
Gazeteci, yazar, TV programcısı ve podcast yayıncısı Nilay Örnek toplumsal bir hizmet yaparak ITÜ öğretim üyesi Dr. Fatih Sütçü ile herkesin anlayabileceği netlikte, herkesin aklındaki ve gündemindeki soruları sormuş ve cevaplarını almış.
Nasıl olunur 179 numaralı podcastı ister BURADAN dinleyebilir ister aşağıdan okuyabilirsiniz.
Verilen bilgileri çok değerli bulduğum ve internette arandığı taktirde ulaşılabilir olmasının önemli olduğunu düşündüğüm için yazıya dökmeye ve bahsedilen konuları çeşitli linkler ile beslemeyemeye karar verdim.
Türkiye’de deprem bilimcileri söyledikleri doğru olan dinlenmeyen birer mitolojik kahraman gibiler. İnşaat mühendisleri de yıllardır neler yapılması gerektiğini söylemekteler, nasıl yapılacağı belli, depreme karşı binaların nasıl ayakta kalacağı belli. Fatih bey Adıyaman’a kısa süreli gitti, geldi, binalarda neye bakılır?
3 günlük bir tur yapıldı, başka turlar da yapılacak. Bizim işimiz kamu binalarına bakmak. Yaptığımız iş şu, bir bina deprem geçirmişse muhtemelen üzerinde bazı hasarlar vardır. Biz bu hasarların bir kısmını öngörüyoruz, yani bunlar zaten beklediğimiz hasarlar, fakat beklenmedik bir hasar var mı ve bu beklenmedik hasar binada yıkıma, ani bir göçmeye, kısmi ya da toptan bir hasara sebep olabilir mi diye bunları inceliyoruz. Bunlar gözle yani gözlemle yapılan incelemeler. Hasar almış bir binada gördüğümüz hasarların aslında bir dili vardır, bunlar bize bu binanın bundan sonra neler yapabileceğini anlatırlar, dolayısı ile dışarıdan gözle yaptığımız bir muayene sonucunda binanın kullanılabilir ya da kullanılamaz olduğuna karar veriyoruz. Bazen şüphe duyduğumuz durumlar oluyor, o zaman daha ileri tetkikler istiyoruz, ama çoğu durumda baktığımız zaman eğer çatlaklar tahmin ettiğimiz gibiyse tamam bu bina açılabilir, bazen de o kadar belli hasarları görüyoruz ki, her an bir göçmeye götürebilecek, her an çok daha büyük bir zarara sebep olabilecek hasarlar kendilerini çok belli ediyorlar, o zaman bu binalara girmeyin etrafını çevirin, tedbir alın, gerekli onarımları yaptıktan sonra bu binaları kullanın diyorum, rapor ediyoruz, kamu binaları bu şekilde hangi binaları kullanıp kullanamayacaklarına karar verip organizasyonlarını yapıyorlar.
Kendi tecrübelerinizden de bahsedebilir misiniz?
Konyalıyım, Konyada doğup büyüdüm, Konya Anadolu lisesinde okudum, Japonyayı küçükten beri çok seviyordum, Anadolu lisesi eskiden şöyleydi, ilkokul biter, Anadolu lisesi sınavına girilir, kazanırsanız bir hazırlık sınıfı okunur, ondan sonra ortakul-lise 6 sene, derslerinizi İngilizce görürdünüz. 10 yaşında Anadolu lisesine girdim, biraz İngilizce öğrenmiştim, ailem de İngilizce, Fransızca bilen kişiler, babam teşvik etti…
**********
Doktorayı Japonca yaptım, doktora ve sonrasında üzerinde çalıştığım konu: binaları yenilikçi yöntemlerle nasıl depreme dayanıklı hale getirebiliriz? Benim esas çalıştığım 2 ana başlığı var.
1 tanesi sismik izolasyon dediğimiz, binanın altına binayı depremden yalıtan bazı mesnetler yerleştirerek deprem dalgasının binaya girişini tamamen engellemek üzerine çalışan bir sistem sismik izolasyon.
Bir diğeri de enerji sönümleyiciler, bunlar da pistonlara benziyor, araçlarımızdaki enerji yutan şok emicilere benziyorlar. Binalara buna benzer amortisörler takıldıktan sonra bunlar depremin enerjisini yutuyorlar, enerjiyi kendi üstlerine çekiyorlar, böylelikle depremin oluşturacağı hasarın binaya geçmesine engel oluyorlar. Bu 2 konuda araştırma yapıyorum.
Bu 2 uygulama bina yapım aşamasında mı yapılmalı yoksa daha sonra yapılabilecek işlemler mi?
Hem binalar yeni yapılırken izolatörlü veya sönümleyicili yapılabilir, ihtiyaca göre ikisi birlikte de yapılabilir. Ya da mevcut bir bina deprem performansının yetersiz olduğu tespit edilmesi halinde sonradan izolatörlü hale getirilebilir ya da sonradan sönümleyiciler eklenerek ona gelecek olan deprem enerjilerinin yutulması sağlanabilir, yani öncesinde de yapılabilir, sonrasında da yapılabilir.
Türkiyede en çok yeni izolatörlü binamız var. 2013 senesinde Sağlık bakanlığının yayınladığı bir genelge ile riskli deprem bölgelerinde 100 yatak ve üzeri tüm devlet hastanelerinin sismik izolatörlü yapılması ile alakalı bir genelge çıktı ve o tarihten bugüne yaklaşık 40-50 tane çok büyük şehir hastanesi izolatörlü olarak yapıldılar. Bunlar depremde hiç sallanmazlar, dolayısıyla binada iyi uygulandığı taktirde hiç hasar oluşmaz. Nitekim bunu yakın geçmişte yaşadığımız depremde de gördük. Ben Adıyamana’a gittiğim için oradaki hastaneyi gördüm, diğer arkadaşlarım Malatya ve diğer şehirlerdeki sismik izolasyonlu hastaneleri gördüler. Özetlemek gerekirse 0 hasar.
Türkiye’de tüm şehir hastaneleri sismik izolatörlü olarak yapılmaya başlandı, şu anda 50-60 tane olabilir, İstanbul’da mesela Başakşehir Çam Sakura hastanesi (Japon finansı ile yapıldı), Okmeydanı Eğitim araştırma hastanesi, Göztepe eğitim araştırma, Kartal eğitim araştırma sismik izolasyonlu yapılmıştır. Cerrahpaşa yenilenirken sismik izolasyonlu yapılacak, Siyami Ersek yenilenecek sismik izolasyonlu yapılabilir, Haydarpaşa yenilenecek, sismik izolasyonlu yapılması kuvvetle muhtemel.
Taksim ilk yardım ve Şişli Etfal bu teknolojiye yetişemediler, sabit temel yapıldı ama onlar da sağlam hastaneler, İstanbul’da izolasyonlu hastane sayısı 10-15’e çıkacak yakında.
Resimden binanın oturum durumuna karar verilebilir mi?
Bir bina hasar görürse sonradan üzerinde oluşan çatlaklara bağlı olarak risk durumu tespit edilebilir. Uzmanlar bunu tespit edebilirler. Bunların resimlerden değil, yerinde yapılması lazım.
Fakat depremin ilk birkaç günü gidemiyorum, insanlar orada zor durumda, evlerine dönmek isteyen insanlar var. Bazen binalarda öyle görüntüler oluyor ki karar vermesi kolay oluyor. Fotoğrafla bile karar verilebilir. Tabiiki de bilgi amaçlı, yani yaptığım şeyin doğru olmadığını düşünenler olabilir elbette, normalde yerinde gidip, yerinde görüp, uzman ekiple resmi belgelerle bu kararları vermek lazım.Fakat bazen bina o kadar kendini belli ediyor ki üzerinde bizim “kesme çatlağı” dediğimiz çok ağır hasarlar oluyor, vatandaş bunu anlamayabilir, eşyasını almak için kimseye çaktırmadan içeri girip çıkabilir, bu binalara kesinlikle girilmemesi lazım. Bunu söyleyebilirim diye düşünüyorum. Net bir şekilde teşhis konabilecek çatlaklar görürsem “lütfen binanıza girmeyin” şeklinde uyarı yapıyorum.
Mevcut, yerinde duran, üzerinde çatlak olmayan binaya resimden bakarak karar verilmez. Resimde özellikle alt kat kolonlarında deprem görmüş ve hasar almış bir bina görüyorsak , hasarın şekline, çatlakların yerlerine, miktarına, kalınlığına, uzunluklarına bağlı olarak onun tehlikeli bir hasar mı yoksa o kadar tehlikeli olmayan bir hasar mı olduğuna karar verebiliriz. Şüpheli ise birşey demiyoruz. Ama çok belli ise binanıza girmeyin, çok tehlikeli denebilir. Benden sonra oraya giden Çevre şehircilik bakanlığından yetkilileri de eminim aynı binalara aynı raporları vermişlerdir.
Tehlikeli çatlak nelerdir?
Binayı ayakta tutan taşıyıcı elemanlar kolonlardır. Dik duran çubuklardır. Dolayısı ile bu dik duran çubuklardaki çatlaklar daha önemli hasarlardır. Daha riskli hasarlardır.
Kirişlerdeki çatlaklar ikincil risk taşıyan çatlaklardır. Binanın dik durması esastır. Dolayısı ile binalarda dik duran kolonlar , şu an betonarmeden bahsediyoruz, betonarme kolonlarda, binanın en tepesinden başlayan ve 45 derece gibi çapraz şekilde ilerleyen kalın çatlaklar varsa, kalından kastım 1-2 mm, en az 2 mm olan çatlaklar varsa bu o binanın çok riskli olduğunun habercisidir, bu su götürmez bir bilgidir.
Dolayısı ile öyle yerlerde karar vermek daha kolay ama uzaktan görünmüyorsa, emin değilsek birşey söyleyemiyoruz. En belirgin hasar, perde duvar dediğimiz büyük betonarme duvarlarda ve betonarme kolon dediğimiz dikey elemanlardaki çapraz çatlaklardır.
Lütfen bu bilgilerle kendiniz binanıza teşhis koymaya çalışmayın.
Mevcut binamız iyi durumda mı değil mi? ya da yeni bir ev bakıyorum, acaba bunun durumu iyi mi değil mi anlamak için birkaç şey söylenebilir:
Binalar 2007’den sonra yapılmışsa göreceli olarak daha eski binalara göre daha iyi oluyorlar, depremde 2018 yapımı binaların hasar gördüğünü ya da 2020 yapımı binaların yıkıldığını biliyorum ama onların inşaatı kötü yapılmıştır. Hesaplarından ziyade inşaat uygulamasında problem olmuştur.
Vatandaş bunu nasıl bilebilir. Bilemez. Bunu teşhis etmek zor.
Biz düzgün yapılmış binalarda bir risk olup olmadığını anlayabiliriz. Tabii ki insan 2020 yapımı bir binadan ilk başta şüphelenmez, ben olsam şüphelenmezdim. Size 0 satılan bir aracı acaba bozuk mu diye ekspere götürüp gösterir misiniz? Götürmezsiniz, ama 2003 model bir araçsa satın almadan önce bir uzmanına götürebilirsiniz. Bunun gibi eski bir binanız varsa bir uzmana gösterebilirsiniz.
Yönetmelikler
gittikçe sıkılaşıyor, şartları zorlaşıyor, doğru.
Deniz kumu
Binamızın taşıyıcı elemanları betonarme, yani binayı ayakta tutan ve bizi koruyan şeyler kolon ve kirişler betonarme. Bir de bölme duvarları var, bunlar tuğladan vs yapılıyor, onlar ikincil elemanlar. Onlar hasar alabilir, kırılır, dökülür, bunları yaptırıp tekrar oturacağıız.
Betonarme içinde beton ve çelik var, kolon ve kirişler, üzerine bastığımız döşeme betonarme, binanın yükünü zemine aktaran temel betonarme, yani binanın iskeleti ve üzerine bastığım alan betonarme, beton ve arme denilen koruyucu çelikler. Çelik fabrikadan çıkıyor, kontrolü var. Beton içinde birçok bileşen var şimdi onlara bakalım: kum, çakıl, çimento ve su var. biraz da hava boşluğu var. Bunların da tabii belli oranları var. Bunlardan 1 tanesinin olumsuzluğu tüm yapı sistemini etkiler. En olumsuz unsurlardan birisi tuz ya da klor. Betonun içine tuzun bir şekilde nüfus etmesi, nerden gelirse, denizden gelebilir, fabrika ise içerde tuz olabilir, ya da biz bizzat tuzu betone karıştırırsak , deniz kumundan gelebilir mesela, İstanbul yakınında kum ocağı olmadığı için belki bir dönemler deniz kumu binalarda kullanılmış olabilir, o zamanlar yönetmelikler buna izin veriyormuş, denizden olduğu gibi alıp koyun denmemiştir, muhtemelen yıkanması lazımdır, kumun kirden tuzdan yıkanması lazım, yeterince yıkandıktan sonra tuzundan, klorundan ayıklanmış olabilirdi bu kumlar, ama yeterince yıkanmayan kumlar içindeki tuzla betona karışırsa bu tuz betonu hızlı çürütür, beton normalde de kondüsyonunu kaybeder, ama içeride tuz olunca bu biraz hızlanmış olur, tuzun beton içindeki demire de olumsuz etkisi var, demir şantiye ağzı, aslında çelik donatılar, demir paslanır, dışı kabuklanır, kabuklanınca genişler dışındaki beton tabakayı atar, birlikte çalışan mekanizma birbirinden ayrılmaya başlar, beton yavaş yavaş çürür, ilk başta yapıldığında beton dayanım gücü C16 olsun C20 olsun, bunlar eski beton sınıfları, olması gereken C25. Bu C16 yavaş yavaş 15-13-12 gibi zayıflar.
C ne demek?
Beton ve çelik üzerlerine gelen yükleri paylaşıyorlar. Bastırma kuvveti olan basıncı beton karşılıyor, çekme kuvveti olan uzamayı da çelik karşılıyor. Aralarında görev paylaşıyorlar ve betonun C15-20-30 dediğimiz şeyler betonun basınç dayanımı. Küp şeker kadar beton düşünün, bunun üzerine bastırdığınız zaman eğer 300 kilo kuvvet ile bu eziliyorsa, küp şekerin toz şeker haline gelmesi gibi, 300 kg kuvvette eziliyorsa C30, 200 kg kuvvet eziliyorsa C20 öyle düşünebilirsiniz.
Bir betonarme binanın ömrü nedir?
Beton zamanla kondisyon kaybeder, bu kaçınılmaz birşey, o yüzden biz binanın ekonomik ömrü 50 yıldır diyoruz. Binanın ömrü 50 yıldır demiyorum. Ekonomik ömür şu demek, içinde oturanı ya da sahibini üzmeden fazla tamirat, onarım gerektirmeden kullanabileceğiniz süre 50 sene. Sonrasında gerekli bakım onarımları yıllar içersinde yaptırarak ömrünü uzatmanız mümkün olur, ama ekonomik olmaz artık, astarı yüzünü geçebilir.
Karot aldıralım mı? Nedir? Güvenli midir?
Teşhis koymanın birçok yöntemi olabilir. Farklı ekollerin de farklı teşhis koyma yöntemleri olabilir. Siz bina sahibisiniz diyelim. Binanızın depreme dayanıklı olup olmadığını tespit ettirmek istiyorsunuz. Birkaç yöntem var, ben de duydum, belediyenin bir bina tespit yöntemi var, hasarsız şeyler yaptıklarını öğrendim, hasarsıznedir?
Normalde bizim Türkiye bina deprem yönetmeliği 2018 tarihli, en güncel yönetmeliğimizde , mevcut bir binanın dayanımının nasıl tespit edileceği madde madde açıklanıyor.
Mevcut bina öncelikle yerinde incelenir. Gözle görülen bir çatlak, hasar var mı diye bakılır, varsa önce onlar onarılacak, sonra durumuna bakılacak. Çatlakların, hasarların onarıldıktan sonraki performansına bakmak lazım, yani binayı önce sağlam haline geri getirip ondan sonra performansına bakacağız.
Sonrasında bina projesine uygun mu diye bakılır. Elimizde binaların projeleri var, herkes bunu belediyeden temin edebilir, ama yıllar içersinde binada belki bazı değişiklikler yapılmış olabilir, kat eklenmiştir, kenarına birşey yapılmıştır, içinden belki bir kolon perde kaldırılmıştır, ilk durumuna göre bir değişiklik oldu mu diye tespit yapılır. Sonrasında binayı taşıyan betonarme elemanların betonu hakkında bilgi edinmemiz lazım. Ne yapılır? Nasıl doktora gittiğiniz zaman sizin fiziksel durumunuz ile ilgili bazı testler istiyor, kan tahlili gibi, röntgen gibi vs, bunun gibi binanın malzemesini anlamak için betonarmesinden küçük bir miktar örnek alınıyor, buna karot deniyor, karot matkap gibi bir alet, binanın en çok yük taşıyan alt katlarından alınır, çünkü üst kattaki kolonlar genellikle daha iyi durumdadırlar, daha iyi havalandırılırlar, en çok zorlanan ve zayıflamış, en çok kondisyon kaybetmiş beton genelde alt kattadır, dolayısıyla mümkünse bodrum kattan ve giriş kattan bazı karotlar alınır. Yönetmeliğimize göre her kattan alınır. Ben ilk baştaki ön değerlendirmeden bahsediyorum. Bodrum kata girdik, giriş kata girdik, oralarda kolonlardan demirlerin olmadığı yerlerden karot alınır, karot dediğim küçük bir conserve kutusu kadar, yani büyük bir beton kütleden küçük bir miktar çıkartıyoruz, çıkartılan yere çıkartılandan daha yüksek özelliklere sahip bir tamir harcı ile tamirat yapılıyor.
** Tamir harcı marka önerileri (Sika, weber, Kalekim vb)
Dolayısı ile karotun herhangi bir yapısal tehlikesi yoktur. Uzman olmayan kişiler karotu çıkartmak için demiri de keserlerse bu istenilen bir durum değil. Elimizde paşometru denilen röntgen cihazları var , dolayısı ile kolon üzerine tutunca içeride demir nerede anlıyoruz, yani demirin olmadığı yerden karot almak günümüzde oldukça kolay.
Karot alındıktan sonra basınç deneyine gönderiliyor, az önce bahsettiğim beton C20 mi C16 mı gibi, onun dayanımını elde ediyoruz. Birkaç yerden de sıyırma yapıyoruz, yani kolonların köşelerinden sıyırıp acaba içinde demirlerin aralıkları ne kadar, onları bilezik gibi saran etriye dediğimiz çubuklardan hangi aralıkla yerleştirilmiş, demirlerin üzerinde nervür denilen tırtıklardan var mı, tırtıklar betonla çeliğin birlikte iyi çalışmasını sağlıyor, birbirinden ayrılmasını zorlaştırıyor, bu tip tespitleri bizzat gözle yapıyoruz. Birkaç yerden veri topladıktan sonra tüm bina röntgenle taranarak her yerinde ne demir var tespit ediliyor. Elimizde malzeme var, kolonların kirişlerin boyutları var,demirlerin aralıkları-çapları var, demirlerin paslanmasına bakılıyor, pastan dolayı demirin çapı küçüldüyse modellemeye onu da yansıtıyoruz, normalde 2 cm çaplı bird emir pas kaynaklı ufalanarak 1 cm olduysa hesaba 1 cm olarak katılıyor tabii. Bu verileri yapısal analiz yapan bir yazılıma giriyoruz, yani onu modelliyoruz, ve bu model üzerinde yönetmeliğin bize tarif ettiği deprem şiddeti seviyesinde simülasyon yapıyoruz. Biz belirlemiyoruz deprem şiddetini Afad’ın deprem haritası var, örneğin benim evim Sarıyerde ise AFAD’ın tam olarak benim evimin bulunduğu noktada beklenen deprem şiddeti seviyesinde simülasyon yapılıyor. Bunun sonucunda şunları görüyoruz: acaba benim binamdaki kolonlardan ne kadarında nasıl hasarlar oluşacak? Simülasyon bunu bize söylüyor, kirişlerde neler olacak, binalarda katlar arasında ne kadar deformasyonlar olacak? Kaymalar, çarpılmalar olacak, bunların hepsini görebiliyoruz. Bütün elemanları tek tek değerlendirerek binanın performansına yönelik bir sonuç raporu yazıyoruz. Diyoruz ki:
binanız hemen kullanım durumundadır, yani bu binayı tahmin edilen deprem olduktan sonra hemen kullanabilirsiniz demektir.
Ya da binanız can güvenliği durumundadır diyoruz, bakın, bu ne demek? Binanız hasar alacak, bazı duvarlar çatlayacak, bazı kirişlerde onarılabilir çatlaklar meydana gelecek, fakat canınıza birşey olmayacak. Yani içerideki insanların güvende olduğunu söyleyen bir performans seviyesi.
Üçüncü seviye: göçme seviye performans seviyesi, diyor ki binanız önemli miktarda hasar alabilir, hala bazı yerleri onarılabilir, ama onarılamayacak yerleri de olacaktır. Fakat hala içerdeki insanların canlarına bir zarar gelmemesi lazım, göçme öncesi durumdadır, yani göçtü göçecek durumdadır diyor.
Son performans seviyesi ise göçme seviyesi, bu bina göçecek, belli.
AFAD’ın deprem haritası:
AFAD yayınladığı için afad’ın deprem haritası diyorum, bu haritayı üniversitemizdeki akademisyenler hazırladığı online ve interaktif, sizler TC kimlik numaralarınız ile girip bulunduğunuz yerin koordinatlarını girdiğiniz zaman, o bölgede meydana gelmesi muhtemel depremin şiddetini ivme cinsinden bir haritamız var artık, bu çok ileri bir teknolojik system.
https://www.afad.gov.tr/turkiye-deprem-tehlike-haritasi
Diyorlar ki depremin meydana geldiği epicenterda yani o tektonik oluşumun kayması sonucunda, tektonik kayaların birbiri üzerinde yatay hareketleri sonucunda ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü ifade eder magnitude, büyüklük. 7,5 dediğimiz şey depremin olduğu yerde yani şehrin altında da olabilir, uzağında yerin bilmem kaç km aşağısındaki tektonik kayaların hareketi sonucu ortaya çıkan enerjinin büyüklüğü. Bu bizi doğrudan ilgilendirmiyor, bu orada meydana gelen depremin özelliği, o deprem orada oluşuyor, sonra yer kabuğunun üzerine ulaşıyor, yer kabuğunu dalgalandırıyor, bu dalgalar sizin bulunduğunuz yere ulaşana kadar bir miktar küçülüyor, bir miktar büyüyor, o zeminin özelliğine bağlı olarak küçüle de bilir, büyüye de bilir, depremin merkezinden uzaklaştıkça sizin bulunduğunuz yere etkisi de muhtemelen azalacaktır, bazen arta da bilir. Üzerinde bulunduğunuz Zemin çok yumuşak ve olumsuz özelliklere sahip bir zeminse deprem dalgasını meydana geldiği yerden daha büyük hale getirebilir.
O deprem haritasına kendiniz girip okumaya çalışırsanız MR’I kendiniz yorumlamaya çalışır gibi olursunuz. Kısaca söyliim, koordinatları girdiniz, size bir deprem haritası çıktı, yüzlerce veri olacak, inşaat mühendisi değilseniz muhtemelen içinde kaybolacaksınız. İnşaat mühendisi ya da benzer alanlarda çalışmaktaysanız, haritada sizin bulunduğunuz yerdeki PGA dediğimiz peak ground excellaration, yani o bölgede beklenen en büyük Zemin ivmesi değeri verilecek.
Afad deprem tehlike haritası nasıl kullanılır?
Zemin:
Bir ara İstanbul’da kaya Zemin yok dedim, olay oldu, kaya oluşumları her yerde var, özellikle tepe olan yerde orada tepe olduğuna göre mutlaka bir kaya vardır. Maalesef deprem bölgelerinde şehirler ovalarda yapılmış, ovalar yumuşak yerler, orada toprak zemin yumuşak. Ama yamaçlara gittikçe o yamacın öyle durabilmesi için altında kaya olması gerekiyor. İstanbul’un yüksek yerlerinde mesela Taksim, mesela Maslak görünüyor yüksek olduğu, nereye gitseniz aşağıya iniyorsunuz, dolayısı ile Maslak yüksek bir yer, yani burasının kayalık bir yer olması lazım ama kaya var, kaya var, değil mi. Yani çeşitli kayalar var, mesela İstanbul’da grovak oluşumu dediğimiz bir kaya var, kaya gibi göerünüyor ama aslında kolayca da ufalanabiliyor, dolayısıyla 20-30 metre içerisinde zemini durumu değişebilir. Bu neye sebep olur? Binamızı kocaman bir bina yapıp, daha önce üzerinde hiç ağırlığı olmayan, hiçbir ağırlık konmamış bir zemini üzerine koyuyoruz, ama bu bina çok ağır, binlerce ton ağırlığında, dolayısı ile bu bina koyduğumuz yerde altında bulunan zeminin yumuşaklığına bağlı olarak bağzı yerleri çok çökecek bazı yerleri az çökecek. Daha deprem olmadı, bazı yerleri çok çöktü, bazı yerleri az çöktü, bunlar 1-2 mm 3 mm 5 mm farklar olabilir belki, yerine göre. Normal insan fark etmez ama biz bunu binayı inşa etmeden önce biliyoruz, Zemin sondajı ya da Zemin etüdü dediğimiz çalışmalarda belli aralıklarla sondaj yapılıyor, yerden örnekler alınıyor, 20 metre 30 metre almak gereken yerler olabilir, bunun içindeki profiline bakılıyor, nerde ne katman var, burada kaya var, burada toprak var, burada kil var gibi içini görüyoruz ve bakıyoruz ki bizim yapacağımız diyelim ki planda 50 metre uzunluğundaki bir binanın 1 köşesi yumuşak bir zemine denk geliyor, 1 köşesi sert bir zemine denk geliyor, o binayı oraya götürüp olduğu gibi koyarsak yumuşak zemine denk gelen kısmı birazcık oturma,çökme yapacaktır. Yumuşak bir zeminde yürümek isteseniz, mesela yumuşak bir karda yürümek için ne yaparsınız? Ayağınıza geniş bir bot giyersiniz değil mi? ya da batmasın diye hedik takarsınız. Ama sert bir zeminde yürürken incecik bir topuklu ayakkabı üzerinde yürüyebilirsiniz değil mi? Dolayısıyla zeminin koşuluna göre altına temel yapılır. Zemin sağlam ve sert olduğu yerlerde temeller küçülür, zeminin yumuşak ve çökmeye müsait olduğu yerlerde temeller büyür, Zemin çoook yumuşaksa o zaman onun üzerinde inşaat yapılmaz önce kazık çakılır ki binamızın ağırlığı o kazık vasıtası ile yerin daha alt katmanlarına o sert zeminlere aktarılabilsin diye. Kazıklı temel dediğimiz şey bu İstanbulda bol miktarda mevcut.
Suya da yakınız ama insanoğlu artık suyun üzerinde bile bina yapabiliyor, petrol platformları gibi, onlar suyun üzerinde ayakta duruyorlar. Her zemine güvenli inşaat yapılabilir ama göz göre göre çok yumuşak aluvyon, altında yeraltı suyu olan, dere yatağı olan yerlere de yerleşim yapmak, şehircilik esasları açısından aykırı. Şu ana kadar hep müstakil binaları konuştuk, ama şehirleşmek tek tek binalar demek değildir, bunun altyapısı var, yolları var, tesisatı var, gaz hatları var, o kadar çok unsuru bir arada düzgün bir şekilde çalıştırmalıyız ki bu riskleri almaya değer mi? değmez. O yüzden dere yataklarına yerleşmemek daha iyi olur. İstanbuldaki cadde isimlerini düşünün, Büyükdere caddesi, belli ki burası dereymiş…Biz de buraya derenin kenarına yerleşmişiz, derenin kenarında sorun yok, herkes derenin kenarına yerleşmek ister, ama sonra ortası boş kalmış, dere zamanla kurumuş, dereler kurusa bile yerin altından akmaya devam ederler, dere yatağı o zaten, dereyatağı üzerine bina yapılmış, unutulmuş gitmiş ama aşağıdan akmaya devam ediyor, o hiç güvenilir bir Zemin değil. Onu ne zaman anlayacağız? Deprem olduğu zaman anlayacağız. Ihlamur dere, Dereboyu caddesi, Kurbağlıdere…sayalım mı daha…Istanbul 7 tepeli şehir değil mi? İstanbul’un birçok yerinde dere yatakları var, yerleşim yapılırken bu yataklardan biraz uzak yerleşmek lazımdı, şu andaki deprem bölgesinde görüyoruz, ova, tarım arazisi, düzlük, ya da başka yerlerde alüvyn vs güven vermeyen, görece zayıf zeminler var, mümkünse oralara yerleşmemek lazım, yani bu bir şehircilik politikası olarak yapılamaması gereken şey.
Şehirlerin yeniden inşasında yapılması gerekenler var, 10-12 milyon insan etkilendi, bir şehirde 3-5 bina yıkıldıysa o binaları tekrar inşa edip hayatınıza devam edebilirsiniz, bu yönetilebilir bir hasar ya da kayıptır, fakat bir şehrin % 40-50’si yıkılırsa şöyle bir durum oluşuyor, bu şehri tekrar inşa edelim, şehri inşa edecek kişiler de afetzede olmuşlar, hadi şuraya 20 blok bina yapalım, e yapamıyorsunuz, o kadar inşaat gücü yok, çünkü yollar da tahrımar olmuş, malzemeyi getiremiyorsunuz, hadi yolları yapalım, o yollara gelecek yollar da kapanmış…şuraya karar verip birşeyler yapalım, karar vericiler de afetzede olmuşlar, şehri olduğu yere tekrar kuramıyorsunuz, şehri başka bir yere taşıyorsunuz, ChristChurch taşındı, şehir olarak başka bir yere taşındı çünkü yıkıldığı yere yeniden yapılamıyor. Erzincan’I bilirsiniz, Erzincan’a gidince eski Erzincan var, yeni Erzincan var. 1939’da olan depremde Erzincan tamamen yıkılmış, yeniden yerine kuramamışlar, yanına yeni bir şehir kurmuşlar.
N.Ö. : İnsanlar evlerinde çeşitli değişiklikler yapıyorlar, bazılarını biz bilemiyoruz, yani bunu uzman birisi, bakar burası kolon değil, taşıyıcı değil, ona göre yapar, ama bazen de kimin ne yaptığını bilemiyoruz. Her daireye mi bakmak lazım?
Bir binanın tespitinin yapılması için önce projesini elimize alıyoruz, çünkü bu bina önce böyle yapılmıştı diye projesi elimizde bulunuyor, elimizde proje ile geziyoruz, buralarda kolonlar, buralarda perdeler var, bakalım onlar yerinde mi diye her kat kontrol ediliyor, önce varsa eksiklikler tespit ediliyor, sonra performansına bakılıyor. Özellikle ilk katlarda, dükkan, işyeri gibi yerlerde maalesef duvarların kaldırılması, kolonların kesilmesi, ya da tesisat geçirmek için perde duvar ya da kolonların kesilmesi, kirişlerin delinmesi şeklinde olabiliyor.
Özel bir sağlık tesisinin bodrum katında havalandırma ünitesi boru sistemi döşensin diye bir perde duvarın %50si kesilerek içinden geçirilmiş. Şu anda ağır hasarlı bina. Tesisatı geçiren kişi önündeki elemanın ne olup olmadığını bilmiyor, buradan tesisat geçecek diyorlar, alıyor matkabı giriyor, kesiyor orayı, o tesisatı geçiriyor,
70lerde 80lerde İstanbulda yapılan binalarda çok gördüm, mesela bir boru var, sarkmaması için asılması lazım, döşemeye bir delik aç, oraya bir kanca tak ve boruyu as değil mi…Adam uğraşarak kirişin içindeki betonu kırıyor, kirişin içindeki çeliği ortaya çıkarıp boruyu oraya asıyor…Bu örnekleri her gün görüyorum.
N.Ö. : ITÜ olarak size nasıl başvuruyoruz? Apartmanca karar verince kime başvurmalıyız?
Ben akademisyen olarak devletin beni görevlendirdiği kamu binalarının incelenmesinde gerekli görevlerimi alıyorum. Çalışmalarım hep hastane ve okulların depreme hazırlıklı hale getirilmesi. Konutlara ben şahsen bakmıyorum ama bakan hocalarımız var. Konuyu açıklayayım: Bir doktora gittiğiniz zaman ve o size muayene ettikten sonra bazen şu görüntüleme merkezine gidip lütfen şu şu MR’ları çektirir misiniz diyor, yani kendi muayenehanesinde böyle bir teşkilat yok, bir yere gönderiyor ki buranın MR’I Rahat okunur diyor, bir de şu testleri yaptır diyor, şuradaki şu gen testini yaptır diyor, kendisi tüm bu testleri yapmıyor ama gelen sonuçları değerlendiriyor.
Aslında yapılması gerek şu: Tecrübeli uzman, yetenekli bir mühendislik firmasına gitmek, binanıza gelip incelerler, binanızdan karotunu alırlar, sıyırmasını yaparlar, karot alınan yerleri uygun bir tamir harcı ile doldurması lazım, bunu unutmamalı. Tamir harcı ile doldurduktan sonra karotun hiçbir tehlikesi yoktur. Bu kan tahlili gibi, vücudunuzdan kan alındığı zaman size bir zararı olmaz. Binadan örnek alınan karotun deliğinin bina tadilata girecek olsa bile doldurulması ve o şekilde bırakılmaması gerekir.
Mühendislik firması 2018 depremi bina yönetmeliği esasları uyarınca gerçekleştirir, sonucunda sizin önünüze bu çalışmayı bir rapor olarak koyar, der ki:
1.binanız sağlam, güvenli oturabilirsiniz
Binanız bu bina için öngörülen deprem güvenliği performansını sağlamıyor, mesela “can güvenliği seviyesi” demiştik az önce, yeni yönetmelikte biz buna “kontrollü hasar” diyoruz , Bunu sağlamıyor, tamam…Konuşacağınız şey şu: ne kadar sağlamıyor? Yani yakından mı kaçırıyor? Uzaktan mı kaçırıyor? Yakından kaçırıyorsa küçük tadilatlar ile küçük güçlendirmeler ile bina o seviyeyi sağlayacak hale getirilebilir, bunun için bir güçlendirme projesi yapmanız, yaptırmanız ve bunu uygulamanız lazım. Olması gereken performans seviyesini uzaktan kaçırıyorsa yani diyelim olması gereken seviye 100 iken sizin seviye 50lerde, çok uzağında kalıyor, o zaman çok daha kapsamlı, çok daha fazla müdahale gerektiren güçlendirme projesi hazırlanması lazım. Evde yaşayamazsınız, boşaltmanız lazım, başka yerlere taşınacaksınız, inşaat ekipleri girecek, binayı baştan aşağı soyacaklar, gerekli müdahaleler yapılacak kolon mantolaması, perde ilavesi gibi, bu arada bunlar konvansiyonel yöntemler , bir de benim çalıştığım yenilikçi yöntemler var, bunların hepsi tamamlanacak, sonrasında binanız yönetmeliğin öngördüğü performans seviyesine gelince tekrar binanıza yerleşebilirsiniz.
Bazen o kadar çok güçlendirme gerekiyor ki hedefi çok uzaktan kaçırıyor, 100 olması gerekirken 200. kadar çok maliyet çıkıyor ki…Mesela binayı yeniden yapsanız , sembolik söylüyorum, 50.000 liraya mal olacak, güçlendirmesi 5.000 Lira, çok güzel %10u kadar. Ama binanın yeniden yapımı 50.000 lira iken güçlendirmesi 40.000 lira…
Bir bina ne kadar çok takviye güçlendirme gerektiriyorsa o güçlendirme o kadar sağlıksız oluyor aslında. Çünkü o kadar çok takviye gerekiyor ki 80 yaşında birini olimpiyatlarda koşturmaya çalışıyoruz. Orasına platin tak, burasına doping yap vs. yaptığınız müdahalelerden dolayı zaten ex olacak vücut.
Güçlendirme maliyeti
Güçlendirme maliyeti yeniden yapım maliyetinin %40ını geçerse güçlendirmeyin yeniden yapın diyoruz.
Genellikle ihtilaf olunan inşaat yenileme veya güçlendirme konularında mahkemeler güçlendirme maliyeti bina maliyetini %40 geçerse bu bina güçlendirilemez, yıkılıp yeni baştan yapılmalıdır diye karar verirler.
Mahkeme ne zaman devreye girer?
Birçok durumda olabilir, mesela bir apartmanda kat maliklerinin bazıları bina yenilensin diyorlar, daha endişeliler, diğerleri yenilenmesin birşey olmaz diyorlar. Bazıları da ortada kararsızlar. Karot aldırmak istemeyen olabilir. Dava açılır, ben binamın durumunu tespit ettirmek istiyorum diyebilirler mahkemeye, bina inceleniyor, tespitler yapılıyor ve diyor ki güçlendirme maliyeti yeniden yapım maliyetinin %30’udur diyor mesela, hakim diyor ki bu bina güçlendirme gerektirdiğine göre risklidir, maliyeti %30 olduğu için yıkılıp yapılmasına izin verilmez, güçlendirilmelidir diyor.
Ya da %40 üzerine çıkmışsa güçlendirme isteyen kat sahiplerine diyor ki kusura bakmayın, güçlendiremezsiniz, bu binanın maliyeti çok yüksek, mutlaka yıkılıp baştan yapılmalıdır diyor. Maalesef bazı durumlarda İstanbulda yıkınca baştan yapamıyorsunuz. İmar yönetmeliğinden dolayı bir yerde 8 katlı bir binanız var ama orada aslında 6 katlı binanız olması lazımmış, zamanında çeşitli izinler alınarak bu 8 kata çıkarılmış, yıkarsanız 6 kat yapabiliyorsunuz, orada emlak kaybettiğiniz için güçlendirmeniz lazım…
Bazı bölgelerde vatandaşlar bunları kendi cebinden yaptıramayacakları için , hatta kat kaybettikleri için , devlet bazı özel bölgelerde, alanlarda, yıkarsanız ben size 2 katta ekstra vereceğim diyor, teşvik ediyor müteahhiti, müteahhit de geliyor diyor ki ben 8 katlı binanızı alırım 10 katlı yaparım son 2 katı benim olur, o 2 katın satış bedelinden de ben inşaat masraflarımı çıkartırım diyor. Kentsel dönüşüm böyle bir senaryo.
Mühendislik hizmetleri veren firmalarda kontrolörlüğü iyi yapanlar var, daha kötü yapanlar var, kötü veya kanunlara aykırı şekilde yapanlar da olabilir.
Hizmet alacağınız mühendislik firmaları hakkında hiç bilginiz yoksa, çevrenizden de referansınız yoksa ITU, Boğaziçi, ODTÜ’deki hocalarımız hangi mühendislik firmasının iyi mühendislik yaptığını bilirler, hocalarımızdan fikir,danışmanlık alabilirsiniz. Bunun üzerine firmanın yaptığı işlemleri ITÜ,ODTÜ’ye onaylatmak istiyorum, yapılan işlemlerin yönetmeliğe uygunluğunu denetletmek istiyorum derseniz hoca da işin içine dahil olur, bütün yapılan işlemleri baştan sona control eder, üstüne bir de rapor yazar, bu yapılan işlemler yönetmelik şartlarına uygundur der, siz de raporun içeriğine güvenebilirsiniz. Usulüne uygun yapılırsa en güvenli yöntem budur.
Bina analizi Maliyeti nedir?
İstanbuldaki 5-10 kat arası konutlar en çok deprem kontrolü gerektiren konutlar. Depremden en olumsuz bunlar etkileniyor, 5-10 katlı binada diyelim 40 daire olsun, bu binanın baştan sona karotu, analizi kontrolü, tahmin ediyorum, firmadan firmaya değişmekle birlikte, 1 sene sonra değişmiş olacaktır, 10bin TL ile 50bin TL arasında değişir. Makas çok büyük. Kontrol çok pahalı değil. Bina değerinin 1/1000i gibi birşey. Ekspertiz birşey değil ama güçlendirme çıktı diyelim, bina maliyetinin 1/30u çıksın birden 15 milyon TL fatura çıktı önümüze.
Hangi tip binalar depremden en çok etkilenmektedir?
5-10 kat arası konutlar en çok depremden etkilenenler, bunun basit bir mekaniği var aslında, yer belli bir frekansta sallanıyor, frekans = yer sallanırken 1 saniyede kaç tur hareket ediyor, git-gel yapıyor, mesela depremler şöyle olur, depremde yer 1 saniyede 3-4 tur atar, yani 1 saniyede 3-4 kere sallanır.
Maslak’taki binalar gibi yüksek bir bina düşünelim, onların salınım periyotlarına bakalım. Yeterli kuvvetimiz olsa ve binayı en tepesinden şöyle bir tutup bırakabilsek, sallanacaktır, sallanıp yavaş yavaş durur ondan sonra, onlar 2 saniyede 1 tur atarlar, 2 saniyede 1 turunu atar başa döner, yani 1 saniyede ½ tur attı, yani frekansı 0,5 herz, yerin frekansı neydi 3 herz, uzak birbirinden, o yüzden yüksek binalar depremden daha az etkilenirler.
5-10 katlı binalar, yeterli kuvvetimiz olsa ve binayı en tepesinden şöyle bir çeksek ve bırakabilsek 1 saniyede 3-4 tur atarlar, yerin hareketi de 1 saniyede 3-4 tur atıyor, bunlar üstüste biniyorlar, dalga uyuşması ya da dalga örtüşmesi dediğimiz rezonans gerçekleşiyor, dolayısı ile bizim bu bölgede gördüğümüz deprem karakterine bağlı olarak o depremden en olumsuz etkilenecek binalar 5-10 katlı binalardır. En çok duvarlarında hasar onlarda oluşur, içerdeki eşyalar en çok 5-10 katlı binalarda çalkalanırlar, yüksek binalar çok büyük ve yumuşak hareket yaparlar, ama o 5-10 katlı bizim orta yükseklikte dediğimiz binalar şiddetle sarsılırlar, yıkılmazlar ama hasar alırlar.
Kısa binalara gelelim, kısa binalar o kadar tıknazlar ki tepesinden çektiğiniz zaman çok hızlı tık-tık-tık diye sallanıp dururlar, deprem sırasında onlar sallanmazlar, bütün olarak hareket ederler, dolayısıyla 2-3 katlı binalar depremdenden daha az olumsuz etkilenirler, en olumsuz 5-10 kat arası diyebiliriz.
Bitişik nizam binalar
Bu da bir şehirleşme problemi, şu ana kadar tek duran binaları konuştuk, şimdi yanyana gelen binaları konuşalım. Şehirleşme binalar bibirleriyle olan interaksiyonunu da gözönüne alarak yapılmalı, bu benim konum değil, ancak işin mekanik ve Teknik kısmı ile ilgili yorumum var tabii ki. Şehir bölge plancılar, tapu kadastrocular nasıl binayı yoldan çekiyorlarsa yanyana gelen binaların da arasına normalde bir boşluk konması lazım. Sadece depremden dolayı değil insani olarak ta böyle aslında, 2 bina arasında boşluk bırakılınca tesisat tamirat gibi işlemler yapılabilsin, 2 bina arasına tepeden yağmur suyu giriyor, kimse bunu engelleyemiyor, baştan bunu bir ayrı yapmak lazım, bitişik nizam inşaatın deprem açısından da baktığımız zaman problem de şu: 2 bina yanyana, 2si de aynı boyda olursa, kat seviyeleri aynı olursa, malzemeleri de birbirine yakın özellikte olursa depremde bunlar birlikte sallanırlar, aynı anda sola aynı anda sağa giderler, bir problem yaşanmaz teorik olarak.
Fakat maalesef yanyana olan binalar ya aynı yükseklikte olmuyor, ya kat seviyeleri aynı olmuyor, ya malzemelerin biri sağlam biri yumuşak oluyor, depremde birlikte başlıyorlar, birisi hızlanmaya başlıyor, bir süre sonra ters fazda sallanmaya başlıyorlar, yani birileriyle beraber hareket ederken birbirine ters hareket etmeye başlayıp ortada pat pat çarpışmaya başlıyorlar, şu anda sosyal media böyle videolarla dolu, 2 tane sağlam bina birbirini vura vura yıkıyor.
Peki en baştaki binalar? Sonuçta bunun açıklığa bakan tarafı da var
Tabii, onu da konuşalım. Arada şunu unuttum, onu da söyleyeceğim. Kat seviyeleri birbirinden farklıysa, binaların birinin döşemesi öbürünün kolonunun ortasına denk geliyor. döşeme yatayda çekiç gibi duruyor değil mi? Binanın en kuvvetli yeri. Kimse ona eğip bükemez. Yan taraftaki kolonda garibim narin bir şekilde ince uzun dik duruyor. Onu ortasından böyle vura vura vura kolona zarar veriyor. Biz kolonu ayakta tutmaya çalışıyoruz.
Bitişik bina istediğimiz bir bina türü değil. Ama kat seviyeleri eşitse o zaman birbirlerine kuvvetli olduğu yerden vuruyorlar değil mi? Yani iki çekici birbirine vurmak gibi. Ama bu da çok sarsıcı. O zaman da içerideki eşyalar dağılıyor, duvarlar paramparça oluyor gibi şeyler yaşanabilir. Aralarına 50 santim bıraksak bunu hiç konuşmuyor olacaktık.
Bir süre Japonya’da yaşadım, bitişik bina görmedim, yok, bu şehirleşme ile ilgili bir şey. Biliyorlar, öğrenmişler, binaları birbirine yapışık yapmıyorlar. malumunuz aradaki o 50 santim mesafe aslında, binanın boyu da 20 metre ise, bir katta 10 metrekare yapar, 10 katta 100 metrekare yapar, önemli bir emlak kaybı. Ama neyi verip Neyi alıyoruz diye bir değerlendirmek lazım.
Uçtaki binalara gelelim. Uçtaki binaların olumsuz bir yanı var, çünkü deprem bölgesinde de gördük yandaki binalar uçtaki binaları bir yöne doğru dışarı doğru itiyorlar. Dışarı doğru devrilen binalar maalesef çok miktarda var. Onların tutunacak bir tarafı yok. Tek taraftan darbeye maruz kaldığı için öbür tarafa doğru yıkılma, kısmı göçme ya da toptan göçme ihtimalleri var.
Peki insanlar şunu da merak ediyorlar. Ben onu çok görüyorum. sallanıyor evim bu iyi mi kötü mü? deprem anında Annenizi arıyorsunuz, iki bina ötede oturuyor diyor ki; ben hiç sallanmadım. ben ise çok sallandım. hangisi daha iyi ya da bu karşılaştırılabilir bir şey mi? Belki de karşılaştırılamaz.
Şöyle: karşılaştırılamaz. ikisi aynı depreme maruz. diyelim ki ikisini de aynı müteahhit yapmış olsun ve aynı malzemelerle aynı işçilerle yapmış olsun, zemin aynı değil, dedim ya 20 metrede 30 metrede 40 metrede bir zemin değişir, birisi sert zemindedir, bir tanesi görece yumuşak zemindedir. Biri depremi daha çok hisseder, bir tanesi depremi daha az hisseder. Zemin burada çok önemli. Dolayısıyla zemin etüdünün çok iyi yapılması lazım. Bu benim uzmanlık alanım olmadığı için konuşmaktan imtina ediyorum. Fakat zeminle yapının etkileşimi dediğimiz bir şey var. Normalde yıkılmayacak sağlam bir bina zemin yüzünden büyük hasar alabilir ya da çok sağlam bir zemin aslında biraz zayıf olan bir binayı kurtarabilir. O yüzden de bizim deprem bölgelerinde gördüğümüz yamaçta biraz sert zeminlerdeki 40-50 yıllık eski yıkıldığı yıkılacak gibi görünen binalar depremi hiç sorunsuz atlatmışlar, şehrin ortasındaki 2018’de yapılmış yepyeni binalar depremden çok zarar görmüşler. Zemin depremin dalgasını bir hoparlörün sesi yükselttiği gibi yükseltebilir ya da alçaltabilir.
Peki bilemezsiniz. Bugünden niye 2018’den sonra yapılmış o binalar çöktü?
Önce şunu söyleyeyim, maalesef bu yaşadığımız depremde yıkılan binaların çoğu eski binalar. Özellikle de 2000 senesinden önce yapılmış binalar. Bunu biliyoruz, bunu birçok kişi kabul etmek istemiyor, biliyorum yeni binalar da yıkıldı. Ama istatistiksel konuşmak lazım. Yeni binalardan yıkılan daha az.
Yıkılmaması gerekiyordu sorun orada o herhalde.
Eskilerin de yıkılmaması gerekiyordu. ona da gelelim eskilerin de yıkılmaması gerekiyor
Ömrü gitti diyelim
Ömür gitse de yıkılamaz, ömrü gidecek, içindekini koruyacak, kendi hasar alacak, kendini feda edece,k içindeki vatandaşın çıkacağı kadar müsaade edecek. sonra yıkılacak. bir otomobil gibi içindeki yolcusu şoförünü airbaglerini patlatmak motor bloğunu kaydırmak pahasına koruyacak, kendi kullanılamaz pert hale gelecek, içinden insanlar burnu kanamadan ya da küçük yaralarla kurtulacaklar, böyle tasarlanması lazım. Biz hasar almasın demiyoruz. Yani kaza yaptığımız otomobil tamponu bile kırılmasın demiyoruz. kırılsın enerjiyi yutsun, içerideki airbag’ler patlasın, arabanın içi kullanılamaz hale gelsin, ama vatandaşın ya da içinde kullanın canını korusun, içeriden çıksınlar.
Binalar da öyle. Yıkılmasının sebebi şu: projelerde bir hata olduğunu düşünmüyorum, kontrol edilir, projelerde bir hata olduğunu düşünmüyorum. iki problem var. Bir zemin etüdü yapılmamıştır, maalesef etraftaki başka zemine etüdleri, başka raporlar kullanılarak daha çok bizim copy paste dediğimiz eski bir rapor ya da benzer bir rapor kullanarak zemine önem verilmemiştir. bina güzel bir şekilde modellenmiş, analizi yapılmış ve inşa edilmiştir fakat zemin atlandı ya az önce bina yumuşak bir zeminin üzerindedir, bir apartmanın öyle arkaya doğru komple yatmış, Belli ki orada bir sıvılaşma dediğimiz… zeminden başlamak en önemli şey yani analizlere başlarken biraz önce öyle konuştuk değil mi hani İşte önce bir gidilir yerinde bir bakılır zemin bir kontrol edilir oradan başlıyoruz .Çünkü deprem dalgası oradan geliyor sonra üst katlara doğru çıkıyoruz. Dolayısıyla zemin analizi çok önemli, eğer zemin etüdü iyi yapılmışsa iyi bir Geoteknik destek uzman görüşü alınmışsa o görüşe bağlı olarak üst yapı inşa edeceğiz. Çünkü temeli ona göre yapacağız. Orada yıkılan toptan böyle arkaya geçen bir bina var, fotoğrafları sosyal medyada ve internette çok dolaşıyor, o binanın bir tarafı artık altındaki zemin tamamen çökmüş sıvılaşma dediğimiz şey bu, çok basit anlaşılsın diye böyle söylüyorum, sanki böyle su yukarı çıkıyor Toprak Aşağı iniyor gibi bir Fenomen, bu böyle bir olay, Dolayısıyla bina basacak yer bulamıyor. bir tarafındaki toprak çökmüş bir tarafındaki duruyor. E ne olacak? önce tilt dediğimiz böyle yavaş yavaş yan tarafa doğru yatıyor, sonra toptan bir tarafa doğru çöküyor. bu zemin sıvılaşmasından dolayı meydana gelen farklı oturmanın meydana olduğu bir yıkılma durumu. bir tanesi bundan. zeminin iyi incelenmediği zeminin iyi etüt edilmediğinden kaynaklanıyor. Bir tanesi de zemin de iyi yapılmış temel de iyi yapılmış üst yapıya gelince kasıtlı ya da kasıtsız bunu düzgün söylemenin bir yolunu bulamıyorum, Benim görevim değil o insanları hakkında suç duyurusunda bulunmak, keşke olsa canlarını yakardım, giriş kattaki perdelerin perde dediğimiz en çok deprem yükünü taşıyan düşey eleman demirleri eksik ya da yanlış yerleştirilmiş. Yani uygulama hatası, kasıtlı ya da kasıtsız. Kasıtlı da suç kasıtsızda suç. Bunu da söylemem lazım. Uygulaması projesine göre yapılmadığı için depremde de bizim beklediğimiz davranışı göstermemiş.
Peki ben bir bina yaptırmak istiyorum, bir mimarda çalışıyorum. Daha sonra mimarın çizdiğini bir mühendise veriyoruz, inşaat mühendisi, onların ekipleri zemini kontrol ediyorlar bir proje çıkartıyorlar. Daha sonra onu çeşitli insanların ellerine veriyoruz o projeleri değil mi farklı şekillerde. Herkesin kendi anlayabileceği şekle getiriyoruz ve bir müteahhit o binayı yapmaya başlıyor işçiler geliyor yapıyorlar ara ara kontrolörler geliyor diye anlıyorum. Her katı yapıldığında bir kontrolör geliyor. Beton düzgün döküldü mü bakıyor, içinde hava var mı bakıyor, projeye uygun yapıldı mı bakıyor, bakıyor bakıyor bina yapılıyor bitiyor her şey bitti. Sonra yapı denetimi geliyor neye bakarak onay veriyor yani o aradaki işlemleri yapan kişinin raporlarına bakarak?
Doğru tekrar bir yeri açıp kontrol etmiyor muhtemelen?
Açamaz. Tabii arada her aşamada daha açıkken yapılan uygulamaları tek tek onaylara bakıp tamam her şey düzgün yapılmış diyor değil mi. Yani şunu da söylemek istiyorum. Bu depremden bağımsız söylemek istiyorum , çünkü çok insanın canı yandı böyle söyleyince yanlış anlaşılabilir, çok bina yıkıldı, ama o bölgede oradaki müteahhitlerimiz düzgün binalar da yapmışlar yani. yapılabiliyor demek istiyorum. Yani öyle mühendislerimiz, öyle işçilerimiz, öyle müteahhit ve kalfalarımız var. Bir de böylesi var, kötü yapanlar, dikkatsiz yapanlar, eksik yapanlar da var. Bunu bir söyleyeyim, her işin iyisi ve kötüsü var. ilk baştaki projelendirme sürecinde bir öneride bulunabilir miyim? ülkemizde Tam da sizin dediğiniz gibi önce mimara proje çizdirilir, sırası yanlış Aslında, sevgili eşim Mimar Çok da iyi bir Mimar. önce Mimar ve mühimsin beraber çalışmaya başlaması lazım. Kendi babam oğlum mimara proje çizdirdim diyor. Baba Ben mühendisim ya, mimarla beraber ben de oturup kolonların kirişlerinin yerlerine karar versem? Çünkü mimari proje bir sanat eseridir, bir müellifi var onun. Bir şekli ve tasarımı var. Ben bunun istediğim yerine kolon koyamam. kolon koyduğum anda mimari proje bozulur, projenin değiştirilmesi ya da bazı tadilatlar yapılması gerekir. Mimar onu baştan yapmak istemez değil mi? Çünkü tasarımı bozuluyor. Halbuki baştan beraber otursalar bir Mimar ve mühendis şuraya kolon koyalım salonun şurasında aman şuna dikkat edelim gibi konuttan bahsediyorum şu anda ya da şurada şöyle detaylar yapalım dese ve mühendis orada deprem bölgesindeki Yapı tipinde dikkat edilmesi gereken unsurları mimarla beraber mütala ederek karar verseler daha iyi olur. Projenin başında mimarla mühendis birlikte başlamalı. mimari fonksiyonların en az etkilenmesi fakat binanın da yeterince güçlü olması için mimarla mühendis en başta taşıyıcı sistemin nasıl yerleştirileceğini birlikte karar vermeleri lazım. En başta mimari projeyi yapıp onun içine iskeleti sonradan giydirmeye çalışırsanız iskelet olması gereken yerlere gelemeyebilir mimariyi bozmamak için. bu da binada istemediğimiz olumsuz zayıflıklara, bazı eksikliklere sebep olabilir. Bunu çok sık görüyoruz. Mümkünse en başta Mimarlık mühendis birlikte oturmalı, taşıyıcı sisteme ve binanın genel planlamasını birlikte karar vermeleri lazım.
Zaten 1900’lerin başında galiba Mimar-Mühendisler çok…
Mimar Sinan aslında mühendisliğini de yapıyor. Biz ona Mimar Sinan diyoruz. Mimar malumunuz imar eden demek. yani binayı tasarlayıp inşa eden demek. Mimar Sinan aslında hem mimar hem de inşaat mühendisi o zaman.Nitekim Çok uzun zaman önce değil bizim hocalarımız Mimar mühendisti. özellikle İstanbul Teknik Üniversitesi’nde işte 4 yıl yerine 5 yıl okuyunca hem Mimarlık hem de Mühendislik diploması zannediyorum 70’lere kadar alınabiliyordu ya hala böyle imkanlar var yani ikisini çap yapıp hem mimarlığı hem mühendisliği bitirebilirsiniz. Orada şöyle bir zorluk oluyor, İnşaat Mühendisliği müfredatın içerisinde hem binalar var Hem de bizim sanat yapıları dediğimiz tünel köprü vesaire baraj gibi yapılar da var, inşaat mühendinin alanı o kadar genişletilmiş ki bizim ülkemizde bir de onun içine mimarlığı sokunca hepsi birden öğrenilemez büyük bir hacme tekabül ediyor. Zorlaştığı için bu iki disiplini birbirinden ayırmışlar. Mimarlık disiplin olmuş mühendisi ayrı bir disiplin olmuş. örnek vermem gerekirse Japonya’da mimarlıkla Mühendislik tek meslek. ama bina mimarlığı mühendisliği. sanat yapılarını ayırmışlar ona sanat yapıları mühendisliği deniyor. Yani köprü baraj tünelin mühendisi var. Onlar binalara bakmıyorlar. binalara bakınca işte çok katlı az katlı binalara gelince hem mimarisini hem mühendisliğini bir kişi yapıyor. eğitimleri ortak. hem mimari dersleri alıyorlar o müfredatı öğreniyorla.r hafifletildiği için Mühendislik kısmı o sanat yapılar işin içinden çıktığı için binanın sürüktürünü Taşıyıcı sistemini deprem dayanamını hesaplayacak altyapıyı da alıyorlar, formasyonda alıyorlar. Böylelikle Mimar mühendisi olarak mezun olup binaları bir kişi tasarlıyor.
İsmi ne Japonca biliyorsunuz ne de olsa?
Japonlar Bunu İngilizce’ye Mimarlık olarak çeviriyorlar. Aslında Mimarlar mühendisi olmasına rağmen İngilizce karşılığı olmadığı için kenti Köyü diğer dillere Mimarlık olarak çeviriyorlar.
Şimdi sizin hesabınıza bakarken çok enteresan şeyler gördüm. sadece binanın güvenliği ile ilgili şeyler değil. mesela Japonya’da binanın bahçesinde Bank var, İki beton üstünde ahşap bir şey var. Normalde hani bir parkta oturduğumuz gibi bir şey. ama aslında o ahşabı kaldırıyorsun içinden ısınma aparatı çıkıyor. Bir yerin arkasında gizli bir tuvalet var. tulumbayla zor zamanlarda bir depremde mesela, su çıkartabiliyorsun, sadece binanın güvenliği değil, hadi diyelim ki biz o kadar güvende bina yaptık diyorlar dışarıda da bir kontrol sistemi oluşturulmuş gibi. Yani bizim için fantastik güzellikte şeyler gördüm.
Şimdi çok deprem olduğu için Japonya’da, bunu hazırlıklar, nasıl Karadeniz’de insanlar yağmura hazırlıklıdır, evleri ona göredir, Bahçeler ona göredir, Akdeniz’de de insanlar güneşe hazırlık kullanırlar, onlar da depreme hazırlıklar çünkü hep deprem oluyor. Ben biraz daha sık deprem olsa iyi olur diyorum yanlış anlaşılıyor. Ben şu anda çok deprem olsun demiyorum. Türkiye’de eskiden beri sık deprem olsaydı şimdiye biz de Karadenizlilerin yağmura hazırlandığı gibi depreme hazırlanmış olurduk demek istiyorum.
ama yok bizde olmuyor Nacı Görür iki buçuk sene önce konuk olmuş bana, İstanbul depremi olursa şunlar şunlar olur dediği her şeyi Kahramanmaraş depreminde beni izledim. Yani yardım mı gelecek ki sana dedi bana. Mesela şunu söyledim yani işte şöyle mi dursak böyle mi dursak? deprem çantası gibi Küçük şeyleri bile Naci Bey bulmuşken soruyordum ben, dedi ki; yani İstanbul’da bir deprem olduğunda ne sana bir araç gelebilecek, İstanbul depreminden söz ediliyor, Onun için İstanbul deyip duruyorum, başka şehirleri önemsemediğimden değil ama, yani her şeyi orada gördük Şimdi deprem mühendisleri bir şeyler söylüyor. İnşaat Mühendisleri Sizler Muhtemelen yapılarınızı şöyle yapın diyorsunuz. işte biraz boyunca anlatıyorsunuz belki göçecek bu bina diye rapor veriyorsunuz insanlar içinde oturuyorlar. İnsanları sallanmasıyla bile harekete geçmediği bir sistem. önlem alalım kanunlar koyalım. bir yılda başlarsan 30 yılda sonuç alırsın 99’da biz başlasaydık arada da çok deprem de gördük bugün başka bir yer olurduk. yani kentsel dönüşüm diye rantsal dönüşüm yaptık dediği de Naci Bey’in doğru sanki. Bağdat Caddesi’nden başka yerde deprem olmayacak gibi bir düzen görüyorum ben.
Rönesans rezidans nasıl yıkılmıştı aklım alamıyor? 2018 sonrası ya uygulamacı kötü yaptı, ya zeminine bakılmadı, Ama birileri de bunu onay verdi, bunun olmaması gerekirdi, şimdi deliririm değil mi böyle bir binada bir şey olsa.Bunu nasıl önlem alınabileceğini tam ben de kestiremiyorum. ama bu şunun gibi ideal şartlarda evimizdeki kıymetli eşyaları kasaya da koymamalıyız. hırsızlık olmaması lazım. ama hırsız var. yani tedbir almak. Şimdi yeni binayı niye kontrol etmek isteyelim ki? etmememiz lazım. ama kötü insanlar her yerde var. Onlara tedbir alamayız maalesef.
Aslında alabiliriz. şunu da söylemek lazım, Millet kendi evinden yıkılan binası Kanunen niye yıkıldı soruşturtmak için o haldeyken parça alıp dava açmaya Çalışıyor, yani yıkılmış tamamen.
Evet yıkılmış binadan parça almanıza gerek yok, yıkılmışsa kötü yapılmıştır aslında, ama şu anda öyle bir uygulama var topluyorlar.
hangi aşamada kötü yapılmış onu bilmiyoruz değil mi? Mimarı mı? Mühendisi mi? Danışmanmı?
o kadar çok bileşen var ki, orada onu ayrıştırıp suçluyu bulmak çok zor. sen bu insanlara düzgün bir ceza verirsen insan canı ile oynatıyorsun değil mi? Peki dışarı güçlendirme hangi tip binalara yapılıyor? daha çok kamu binalarına mı?
dışarıdan güçlendirmeyi özellikle araştırmamızın ve uygulamaya çalışmamızın sebebi şu: diyelim ki binanızı inceledik incelendi ve yeterli deprem güvenliği seviyesinde olmadığı Anlaşıldı. güçlendirilmesi lazım. dedik ya bunu güçlendirmek için bina komple tuğlalarından duvarlarından ayrılacak, soyulacak, içerisindeki kolonlar mantolanacak, perde eklenecek ve bu sırada evde bulunamıyorsunuz. evi kullanamıyorsunuz ya da ofisinizi kullanamıyorsunuz. burada büyük bir kayıp ve zorluk acaba bina kullanılır durumda iken dışarıdan güçlendirme mümkün olabilir mi diye yapılan bir araştırmanın sonucu bu: yani Japonya’da çok uygulaması var ülkemizde de başladı yavaş yavaş. Bina hiç İçine girmeden, sadece dışarıdan, bazı çelik elemanlar, sönümleyici dediğimiz Az önce bahsettiğim enerji yutan elemanlar gibi, genellikle çapraz olacak çünkü bina hareket ettiği zaman ileriye geriye o çapraz da büzülüp genişleyerek yani kısalık uzayarak o sırada enerji yutacak yani çalışma prensibi ona bağlı dolayısıyla bunlar sadece dışarıdan takılırsa İçerdeki hayat devam ederken, belki yalnızca bu ankrajların montajların yapıldığı odalar geçici olarak kapatılabilir, ondan sonra tekrar o odalara geri gelirler, yani denir ki binada şu cephedeki odaları bir boşaltın olur da içeriye bir cam kırılır, bir şey olur, hani başınıza bir şey gelmesin diye yoksa büyük bir hasardan bahsetmiyorum, tedbir olarak sadece Odaların bazıları Geçici bir süre sanki yalıtım yapılıyormuş gibi ya da boya yapılıyormuş gibi boşaltılır sonra odanıza geri kullanabilirsiniz tamamlandıktan sonra güçlendirme. dışarıdan güçlendirme mümkün. bunun en çok uygulanabileceği binalar şunlar: planda dikdörtgen gibi olan binalarda Bu daha kolay. Çünkü planda üçgen, yok bir kenarı yuvarlak falan olunca zor oluyor Bu. dışarıdan böyle dikdörtgen gibi görünecek. Mümkünse çıkma olmayacak dışında, çok yok biliyorum konutlarda, bu ama çok okulumuz var böyle çok hastanemiz va,r çok ofis binası var, çok Lojman var böyle dışında balkonu çıkması vesairesi olmayan.
Balkonu da çıkma mı sayıyoruz?
balkon olunca dışarıdan yakalayacağım ama balkon bana engel oluyor. balkonunuzdan fedakarlık ederseniz olur. O da olur. yani hani gerekirse onu böyle kaldırıp dışarıdan bir çerçeve takılabilir binaya. yani sanki Hani çatlamış bir kemiği dışarıdan hafif bir alçıyla kontrol etmek güçlendirmek gibi bir şey bu içeriye platin vesaire gibi şeyler çakmadan titanyum elemanlarla sadece dışarıdan yapılan müdahaleyle onu güçlendirme gibi, içeri hiç girmeden dışarıdan güçlendirmek gayet mümkün.
Bunlar görece yönetmelik şartlarını az farkla kaçıran binalar olursa sonuç çok etkili oluyor. Yönetmeliği çok uzaktan kaçırıyorsa yalnızca dışarıdan tutmayla binayı kurtarmamız mümkün ama daha zor oluyor. O yüzden binanız böyle 2000’lerin başlarında işte ne bileyim 90’larda falan yapılmışsa, yönetmelik şartlarını böyle yakından kaçırıyorsa, güçlendirilmesi Mümkünse, şekil olarak böyle dikdörtgene yakınsa planda, fazla böyle çıkmaları geometrik olarak düzensizlikleri yoksa, yalnızca dışarıdan müdahale ile Siz evinizi kullanırken, ofisinizi kullanırken güçlendirmek mümkün. uygulamaları yapıldı şu ana kadar. artarak devam ediyor. dolayısıyla böyle bir güçlendirme imkanı var yani isteyenler bundan yararlanabilirler.
Siz Yığma yapılar hakkında çok konuşmak istemiyorsunuz. Bakması ve Kontrol etmesi de zor.
Yani şöyle İstanbul’daki Yığma yapıların büyük bir çoğu tarihi değil mi, daha Garajı eski bunların da birçoğu bizim tarihi eser ya da Anıt bina dediğimiz binalar olmasa dahi ikinci sınıf tescilli mimari dediğimiz çoğunlukla anıtlar Kurulu tarafından tescillenmiş binalar. Yığma yapının davranışı da benim Az önce anlattığım gibi kolonlar kirişler gibi görevleri paylaşmış elemanlardan oluşmuyor. Taşıyıcı Yığma duvarlar var. işte Efendim bazı döşemeler var, işte volta döşeme dediğimiz yine tuğladan yapılmış döşemeler var. bunun davranışı biraz daha kompleks Tabii ki yani inşaat mühendisi olarak onun hakkında da fikrin var ama uzmanlık alanımı olmadığı için o konuda yorum yapmak istemiyorum. Onun da uzmanı olan hocalarımız konuşsunlar. güçlendirilmesi kesinlikle mümkün. Bunlar ömrü daha uzun binalar.
Ahşap?
ahşap yani yok ki neyini konuşalım? Konuşalım, ama yok ülkemizde ahşap bina. Pek az yan. hani öncelikli olar.ak stokta çok bulunan binalardaki problemleri çözmek bizi sonuca götürecektir. ahşap çok güzel bir yapı malzemesi Benim de çok böyle beğendiğim sevdiğim bir yapı malzemesi. bir uzmanlığım yok bu konuda. Eğer ülkemizin endüstriyel ahşap tedariği bu konuda yeterli ise ahşaptan hafif nefes alan binalar yapmak gayet mümkün. Bakın depremin bir ivmesi var demiştik ya, deprem ivmesi X binanın ağırlığı = deprem kuvveti.
yani deprem ivmesi her yerde birbirine yakın olduğuna göre, binanız ne kadar hafifse o kadar az deprem kuvvet etki eder. ahşap takdir edersiniz ki betondan ve çelikten çok daha hafif. ahşap binalar depremlerde çok hafif böyle sallanırlar dururlar. Dolayısıyla depremden çok az etkilenirler.
Peki 2018 sonrası yapılan binalarda asansörler ve merdiven boşlukları nasıl? mesela Naci Görür kesinlikle merdivene koşmayın diyordu özellikle birinci katlar için. Merdivenler hep boşluklu. asansörler Peki nasıl? o dev binalarda büyük asansörler var.
hocam doğru söylüyor. Az önce dediğimiz gibi binaların böyle döşemeleri va,r döşemeler yatay şekilde duruyorlar yataydan bir kuvvet geldiği zaman da Mümkün Mertebe şekillerini bozmadan yatayda böyle hareket ediyorlar ve ona bağlı olan kolonları ve kirişleri de birlikte hareket etmeye zorluyorlar. toplayıcı bir güç. bir kat döşemesi kendine bağlı olan bütün kolonları birlikte harekete zorluyor. döşemeler kolonları, perdeleri ve kirişleri neyse özellikle kolon ve perdeleri birlikte harekete zorluyor değil m?i dik Duran elemanları tepeden tek bir çatı gibi tutup birlikte hareket etmeye zorluyor. derken bunun ortasında bir delik açılıyor, bir boşluk var, orası merdiven boşluğu, zaten buna Biz Türkçede merdiven kovası diyoruz. böyle bomboş uzun bir kova gibi, bir boru gibi, asansör kovası da öyle. yukarıdan baktığımız zaman böyle bomboş bir delik gibi bu orada döşeme yok. Dolayısıyla onun içerisinde çarpılmalar gerçekleşebilir. yani merdiven boşluğu yukarıdan bakınca dikdörtgen gibi görünüyor ama aslında deprem sırasında İçerisi dolu olmadığı için çarpılabilir, böyle paralelkenar şekline gelebilir, yamulabilir, duvarlar birbirine yaklaşır uzaklaşır, orası binanın en zayıf yerlerinden bir tanesi. Mutlaka orada dökülmeler kırılmalar olacaktır. merdivene sakın koşmayın. zaten niye koşuyorsunuz ki? merdiven sağlam olsa bile normalde bile yürürken takılıp düşebileceğimiz bir merdivende yer 05g ivmesiyle sallanırken yürüyüp koşabileceğimizi mi düşünüyoruz? Hayır. duracağız deprem hareketi sakinleştikten sonra, böyle bir iki dakika geçtikten sonra sakin, koşmadan, böyle etrafa tutunarak yavaş yavaş yürüyerek inip çıkmamız lazım binadan. Yani yapmamız gereken bu. Asansöre gelince depremlerde özellikle yüksek binalardaki asansörlere zaten otomatik olarak durması lazım.
Peki yeni binalarda da bu deprem yalıtımı yapılmış, her şey çok teknolojik, aynı kurallar geçerli diye anlıyorum değil mi?
deprem yalıtımlı binalarda depremin büyüklüğüne bağlı olarak depremin hissetmeyebilirsiniz. yani hissetmeyebilirsiniz derken başım dönüyor sanırsınız, sonra bir süre sonra Sarsıntı devam edince abi sallanıyoruz derseni, böyle Beşik gibi çok yumuşak ve uzun bir sarsıntıdır Bu. çay bardağınız yerinden oynamaz içindeki sıvı çay dökülmez o kadar yumuşak bir hareket yapar, yan tarafta mobilyalar televizyonlar havada uçarken deprem yalıtımlı sismek izolasyonlu Bir binada hiçbir hasar oluşmaz. deprem bölgesinde Şu anda bazı hastaneler hasar aldı, Bunlar Eski betonarme sabit temelli binalar. Sismik izolasyonlu hastanelerde herhangi bir hasar gerçekleşmedi bu teknoloji var ve mümkün. o binalarda Siz depremi hissetmediğiniz için fazla panik olup koşmazsınız zaten.
peki onlarda bina kendine raporlıyor mu yeni yapılan binalarda?
ne demek raporluyor mu?
yani işte nasıl hareket ettim?
çok güzel sorular soruyorsunuz, Çok memnun oluyorum. Evet bakın normalde binalar sabit yerinde dursun diye yapılır. O yüzden de bizim İnşaattaki derslerimizin ismi hep şöyledir “statik”. Statik şu demek: durma yeteneği demek. Durağanlık demek, dursun diye yaparız. Gayrimenkul de taşınmaz demek, bina bir yere gitmesin, yerinde dursun sallansın, ilk pozisyonuna geri dönsün, dayanıklı bir şekilde dursun diye yapılır binalar. Şimdi gelelim sismik izolasyonlu binalara. Sismik izolasyonlu binaların altında mesnetler var. Bu mesnetler böyle Kayıcı hareketli yumuşak mesnetler gibi düşünün, teker gibi düşünebilirsiniz. Ama teker hareket edip gider ya bu teker çukur bir tabağın içinde hareket edip sonra merkezine Geri dönmeye Çalışıyor, yani çukur bir tabağın içine ki bir top gibi kayacak ve merkezine geri dönecek, güzel. bu bina şimdi sabit statik bir bina olmadı. Hareketli bir bina oldu, dolayısıyla bu tür binaların modelleme ve analizini çok uzman kişiler yapabilirler. yani statik nosyonuyla Mühendislik öğrenmiş kişiler değil, bu konuda uzmanlaşmış dinamik yapıların analizini yapabilecek sanki bir makine tasarımı gibi hareketli parçaların tasarımını yapabilecek, dinamik hareketi anlamış kişiler ya da bu konudaki uzmanlar bu analizleri ve bu modellemeleri yapabilirler. Dolayısıyla bu binalar uygun bir şekilde modellenirse hareket ederler, tekrar merkezlerine geri dönerler. Bu hareket çok yumuşak bir harekettir. Hani az önce dedik ya binalar bir saniyede 3 tur atarlar. Sismik izolasyonlu binalar 3 saniyede bir tur atarlar ne kadar yumuşak olduğunu anlıyor musunuz? çok uzun ipli bir salıncak gibi yumuşakça sallanır merkezine geri döner. Bu hareket çok büyük bir harekettir bu arada. bina 50 santim sağa 50 santim sola gider, ama bunu çok yavaş bir şekilde yapar, sonra merkezine gelir durur. Siz de deprem olduğu haberin televizyondan öğrenirseniz deprem çantanız omzunuza asar, Geçici bir süre ne olur ne olmaz diye dışarı çıkarsınız.
Çok ideal, kristal bir kulenin tepesinden anlatıyor gibi anlatıyorum ama bunları yaşadığım için Japonya’da ve bu mümkün, Türkiye’deki hastanelerimizde de bu mümkün, bir tane deney tüpü devrilmemiş, bir tane operasyon bozulmamış Malatyadaki hastanede deprem sırasında operasyon varmış, ameliyat varmış, yani ve hiç aksatmadan devam etmişler, yani Düşünsenize cerrahın eli titremiyor, ne kadar rahat yapabiliyor operasyonlarını. Dolayısıyla bu teknoloji ülkemizde var ve mümkün. O yüzden de kullanıp yaygınlaşabilir.
Peki doğalgaz, elektrik sistemi onlarla nasıl bağlantı içindeler?
Çok güzel şöyle söyleyeyim, elektrik, su, doğalgaz şebekeleri var. Sonra sizin binanızın önünden Binaya giriş yapacak değil mi? bir hat. bu elektrik, su, doğalgaz her şey olabilir. Eğer BiNA sabit Temelli ise sabit bir boruyla İçeri girer Oradan da dairelere dağılır. ama şimdi Sismik izolasyonlu bir binanız olduğunu düşünün, bina sağa sola hareket ettiği için sanki bir tekerin üzerinde sağa sola kayıyormuş gibi hareket ettiği için, doğru Binanın önüne kadar gelecek binaya girerken sabit bir boruyla değil bizim Flex dediğimiz hareketli, bir yay gibi esneyebilen bir boruyla içeri girecek yumuşak bir hortum gibi düşünün ve onun da bir Payı olacak, birazcık geniş bırakılacak. Böylelikle bina sağa sola hareket ederken o borular da, O hortumlar da bina ile beraber sağa sola hareket edecek. Bu sırada içeriği olan elektrik gaz işte su girişini engel olmamış olacak. şehir şebekesinde problem olup elektrik gaz kesilirse kesilir. ama sizin binanız hala ayakta elektrik kullanamıyorsunuz ama belki jeneratörünüz vardır. yoksa da canınız sağ olsun su kesilmiş olabilir ama evde su deponuz vardır kullanabilirsiniz. Önemli olan binanın sizi hayatta tutması, burnunuzun kanamaması. hiç çıkmanıza gerek yok evinizde oturabilirsiniz yani.
Peki Japonya’dan almamız gereken başlıca dersler nelerdir Sizce? yani böyle bir skandal olsaydı çok istifa görürdük, çok başka şeyler görürdük, ama böyle bir şey orada olmuyor zaten, 9 depremini görüyorlar böyle bir şey olmuyor.
İnsan her yerde insan. Japonya’da da bazı İnşaat ve mimari konusunda hileler olduğu ortaya çıktı, o kişiler istifa ettiler, görevlerinden alındılar, hapse girdiler, normal suçlara nasıl muamele ediliyorsa bunları da o şekilde muamele edildi. Bir kişi bir hata ediyorsa o kişi bir daha o işi yapamaz. Hammurabi Kanunları diye kanunlar var. en başta şu var birinin evi yıkılırsa, evden bir ölü çıkars,a özür dilerim onu yapan Müteahhitin oğlu öldürülür, ne kadar ağır bir cezayla cezalandırıyor. bu kanunlar konursa o kişi de evleri düzgün yapar değil mi. yani kaç bin yıllık kanundan bahsediyorum Japonya’da da böyledir Yani bir kişi bir konuda bir hata ederse ve ondan dolayı birilerine zarar gelirse yani o kişi bir daha o Piyasada iş yapamaz. Yani birazcık da Japonya’nın Ada toplumu olmasından ve dışarıdan gelip giden olmamasından kaynaklanıyor. herkes birbirini tanıyor. böyle düşünün yani.
arada size şunu sorayım, a çok özür dilerim, Çok basitbir soru ama nasıl müteahhit olunuyor?
Müteahhitlik belgesi diye bir belge var. Eğer firmanızda yani hani isminin sonunda İnşaat yazan firmalar var ya, işte bir şey İnşaat Sanayi Ticaret o İnşaat lafını alabilmek için firmanızda belli bir sayıda mühendis, belli bir sayıda teknisyen, saha elemanı falan gibi çalıştırıyor olmanız lazım. eczane açmak gibi eczanede de böyle işte bir klinik açmak gibi bir klinikte şu kadar Doktorunuz olursa açabilirsiniz gibi kuralları var ve yaptığınız işin hacmine bağlı olarak yavaş yavaş daha büyük işler yapabilirsiniz. Yani hemen kurdum Ben bugün, iki tane mühendisim, bir tane teknisyenim var, o zaman hemen 200.000 metrekare bir ofis yapayım yapamazsınız. iş bitirme belgenize bağlı olarak daha önce yaptığınız iş referanslarınıza bağlı olarak o hacme uygun size yeni işler yapma görevi verebilirler. Müteahhitler başka müteahhitlerin iş bitirme belgelerini kullanarak büyük işlere talip oluyorlar.
onu ortak giriyor gibi yapıyor olabiliri bunda bir sakınca yok, ben bunu sakınca görmüyorum. Biz bir müteahhitin az tecrübesi var, daha önce 50 bin metrekare iş yapmış, sadece ama çok büyük bir şey talip olmak istiyor ama iş bitirme tecrübesi yetmiyor büyük bir müteahhitle ortaklık yapıyor, diyor ki beraber gelelim bu işe hem senin tecrübenden yararlanayım beraber yapalım diye bu çok normal değil mi? Ama sadece belgesini kullanıp hepsini kendi yapmaya çalışırsa mevcut tecrübesiyle o kadar büyük işin altında kalır Muhtemelen.
Bu ne zamandan beri böyle? bu inşaat firması olacak içinde Mühendisler çalışacak?
ben yani bilenler düzeltsinler tam emin değilim ama birkaç sene önce zannediyorum 2020’de 19’da olabilir. Çok
müteahhit vardı Türkiye’de, 400 bin Müteahhitlik belgesi olan kişi vardı, sonra bir düzenleme yapıldı.
Peki şu kötüymüş 4 yıl öncesine kadar…
mühendis çalıştırmadan Müteahhitlik yapabiliyordunuz. Mühendislik hizmetini dışarıdan alıyordunuz, şimdi diyor ki bünyende olacak.
peki müteahhit 4 yıl öncesine kadar denetimini yapan kişiyi ya da kurumu kendisi seçebiliyormuş. bu kötüymüş
hala öyle mi bilmiyorum okul öncesine kadar yapı denetim firmaları vardı. şimdi devlet diyordu ki müteahhite Sen bir iş mi yapmak istiyorsun o zaman projesini iyi bir yere yaptır, yaptırdık projeyi, elimizde mimari ve Mühendislik projemiz var, Sen şimdi bunun inşaatını mı yapmak istiyorsun? tamam inşaata başlamadan önce bu projelerin yönetmeliklere uygun olduğunu bir yapı denetim firmasına denetlettir diyor. yani devlet söylüyor bunu denetlettir diyor sana. Dolayısıyla Siz de gidiyordunuz bir yapı denetim firmasıyla anlaşıyordunuz, bunu bir laboratuvar gibi düşünebilirsiniz, yani laboratuvarı kendiniz seçebilirsiniz Aslında bakarsanız. değil mi? Ben Kan tahlilini yaptıracağım laboratuvarı kendim seçebilirim yanlış iş yapacak hali yok ya kan tahlili yaparken değil mi ?Hani öyle düşünüyoruz biz Normal vatandaş olarak. Fakat tabii ki Yapı denetim firmasının kendini seçersen bir şaibeli oluyor bu. parasının Senin verdiğin kontrolör, senin yaptığın bazı hatalara, senin yaptığın baskı sonucu, sanki olumluymuş gibi rapor verebilir değil mi? yaşandı Yani bunlar.
Çünkü şöyle kan tahlili yaptırmaya kendi vücudum için gidiyorum. ama yapı denetim firmasında başkaları Canlar oturuyor. Evet benim adıma bir şey ama deprem olmazsa o bina duruyor zaten. Yani duracak gibi yapıyorsun.
Ben kolay anlaşılsın diye öyle anlatıyorum
yani yapı denetim firması yıkılmış öyle fotoğraflar dolaşıyor ya yani dedim iletişim Yayınlarının bir kitabın kapağı olur yani yapı denetim firması yazıyor etikette, bina çökmüş, onun çöktüğünü görüyoruz.
yani yanlış biliyor olabilirim, piyasada çalışmıyorum, Ama bildiğim projeler şu şekilde bir proje yapılırken müteahhite yapı denetim firması atanıyor artık. ama ne değişti ki? müteahhit çok güçlü, yapı denetim firması çok küçük, belki çeşitli baskı ve teşviklerle -Umarım ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur- olumsuz şeyleri olumlu gibi rapor alıyor olduklarını düşünüyorum. lütfen devlet memuru olduğum için her şeyi açık söylemediğimi anlıyınız
Evet Japonya’ya dönelim
Japonya’da birisi yanlış bir iş yaparsa onun malını kimse bir daha almaz, kapalı bir toplum, herkes sadece Japon malı kullanır, dışarıdan gelen şeye şüpheyle bakarlar. yani böyle düşünün.küçük bir toplum.
metroda inenler bir taraftan iniyor, çıkanlar bir taraftan çıkıyor. hiçbir yazı uyarı olmasa da.
bu eğitimle olabilecek bir şey. Herkes kuralları riayet ediyor. iyi yanları vardır. ama Türk toplumunun Japonlara yedirmem Japonya’da birisi yerde düşüp bayılsa kimse kaldırmaz yani. Ama deprem bölgesinde neler görüyoruz şu anda inanamazsınız. Yani ama onun da artıları var bizim de artılarımız var. yani Öyle düşünmek lazım ama tabii ki işi niye kuralına göre yapmayalım ki? hani bizim toplumumuz çok iyi diye Şimdi bunu boşuna görelim Yani hani hoş mu görelim yani şimdi bu yaşananları? olmaz tabii ki ama hani şunu demek istiyorum Orada herkesin kurala uyuması demek bazı Beklenmeyen durumlarda gerekli insani tepkileri göstermemeleri anlamına da geliyor baze.
ama önlemini alıyorlar gibi anlıyorum mutlaka Evet peki size son sorularımı sorayım Nasıl iyi inşaat mühendisi olunur Sizce?
