Cemalnur Sargut ismini ilk defa geçen sene tesadüfen bir televizyon programına takıldığım zaman duydum.
O gün bir arkadaşımla oturmuş sohbet ediyorduk, programı dinlerken nefesimizi tuttuk, gözlerimiz doldu, donduk kaldık.
Allah sevgisini, Kur’an-ı Kerim’i, Hz.Muhammet peygamberi, Hz.Mevlana’yı bu kadar güzel, bu kadar derin anlatan hiç kimseyi duymamıştım.
O gün bugündür kendisini takip eder, konuşmalarını mutlaka bulur dinlerim.
Melek Baykal’ın programında yine güzel bir tasavvuf sohbetine denk geldim.
Programdan alıntılar aynen aktarılmıştır:
MB: Kur’an kadına şiddet hakkında ne diyor?
CS: Kur’an furkan değildir, diğer kitaplar daha furkandır. (Furkan:İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran)
Kur’an’da birleştiricilik vardır. Ayetin başında söyler: şu yanlıştır. Ama arkasından hemen gelir: Allah affedicidir, daima affeder.
Allah Kur’an’a göre 2 şeyi affetmiyor. 1.Kul hakkı.Bu çok önemli! İğne başı kadar hak yemeyeceksin. Basiti nedir kul hakkından kurtulmanın? Hellaleş diyor.
2. Şirk. Yani hiçbir şeyi Allah’tan çok sevme. Eğer seversen oradan seni vurur acı çekersin. Bu da çok önemli. Mesela evlatlarımıza tapıyoruz.
Mesnevi’de çok hoş bir hikaye vardır: Hz.Nuh demiş ki Allah’a “ben peygamberim, bu benim oğlum değil mi? niye bana iman etmiyor da bu gemiye gelmiyor? malum tufan olacak.
3 kere benim oğlum değil mi deyince Allah diyor “ya ne çabuk benimsedin benim-benim-benim, ben 1 ömürlük onu beni öğretesin diye verdim. İşte bu halden kurtulmak lazım. Benim olan hiçbir şey yok.
Kur’an hakkaten muazzam bir kitap, diyor ki: Cennetin kapıcısının adı Rıdvan. Yani razı olduğun an cennettesin. Rıdvan razı olanların en yücesi demek. Başına gelenden razı olduğun an sen bu alemde cennettesin diyor.
Cehennemin kapıcısının adı Malik, “benim” dediğin an cehennemdesin.
Ebubekir bakmış demiş ki “ne güzelsin, ay mısın güneş misin?”, biraz biraz sonra Ebu Cehil gelmiş “ne çirkin adam” demiş peygambere bakmış, peygamber ikisine de gülmüş, demişler ki neden ikisine de güldün? ” E ben aynayım, herkes kendini bende görüyor” demiş. Demek ki Mevlana öyle bir sultan ki herkes kendini hakikatini onda seyreder. Peygamberin tam manasıyla tam varisidir. Hz.Şems diyor ki “Allah sevgisini mi aramak istiyorsun, Mevlana’ya bak. Dost O’dur. Ben dostun dostuyum daha şanslıyım” diyor. Ne güzel bir yorum!
Mevlana hakiki anlamda insanlık alemine Kur’an’ın iç manasını hikayelerle öğretmiştir.
Çümkü Kur’an dışarıda bir macera anlatmaz, bizi bize anlatır.Bizi öğretir, bizim hakikatimizi gösterir. Mesnevi de öyledir.
O hayvan hikayeleri benim içimdir. Benim içimde bütün hayvanlar var, demin hangisine benziyorum diye sordunuz…benim içimde hepsi var. Mesela sokucu olan kısmım yılan, parçalayıcı kısmım panter. Dolayısı ile ben onları gördüğüm zaman kendimi görüyorum.
Mevlana bunları öğretiyor insana. Ama hakikaten Mevlana’yı anlamışlar mı? Bilmiyorum. Anlaması çok zor. Mesela batı aleminde en çok okunan yazar Amerika’da, ama kimisi şiirinden hoşlanıyor, kimisi aşkı işleyişinden hoşlanıyor, hakikatini ve iç manalarını bilmek için derin mutasavvuf olmak lazım.
Bazı insan kokusunu hisseder, bazı insan manasına, hakikatine varır. Bence o ,Şems’le olan beraberliğinin neticesidir.
Mevlana bütün ilimleri biliyormuş, alim, herkes o’na aşık, Selçuk üniversitesinin rektörü, yani çok yüksek bir seviyede. Ama Şems’in önünde herşeyini terk etmiş, neden? Çünkü ona Allah’ı anlatan, görerek anlatan birisi var artık karşısında. Diyor ki kendisi “hiç kıskanmadan oturdum. Sen de kıskanma Allah sevgilisini.Kıskanma ki öğrenesin. Kıskanma ki Allah’la ilişkin artsın. Böylesine Şems’in önünde oturuyor.
