Yeni dönem ruhani öğretmen ve yazarlardan Eckhart Tolle günümüzün önemli konularından birisi olan mülteci krizini yorumluyor:
E.T. Bana gelen birçok mektupta Avrupa’ya giren mültecilere karşı nasıl merhametli yaklaşmamız gerektiğine dair sorular gelmiş. İskandinav ülkeleri, Almanya ve bazı ülkelerde merhametin zaten var olduğunu görebiliriz. Başkalarının acılarına karşı merhamet ve genişlik sözkonusu. Bunu görmek insanı yüreklendiriyor. İskandinav ülkeleri, Almanya ve diğer birçok ülkede toplumlarına, kültürel değerlerine neler olabileceğine dair korku yaşanıyor. Sürekli bir insan trafiği ülkelere akıyor. Yüreği ve aklınızı dengelemek sözkonusu.
Bir zaman gelecek ve sınırlar olmayacak. Yasaya ihtiyacımız olmayacak bir zaman da gelecek. Ancak şu anda ikisinin de bir işlevi var. Eğer sınırları tamamen açarsak tüm sistem çöker, yeterinde iş yeterince yaşam alanı bulunamaz, milyonlarca insan sınırlarınıza girerse sonunuz gelir.
Merhamet tabii ki harikadır, ancak bilgelikle dengelenmesi gereklidir. Fiziksel boyuttaki yansıması iş bulmak… Birçok ülkede entegrasyon iyi şekilde başarılamadı, buna iyi odaklanmak gerekir. Entegrasyon sağlanamazsa daha büyük sorunlar, zorluklarla karşılaşılacaktır, bu da tabii ki iyi olabilir, çünkü insanlar zorluklarla gelişirler.
Ancak bilgeliğe sahipseniz gelişmek için büyük bir zorlukla karşılaşmanız gerekmez, çünkü bilgeliği uygulayarak (dengeyi sağlayarak) zaten daha büyük bir soruna dönüşmesini engellemiş oluyorsunuz. Eğer bir konuya bilgelik aktaramıyorsanız büyük bir sorun haline gelebilir ancak bu da iyi olabilir.
İlginç bir şekilde sadece bireylerde değil toplumlarda da bir olaydan sonra diğeri başlamaktadır. Önce Yunanistan meselesi vardı ve büyük bir zorluktu. Şimdi daha da büyük bir zorluk önümüzdedir. Sanki bir senaryo yazarı insanlığın gelecek bölümü için acaba şimdi ne yazsam der gibi sürekli bir sorun bulma peşindedir.
İnsanlar farklı yerlerden gelmektedir. Bilinç seviyeleri farklıdır. Batı daha yeni içsel olarak korkunç derecede acı veren deneyimlerden geçerek belli içgörülere sahip olmaya başlamış başkalarının da görüşlerinin olduğunu kabul etmiş,kendi istediklerini empoze etmeden dinlemeye başlamış, uzlaşmaya çalışmış, tolerans ve merhamete değer verdikleri çok hassas bir noktya varılmıştır. Ancak bu süreç her an tekrar kolaylıkla kaybedilebilecek uzun bir yolculuk olmuştur.
Tolerans ve merhameti deneyimlemek, kolektif seviyede egonun biraz dağılmış olduğunu gösterir ve bu da savaşlar, soykırımlar ile acı çekilerek gerçekleşmiştir. Kadın erkek eşitliği konusu da daha çok yeni dengelenmeye başlamıştır. Kilise ile devletin ayrışması da daha çok yeni bir başarıdır.
Tüm ülkeler aynı bilinç seviyesi ve kafa yapısında değiller ve bu sebeple entegrasyon çok önemlidir. Bazı insanlar tüm kültürlerin eşit ancak farklı olduğunu söylerler. Kültürel değerlerde ve kolektif bilinçte gelişmeler olabileceğini söyleyebilirim. Eğer bir toplumda merhamet gösteriliyorsa o toplumun farkındalığında bir gelişme olduğundan bahsedilebilir. Eğer bir toplum merhametsizlik örbneği sergiliyorsa o zaman farkındalığı henüz gelişmemiştir. Daha yakın geçmişe kadar Avrupa toplumlarında bile büyük bir tolerasnsızlık mevcuttu.
Mülteciler hangi kafa yapısı ile gelmektedir, değişimi gerçekleştirebiilecekler mi? Esas soru budur. Farklı bir kafa yapısına sahip toplum içinde ayrı bir toplum mu kurulacaktır? İnsanlık bir bütün, tek bir organizma gibi gelişecektir. Daha önce tamamen ayrı olan kültürlerin şimdi gittikçe biraraya gelmesi de doğal karşılanabilir, bunun nasıl gelişeceğini ve bizleri nereye götüreceğini öngöremiyoruz.
Dünyada hala Avrupa’nın ortaçağ kafa yapısına sahip ülkeler ve toplumlar bulunmaktadır. Orada kendini çok geliştirmiş insanlar yoktur denemez, nasıl ki ortaçağın gelişmemiş toplumlarında son derece spiritüel insanlar bulunduğu gibi bugün de aynısı sözkonusudur. Bugünlerde de gelişmemiş toplumlardan gelişmiş toplumlara gelen mültecilerin nasıl entegre olacakları soru işaretidir.