zor soru ama herhalde en kolay cevabı her meslekte nasıl iyi olunabiliyorsa bu meslekte de öyle iyi olunabilir. seviyorsanız bu mesleği ama sevmek için de ne yapacağınızı bilmeniz lazım. Belki o olabilir yani bir inşaat mühendinin ne yaptığını Belki daha lise yıllarındayken öğretebilirsek, çocuk da bunu ya da öğrenci de bunu sevdiğine karar verirse seçerse çok iyi olur. oğlum kızım inşaat mühendisi olacak mühendisi olsun İTÜ’nün de inşaatı iyi, Yıldızın inşaatı şöyle başarılı diye sadece işte onun markasından isminden dolayı seçilirse işte bu mesleğini sevmeyen, sevmediği için kötü yapan, kötü yaptığı için de başarısız olan bir grup oluşuyor maalesef. dolayısıyla daha ortaokul lise yıllarında hangi meslek ne yapar Mesela bugün bu konuşma boyunca bir inşaat mühendisinin ne yaptığını aşağı yukarı konuştuk değil mi? İşte projelendirme varsa daha da bunun uygulaması var, betonlar dökülüyor, kontroller yapılıyor, Hani zahmetli kısımları var hani bunları yapabilmek için de bazı yetenekler gerekiyor olabilir. nasıl ki bazı alanlarda bazı yetenekler gerekiyor, örnek veriyorum, Öğretmen olabilmek için belki Sabırlı olmak lazım değil mi? İşte Çocukları sevmek lazım belki değil mi insan sevmeyen bir kişi hiçbir şey olamaz ama öğretmen hiç olamaz muhtemelen. Mühendis olmak için de özellikle inşaat mühendisi olmak için de sabırla uzun hesaplar yapabilecek kişiler olması lazım. yaptığı işi bilerek yapan insanlar olması lazım. Bu ne demek bana bir formül verildi alayım da ben bunu buraya koyayım bunun
sonucunda rapor olarak yazayım değil de Aa bu formülde Şurada şöyle bir rakam var bu nereden geliyor deyip merak edip onun kaynağına bakan, onun kaynağını görürken okuduğu alt kaynakları da merak edip onları da bakan kişiler olursa aşağı yukarı her meslekte başarılı olur diye düşünüyorum. biraz üç boyutlu düşünme yeteneği olursa çok iyi olur. Ben faydası olacağını düşünüyorum. birazcık çizim yeteneği olursa rahat konuşup iletişim kurmak adına iyi olacağını düşünüyorum şart olmasa da. Dolayısıyla Hani bu Mühendislik işini seven, ben sağlam güvenli dayanıklı estetik fonksiyonel binalar yapmak istiyorum diyen kişiler Bence iyi inşaat mühendisi olurlar. inşaat mühendisliğinin çok farklı iki alanı varİ Birisi ofis bir tanesi şantiye onu söylemem lazım, ofis kısmında bayağı bilgisayar başında hesap yapılan şeyi yönetmeliklere göre bazı analizler yapılan uzun uzun yazıp çizilen bir masa başı iş gibi düşünebilirsiniz. ama mutlaka yaptığınız için şantiyede nasıl yapıldığını kontrol etmek öğrenmek adına böyle bir gidip gelmeniz lazım, şantiyeyi biraz görmeniz lazım. Bir de bunun şantiye kısmı var. şantiyede de gecesi gündüz olmayan bir meslektir, beton sabah erken saatlerde dökülür geç saatlere kadar işler sürer, böyle sabırla özveriyle gözünüzün önünde dev bir binanın nasıl tesis edildiğini görmekten zevk alıyorsanız şantiye hayatı da size göredir. şantiyelerinde mutlaka o gözünün önünde inşa edilen kolonun hesabını nasıl yapıldığını detaylı bir şekilde bilmesi gerekir. bunlar böyle aralarında geçişte yapabilirler Ama genellikle insanlar ilk Birkaç yıl biraz oraya biraz oraya giderler sonra bir tanesinde uzmanlaşıp orada kalırlar ofis mühendisi olurlar biz onlara genelde hesaplama söylediklerinden böyle şantiyeciler daha böyle sert mizaçlı, daha böyle kararlı, daha sabırlı daha böyle iş bitirici insanlardır.
Sektörde Kadınlar nasıl?
kadınlar çok başarılı. Eskiden şantiyedeki bir takım herhalde zorluklardan dolayı olabilir tercih edilmiyor olabilir. ofiste kesinlikle öyle bir şey yok ofis ortamı. Her meslek için aynı çok iyi İnşaat Mühendisleri var kadınların arasında.
Geometri ve matematik ikisi aynı öğretmendi onu çok seviyordum. Ben hep geometri öğretmeni Matematik öğretmeni olmak istiyordum, fakat tercihleri yaparken şuraya birkaç tane inşaat mühendisliği yazalım gibi böyle çok alışılageldik bir şey oldu ve inşaat mühendisi oldum. fakat İnşaat Mühendisliği alanında ne yapabilirim diye düşünürken hani bunun da öğretildiği bir kurum olduğu için hani inşaat mühendisliğinin öğretmenliği olan akademisyen olmayı daha üniversite 1. sınıfta karar vermiştim. O yüzden de akademisyen oldum. Aslında öğretmenlik yapıyorum diyebiliriz.
Siz Karate Kit seyrederken aslında bir konu değil ham aldığınızı söylüyordunuz değil mi ?
ya karate ki çok güzel film Tabii ki bir aksiyon filmi falan ama, yani orada cilala parlak mizanseni var ya, hani böyle sabırla Bıkmadan usanmadan Bir şeyi sürekli yaparsan o konuda uzman olursun. İşleyen demir ışıldar. yani demir gibi paslı siyah bir metal bile uzun süre çalışırsa artık yüzeyi Parlar, parlak ve cazip bir hale gelir, Japonlar Bunu farklı bir şekilde söylüyorlar xxxxxxxxxxxxxx Eğer Hedef koyup Çok çalışırsan başaramaman imkansızdır. çevirisi çok güzel olmuyor ama aslında 3 kanji ile yazılıyor Bu. yani çok kuvvetin ortaya koyup çok iradeni ortaya koyup Çok çalışırsan başarılı olursun demiyor, başarısız olamazsın diyor. yani Çok çalışırsan başarısız olamazsın. Japonlar çok çalışır gerçekten. üniversitede tanıştığım birisine sormuştum çok kulüpler var Japonya’da, üniversite kulüpleri ve çok ciddi şeyler yapıyorlar dedim Sen hangi kulüptesin voleybol kulübündeyim dedi Ece Bunlar kendini tanıştırırken Merhaba benim adım Fatih, hobim voleybol diye başlarlar. Ondan sonra mesleğini söyler, ya da memleketini söyler, Ondan sonra yaşını söyler. Çünkü memleketin yaşını seçemezsin ama hobinin Sen seçtiğin için seni tanımlayan bir şeydir Benim adım hobim voleybol oynamak Tamam hangi kulüp voleybol kulübüne gidiyorum. A öyle mi Ben de dedim ki voleybolu ben de çok merak ediyorum. Hani sanıyorum ki ara sıra gelip ben de iki manşet atacağım, ben de katılabilir miyim Ne zaman dedim antrenmanlarınız haftada 4 gün akşamları 5’er saat dedi. bizim milli takım o kadar antrenman yapmıyordur muhtemelen. böyle de hobi olmaz. Onlar da çok uçta yapıyorlar bunları. kabul ediyorum ama böyle yapıyor. bir öğrencim vardı Japon, e akira Yazın ne yaptın dedim Yaz tatilinden sonra, piyano çaldım dedi. Dedim ki tamam piyano çaldın Başka ne yaptın? Hani nereyi gezdin gördün? her gün 10 saat çaldım dedi. bitirmiş mesela. Bir konu varmış orayı bitirmiş. çocuk aynı zamanda konservatuarda çap yapıyordu. Hani o konuda Bıkmadan usanmadan dirsek çürütmek lafı da biz de oradan gelir değil mi, dirseklerin çürüyene kadar çalışmak ,Bıkmadan usanmadan çalışırsan başarısız olamazsın. her dilde böyle atasözü varmış biliyor musunuz. Ben biraz baktım Çinliler de
eğer çok Kung-Fu çalışırsan mutlaka Şifo olursun diye bir atasözleri var. yani Kung-Fu ustası olmak çok zor ya mesela hani karate kitten girdik ama konu dönüp dolaşıp tekrar KungFu’ya geldi. Çok çalışırsan mutlaka Kung Fu ustası olursun diyor. Bıkmadan usanmadan çalışmak mutlaka sonuç getirir. Japonlar öyle çalışıyorlar gibi görüyorum ben. bir konuda bıkmıyorlar usanmıyorlar gerçekten de sınırsız çalışıyorlar ve o konuda uzman oluyorlar. şu da çok önemli “bir konuda uzman oluyorlar” Biz de şöyle bir şey vardır, itü’de pek görmüyorum ama bazı başka yurt dışında da Bazı üniversitelerde şöyle bir şey görüyorum, bir hoca var diyelim ki, çalışma alanları şöyle yazıyor Mesela betonarme yapılar, Çelik Yapılar, yığma yapılar, tarihi eserler, zemin analizleri bunların hepsinde uzman olamazsınız. Hatta Birinde de uzman olamazsınız onun birinin altındaki küçük Bir Dalda uzman olabilmeniz lazım mantıken. hepsini birden öğrenmiş olmanız mümkün değil. bunlar eskiden olan şeyler günümüzde böyle olmuyor. benim Japonya’daki çalıştığım hocalar hep şöyledir inşaatın bir alanının spesifik bir dalında her şeyi O bilir O konuda bir problem varsa sadece ona sorulur. Şahsen ben kendim bunu yapmaya çalışıyorum, Mesela ben sadece binaların sönümleyicilerle Depreme dayanıklı hale getirilmesi konusunda Çalışıyorum. o yüzden de bunun dışında gelen sorularda problemlerde danışmalarda Hani onun uzmanına yönlendiriyorum.
Peki Türkiye’de birlikte nasıl daha iyi yaşarız?
yani böyle sosyal konularda bir uzmanlığım yok fakat Hani herkes kendi mesleğini iyi yaparsa Hayat daha iyi olacak gibi geliyor bana. Herkes kendi mesleğinde uzman olup kendi mesleğinde en iyi şekilde çalışırsa bütün kaynakları araştırıp uzman olursa ve kendi mesleğinde sadece yorum yapıp çalışırsa sanki daha iyi bir yere geleceğiz gibi düşünüyorum. özellikle teknik konularda.
Fatih Bey çok teşekkür ederim. Dün gece bir saatte yazdım ki siz daha Adıyamandaydınız. Hem bu kadar işinizin arasında Allah da storytel Ofisi İtü’ye çok yakın, hemen buluştuk sosyal sorular olursa bir sayısalcıyız dediniz bunu da çok iyi anlıyorum ama ben de şunu tavsiye ed nasıl olunur dinleyicilerine. bugünden sonra inşaat mühendisi olmak isteyen bir insanı mesela mutlaka sözelde Kendimizi çok iyi ifade edebilen insanlar olun, sayısal matematiksel pek çok insanın ifade etme gereği duymadığını hissediyorum işini. çok iyi anlıyorum İşini iyi yapmak çok önemli bir şey zaten İşini iyi Yapması da zaten bize yetiyor ama bugün o işin nasıl yapıldığını bizlere de öğreten insanlara ihtiyacımız var bir gelecek nesillere özendirmek için. iki çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerde doğru bilgiyi doğru insanlardan alabilmek için. yoksa güzel konuşan ama bilmeyen insanlardan bilgi alıyoruz. Bu da çok hüzünlü oluyor. yani onun için sizin gibi sayısal alanlarda çalışanlar sizin gibi akademisyen olurlarsa biraz öğretmeye de yatkın oldukları için onu sözel olarak ifade edebiliyorlar. Ben de herkese bunu tavsiye ediyorum. Fatih Bey ile ikimizin de hissi diye düşünüyorum. Başınız sağ olsun diyorum binlerce insana çok çok çok üzüldüm ben, dediğim gibi çok kızdım da, ama Fatih Bey ile olan yayınımı yansıtmamaya çalışıyorum O kızgınlığımı, siyasetle ilgili görüşümü. Umarım da böyle yapmışımdır Başınız sağ olsun hepimiz için. artık bilime tekniğe kanuna kurala ahlaka vicdanına sarılmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Böyle de bitirilir mi bilmiyorum ama teşekkür ediyorum Tekrar Fatih bey.
Davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim herkese Geçmiş olsun lütfen konunun uzmanlarına danışarak doğru bilgiye ulaşmaya çalışın, doğru bilgiye ulaşmaya çalışmak çabaların en önemlilerinden bir tanesidir. teşekkürler