Hz.Şems’i ve Sultan Veled’i okumadan Mevlana’yı bilmek mümkün değil.
Sultan Veled’i mutlaka okumak lazım, her konuda çok çok özel bir insan.
MB: Bir de halk arasında derler ya Mevlana hazretleri çağırırsa gidersin. Çağırması lazım. Doğru mu bu hocam?
CS: Çok doğrudur, Kabe de böyledir, çağırmazsa gidemezsiniz.Peygamber böyledir, Allah sevgilileri hep böyledir. Onlar bize yaklaşırlar.
Bir hikaye ile anlatayım: Adamın biri öğretmenine çok aşık, ona Allah’ı öğrettiği için. Bütün arkadaşlarını da ona götürmek istiyor, onlar da huzur bulsunlar istiyor. Fakat bir arkadaşı asla gelmiyor. En sonunda söz veriyor, yarın gelicem diyor, gene gelmiyor. Bu sefer çok mahçup hocasının evine gittiğinde, bakıyor ki hoca elinde bir mıknatıs, iğneleri çekip çekip duruyor, o zaman anlıyor ki o çağırmamış, o çağırmayınca gelemiyor…
Onun için bana soruyorlar: Mürşit nasıl bulunur? Biz mürşit bulamayız, mürşit bizi bulur.
MB: Siz gittiniz mi hiç Konya’ya?
CS: Beraber gidelim inşallah. Özellikle Şeb-i Aruz’da orda olmak, tam vefat saati. Öyle ironik birşey ki. Vefat saati güneşin batış anıdır, yani Şems giderken vefaat etmiş Mevlana. O anda muazzam bir dua olur Hz.Mevlana’nın türbesinde. O anı görmeniz lazım. Herkes orda, sanki kıyamet anı gibi, huzurda, o aşkı yaşamak isteği ile. Onun kavuşuşunu, sevgiliye kavuşma anını, düğün gecesini yaşıyoruz.
MB: Hocam, Şeb-i Aruz’un anlamı nedir?
CS: Çok yanıldığımız bir nokta var, biliyor musunuz? Ölümden korkuyoruz. Ay ne kadar yazık. Ölüm bu odadan yan odaya geçmektir. Dıştan içeri geçmektir. Korkuyoruz, çünkü içimizi tanımıyoruz. İçimizi bilsek biz de Şeb-i Aruz olarak görüşeceğiz. Sevgili ile kavuşma anı diyeceğiz. Hz.Sultan Veled diyor ki: “ay çok şükür, vücudumdan da kurtulup geliyorum sana!”
Vücudun arzu ve isteklerinden de kurtuluyorum. Öyle bir an ölüm anı…Kim istemez?
MB: Ölümden korkmamak için ne yapmalıyız hocam?
CS: Biraz içinizi, iç aleminizi geliştirin. Hakikatimizi, özümüzü. Gideceğimiz yeri bilmek lazım. Gideceğimiz başka bir yer değil, mutluluk ve huzur yeri, sonsuz mutluluk yeri.
Bakın demin ki konu ile ilgili, cennetin en üst kademesinde bir köşkler varmış, peygamber de diyor ki “sordum, burda kimler oturuyor?” burda elinde güç varken, cezalandırma gücü varken affedebilenler oturuyor demişler.
Affetmek çok güzel…Zaten affedememek günde 5 vakit namazda “Allahım sen de beni affetme” diye niyaz etmek demektir. Nasıl affetmeyeceğiz? Onun varlıkları.
Son nefese kadar tövbe kapısı açıktır diyor ayette Allah.
Bir de farklılıkları hoşgörebilmek…Yaradılmışın yaradanın bir ismi olduğunu idrak etmek lazım. 5 parmak birbirinden farklı, ancak farklılıklar birbirini kabul ettiği zaman güzeliz.
Habertürk-Bilinmeyen programı konuğu Cemalnur Sargut
Huzur, felaketler karşısında farklı bakış açıları, kin ve nefret duyguları, isyan etmek, kaderi değiştirebilir miyiz,
Cemalnur Sargut ile Aska Yolculuk – Ferda Yildirim
Habertürk Söz Sende programı konuğu Cemalnur Sargut
Cemalnur Sargut – Gülbence TRT 1
Cemalnur Sargut – Simge Fıstıkoğlu (28 Ocak 2013) Habertürk
Nefsimizi nasıl eğitiriz, kadere razı olmak, hata yapmak, maddiyat, tövbe etmek
facebook sayfalarından Cemalnur Sargut sohbetlerini takip edebilirsiniz: