve bunu uygulamanız lazım. Olması gereken performans seviyesini uzaktan kaçırıyorsa yani diyelim olması gereken seviye 100 iken sizin seviye 50lerde, çok uzağında kalıyor, o zaman çok daha kapsamlı, çok daha fazla müdahale gerektiren güçlendirme projesi hazırlanması lazım. Evde yaşayamazsınız, boşaltmanız lazım, başka yerlere taşınacaksınız, inşaat ekipleri girecek, binayı baştan aşağı soyacaklar, gerekli müdahaleler yapılacak kolon mantolaması, perde ilavesi gibi, bu arada bunlar konvansiyonel yöntemler , bir de benim çalıştığım yenilikçi yöntemler var, bunların hepsi tamamlanacak, sonrasında binanız yönetmeliğin öngördüğü performans seviyesine gelince tekrar binanıza yerleşebilirsiniz.

Bazen o kadar çok güçlendirme gerekiyor ki hedefi çok uzaktan kaçırıyor, 100 olması gerekirken 20. O kadar çok maliyet çıkıyor ki…

mesela binayı yeniden yapsanız , sembolik söylüyorum, 50.000 liraya mal olacak, güçlendirmesi 5.000 Lira, çok güzel %10u kadar.

Ama binanın yeniden yapımı 50.000 lira iken güçlendirmesi 40.000 lira…

Bir bina ne kadar çok takviye güçlendirme gerektiriyorsa o güçlendirme o kadar sağlıksız oluyor aslında. Çünkü o kadar çok takviye gerekiyor ki 80 yaşında birini olmpiyatlarda koşturmaya çalışıyoruz. Orasına platin tak, burasına doping yap vs. yaptığınız müdahalelerden dolayı zaten ex olacak vücut.

Güçlendirme maliyeti

Güçlendirme maliyeti yeniden yapım maliyetinin %40ını geçerse güçlendirmeyin yeniden yapın diyoruz.

Genellikle ihtilaf olunan inşaat yenileme veya güçlendirme konularında mahkemeler güçlendirme maliyeti bina maliyetini  %40 geçerse bu bina güçlendirilemez, yıkılıp yeni baştan yapılmalıdır diye karar verirler.

Mahkeme ne zaman devreye girer?

Birçok durumda olabilir, mesela bir apartmanda kat maliklerinin bazıları bina yenilensin diyorlar, daha endişeliler, diğerleri yenilenmesin birşey olmaz diyorlar. Bazıları da ortada kararsızlar. Karot aldırmak istemeyen olabilir. Dava açılır, ben binamın durumunu tespit ettirmek istiyorum diyebilirler mahkemeye, bina inceleniyor, tespitler yapılıyor ve diyor ki güçlendirme maliyeti yeniden yapım maliyetinin %30udur diyor mesela, hakim diyor ki bu bina güçlendirme gerektirdiğine göre risklidir, maliyeti %30 olduğu için yıkılıp yapılmasına izin verilmez, güçlendirilmelidir diyor.

Ya da %40 üzerine çıkmışsa güçlendirme isteyen kat sahiplerine diyor ki kusura bakmayın, güçlendiremezsiniz, bu binanın maliyeti çok yüksek, mutlaka yıkılıp baştan yapılmalıdır diyor. Maalesef bazı durumlarda İstanbulda yıkınca baştan yapamıyorsunuz. İmar yönetmeliğinden dolayı bir yerde 8 katlı bir binanız var ama orada aslında 6 katlı binanız olması lazımmış, zamanında çeşitli izinler alınarak bu 8 kata çıkarılmış, yıkarsanız 6 kat yapabiliyorsunuz, orada emlak kaybettiğiniz için güçlendirmeniz lazım…

Bazı bölgelerde vatandaşlar bunları kendi cebinden yaptıramayacakları için , hatta kat kaybettikleri için , devlet bazı özel bölgelerde, alanlarda, yıkarsanız ben size 2 katta ekstra vereceğim diyor, teşvik ediyor müteahhiti, müteahhit de geliyor diyor ki ben 8 katlı binanızı alırım 10 katlı yaparım son 2 katı benim olur, o 2 katın satış bedelinden de ben inşaat masraflarımı çıkartırım diyor. Kentsel dönüşüm böyle bir senaryo.

Mühendislik hizmetleri veren firmalarda kontrolörlüğü iyi yapanlar var, daha kötü yapanlar var, kötü veya kanunlara aykırı şekilde yapanlar da olabilir.

Hizmet alacağınız mühendislik firmaları hakkında hiç bilginiz yoksa, çevrenizden de referansınız yoksa ITU, Boğaziçi, ODTÜ’deki hocalarımız hangi mühendislik firmasının iyi mühendislik yaptığını bilirler, hocalarımızdan fikir,danışmanlık alabilirsiniz. Bunun üzerine firmanın yaptığı işlemleri ITÜ,ODTÜ’ye onaylatmak istiyorum, yapılan işlemlerin yönetmeliğe uygunluğunu denetletmek istiyorum derseniz hoca da işin içine dahil olur, bütün yapılan işlemleri baştan sona control eder, üstüne bir de rapor yazar, bu yapılan işlemler yönetmelik şartlarına uygundur der, siz de raporun içeriğine güvenebilirsiniz. Usulüne uygun yapılırsa en güvenli yöntem budur.

Bina analizi Maliyeti nedir?

İstanbuldaki 5-10 kat arası konutlar en çok deprem kontrolü gerektiren konutlar. Depremden en olumsuz bunlar etkileniyor, 5-10 katlı binada diyelim 40 daire olsun, bu binanın baştan sona karotu, analizi kontrolü, tahmin ediyorum, firmadan firmaya değişmekle birlikte, 1 sene sonra değişmiş olacaktır, 10bin TL ile 50bin TL arasında değişir. Makas çok büyük. Kontrol çok pahalı değil. Bina değerinin 1/1000i gibi birşey. Ekspertiz birşey değil ama güçlendirme çıktı diyelim, bina maliyetinin 1/30u çıksın birden 15 milyon TL fatura çıktı önümüze.

Hangi tip binalar depremden en çok etkilenmektedir?

5-10 kat arası konutlar en çok depremden etkilenenler, bunun basit bir mekaniği var aslında, yer belli bir frekansta sallanıyor, frekans = yer sallanırken 1 saniyede kaç tur hareket ediyor, git-gel yapıyor, mesela depremler şöyle olur, depremde yer 1 saniyede 3-4 tur atar, yani 1 saniyede 3-4 kere sallanır, Maslak’taki binalar gibi yüksek bir bina düşünelim, onların salınım periyotlarına bakalım. Yeterli kuvvetimiz olsa ve binayı en tepesinden şöyle bir tutup bırakabilsek, sallanacaktır, sallanıp yavaş yavaş durur ondan sonra, onlar 2 saniyede 1 tur atarlar, 2 saniyede 1 turunu atar başa döner, yani 1 saniyede ½ tur attı, yani frekansı 0,5 herz, yerin frekansı neydi 3 herz, uzak birbirinden, o yüzden yüksek binalar depremden daha az etkilenirler.

5-10 katlı binalar, Yeterli kuvvetimiz olsa ve binayı en tepesinden şöyle bir çeksek ve bırakabilsek 1 saniyede 3-4 tur atarlar, yerin hareketi de 1 saniyede 3-4 tur atıyor, bunlar üstüste biniyorlar, dalga uyuşması ya da dalga örtüşmesi dediğimiz rezonans gerçekleşiyor, dolayısı ile bizim bu bölgede gördüğümüz deprem karakterine bağlı olarak o depremden en olumsuz etkilenecek binalar 5-10 katlı binalardır. En çok duvarlarında hasar onlarda oluşur, içerdeki eşyalar en çok 5-10 katlı binalarda çalkalanırlar, yüksek binalar çok büyük ve yumuşak hareket yaparlar, ama o 5-10 katlı bizim orta yükseklikte dediğimiz binalar şiddetle sarsılırlar, yıkılmazlar ama hasar alırlar.

Kısa binalara gelelim, kısa binalar o kadar tıknazlar ki tepesinden çektiğiniz zaman çok hızlı tık-tık-tık diye sallanıp dururlar, deprem sırasında onlar sallanmazlar, bütün olarak hareket ederler, dolayısıyla 2-3 katlı binalar depremdenden daha az olumsuz etkilenirler, en olumsuz 5-10 kat arası diyebiliriz.

Bitişik nizam binalar

Bu da bir şehirleşme problemi, şu ana kadar tek duran binaları konuştuk, şimdi yanyana gelen binaları konuşalım. Şehirleşme binalar bibirleriyle olan interaksiyonunu da gözönüne alarak yapılmalı, bu benim konum değil, ancak işin mekanik ve Teknik kısmı ile ilgili yorumum var tabii ki. Şehir bölge plancılar, tapu kadastrocular nasıl binayı yoldan çekiyorlarsa yanyana gelen binaların da arasına normalde bir boşluk konması lazım. Sadece depremden dolayı değil insani olarak ta böyle aslında, 2 bina arasında boşluk bırakılınca tesisat tamirat gibi işlemler yapılabilsin, 2 bina arasına tepeden yağmur suyu giriyor, kimse bunu engelleyemiyor, baştan bunu bir ayrı yapmak lazım, bitişik nizam inşaatın deprem açısından da baktığımız zaman problem de şu: 2 bina yanyana, 2si de aynı boyda olursa, kat seviyeleri aynı olursa, malzemeleri de birbirine yakın özellikte olursa depremde bunlar birlikte sallanırlar, aynı anda sola aynı anda sağa giderler, bir problem yaşanmaz teorik olarak.

Fakat maalesef yanyana olan binalar ya aynı yükseklikte olmuyor, ya kat seviyeleri aynı olmuyor, ya malzemelerin biri sağlam biri yumuşak oluyor, depremde birlikte başlıyorlar, birisi hızlanmaya başlıyor, bir süre sonra ters fazda sallanmaya başlıyorlar, yani birileriyle beraber hareket ederken birbirine ters hareket etmeye başlayıp ortada pat pat çarpışmaya başlıyorlar, şu anda sosyal media böyle videolarla dolu, 2 tane sağlam bina birbirini vura vura yıkıyor.

59:56 kadar yazıya dökülmüştür, devamı gelecek.

Bu yazı Bilgi- Information içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.