Star TV’nin bugünkü “Melek Baykal” programında Prof.Dr.Osman Müftüoğlu sağlığımız ile ilgili güzel bilgiler paylaştı.
İşte doğru veya yanlış bildiğimiz bazı konular üzerine Osman beyin yaptığı yorumlar:
Dünyaca tanınmış kalp ve damar hastalıkları uzmanı, Cleveland Clinic Kardiyoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Tuzcu “Kalp sağlığını en başta tehdit eden şey KİNDARLIKTIR” yani affedememek, affedemediğimiz duyguları içimizde biriktirmek, geliştirmek ve onları bir kin haline dönüştürmektir demiştir. Öfke ve kin birikimi kalbi en çok tehdit eden şeyler.
Bu sebeple affetmemiz lazım. Affetmek, yeniden başlamaktır. Affetmek, bagaj boşaltmaktır.Üzerimizdeki yükü azaltmaktır ama en önemlisi affetmek unutmaktır.
Ben onu affetmiştim diye 80 kere söylerseniz unutmadığınız ve affetmediğiniz anlamı çıkar.
Uzun hayatın sırlarından birisi de paylaşmaktır.Özellikle mutluluğu değil, mutsuzluğu paylaşmaktır. Sorunu, mutsuz olduğunuz konuları paylaşacağınız bir arkadaş, bir eş, bir yoldaş bulmaktır.Memnuniyetsizliğinizi içinizden atıp, ben bu işten memnun değilim demektir.
Mutsuzluk ve sorunlar paylaşıldıkça küçülür, sevgi ise paylaşıldıkça büyür.
İçinize attığınız her dert size bir süre sonra geri döner, yani tansiyonunuzu yükseltir, uykunuzu kaçırır, çarpıntı yapar, içinizi sıkar, bağırsaklarınızda kolit olur, midenizde asit olur, yani mutlaka sizin sağlığınızı bozar. Bu nedenlerle sıkıntılarımızı paylaşmalıyız.
Bir de farkında olmadığımız güzel birşey daha söyleyeceğim; dokunmalıyız, birbirimize dokunmalıyız. Ellerimizi sıkacağız, konuşurken karşımızdakinin omzunu tutacağız, yüzünü okşayacağız, sarılacağız, çocuğumuza sarılacağız, annemize-babamıza-ailemize-bizi mutlu eden birine, bize birşey bağışlayan, yardımcı olan birine sarılmak ve dokunmak lazım.
Dokunmak beyinde endorfini arttırıyor. Endorfinler bize iyi gelen mutluluk hormonlarıdır. Uykumuza iyi gelen, stresimizi azaltan hormonlardır.
Okşanan çocuklar daha uzun boylu oluyor…Anne-baba veya çevre sevgisinden uzak çocukların daha çabuk hastalandıklarını daha zayıf olduklarını biliyoruz.
Sadece dokunmak, sadece okşamak-sarılmak bile büyüme hormonunu arttırır.
Kortizol (Kan basıncını ve şekerini artırır, kadınlarda kısırlığa neden olur ve bağışıklık sistemini baskılar) dediğimiz zararlı hormonu azaltıyor.
Stres hormonlarını azaltıyor. Vücudu güçlü ve rijit hale getiren hormonu arttırıyor.
Dokunmak bir sevgi aktarımıdır.
Niye masaj iyi gelir bilir misiniz? Dokunduğunuz, şevkat ve sevgi aktardığınız için rahatlatır.
İnsanoğlu son 30-40 yıl içinde çok önemli birşey öğrenmiştir. Can boğazdan gelmiyor, gidiyor.
Özellikle belli bir yaştan sonra yedikçe yaşlanırız, daha çok hastalanırız. O nedenle şu kuralı kenara yazalım:
Yaşınız 40’ı geçmişse hele hele 50’yi geçmişse can boğazdan gelmez gider. Bütün araştırmalar yaşlandıkça daha az yiyenlerin daha sağlıklı ve daha uzun bir ömürleri olduğunu gösteriyor.
Neden? Çünkü insan vucudu da bir makina, bir araç ve bu aracında yaşlandıkça motoru zayıflıyor. O motor daha sık bakım gerektiriyor. Yani 50 yaşından itibaren senede bir kendimizi bakıma alacağız. Vucudumuza gençliğimizdeki gibi muamele etmeyeceğiz.
Gençken vucudumuz yiyeceklerden alınan enerjileri daha çok kullanır, büyür gelişir.
Yaş ilerledikçe yiyeceklerden oluşan atık maddeler hücrelerimize pas olarak geri döner, yani hücrelerimizin oksitlenmesine sebep oluyor.
Kırmızıbiber ve sarıbiber müthiş bir antioksidandır.Kendinizi antioksidanlar yiyerek koruyun diyoruz ama az yiyin, daha kaliteli besinler yiyin, dikkatli yiyin ve vucudunuza zarar veren maddeleri yemeyin.
Okinawalı yaşlılar, yaş elliyi geçtiği zaman her 10 yılda bir %5 oranında yiyeceklerini azaltıyorlar, yani 60-70 yaşlarına gelince %70 daha az kalori alıyorlar. Tabağının dörtte birini artık neredeyse yememeye başlıyorlar. Çünkü yemedikçe enerji kazanıyorsunuz.
http://okinawa-diet.com/
Kullan ya da kaybet kuralını unutmamalıyız.
Örneğin kolunuzu kırdınız ve kolunuz alçıya alındı. 6 hafta sonra alçınız açıldı, baktınız kaslarınız erimiş. Sebebi hareket ettirilmeyen yerler için beyin ” galiba bu bana lazım değil” deyip oradan enerjiyi alır, başka yere gönderir. Aynı şey beyniniz için de geçerlidir.Daha çok okuyarak, yazarak, yeni şeyler öğrenmeye çalışarak beynimizi kullanmalıyız. Belleğimiz böylece daha geç yaşlanır.
Eklemleri de kullanmanız gerekir. Hareket etmeniz gerekir.
Gözünüzü bile kullanma şekliniz önemlidir. Alaska’da bir araştırma yapılmış, 40-50 yıl öncesine göre miyoplukta müthiş bir artış gözlenmiş. Benzer bir araştırma da Nepal’de yapılmış, aynı sonuca rastlanmış. Niye? Çünkü gözlerini eskisi gibi kullanmadıkları, ufka bakıp eskisi gibi odaklanmadıkları görülmüş. Gözünüzü ne kadar uzağa bakmak için kullanmazsanız o kadar zayıflar…(şahsen bu yorumu göz doktorlarına sormakta fayda görüyorum elbet)
Uzun ve iyi yaşamın temel prensiplerinden birisi vucuda daha az toksin yüklemek. İlaçlar elma,armut,portakal,nohut değildir. İlaç kimyevi maddelerdir.Laboratuvarlarda üretilmiş, vücudumuzun tanımadığı yabancı maddelerdir. Bunun için en ufak bir baş ağrısında, mide rahatsızlığında, yorgunlukta aklınıza bir hap gelmesin!
Örneğin mideniz ağrıyor, bağırsaklarınızda gaz var, hazımsızlık çekiyorsunuz hemen bir mide hapı alınıyor…Çünkü içinde aluminyumhidroksit var, ben size aluminyum yiyin desem yer misiniz? Bunun yerine zencefil-papatya-nane çayı içebilirsiniz. Bunları tek tek de içebilirsiniz. Zencefil çok midevi bir bitkidir.
Nane çayı…bağırsakların en büyük dostlarından birisi.
Papatya çayı…Sindirim sistemine her yönü ile iyi gelir, aynı zamanda teskin edici.
Karın ağrısına karşı ise sıcak bir su dolu şişeyi havluya sarıp karnınıza koyarsanız ağrılarınız azalacaktır.
Karın ağrısına karşı bir diğer önerim ise probiyotiklerden faydalanın, Kefir için! Kefir bakterileri arttırır ve bağırsaklarınızdaki bakteriler artınca da gazınız azalır.
Ya da probiyotik kapsülleri veya nane yağı kapsülleri alınabilir, çok faydalıdır.
Gereksiz ilaç kullanmayınız!
Biz doktorlar bile ilaçları yazarken içindekileri doğru dürüst okumuyoruz!!! İlaç firmalarının yetkilileri geliyor, size ilaçları anlatıyor, veya kongrelere gidiyorsunuz orada ilaçları öğreniyorsunuz ve hastaya yazıyorsunuz. Maalesef böyle bu.
Bu sebeplerden size ömrün boyunca şunu kullanacaksın gibi ilaçlar yazdıklarında mutlaka bu ilaçların içeriğini incelemeli, zararlarına bakmalı, hatta başka bir doktordan 2. bir fikir almalısınız. Bu ayıp değildir, hasta hakkınızdır.
Bazı pratik bilgiler de vermek istiyorum.
Yoğurt! Mucize besinlerden birisidir. Uzun ömrün sırlarından birisidir.
Yoğurt dediğimiz kesilmiş süttür. Sütün içersine kesilmiş mayayı koyuyorsunuz, bekletiyorsunuz, süt mayaya dönüşüyor. Ama içinde probiyotik bakterilerle beraber size geri geliyor. Dolayısı ile bağırsak ve vucudunuzun güçlenmesi ile ilgili ciddi bir destek sağlıyor.
Yoğurtta dünyanın en kaliteli proteinleri var, magnezium, potasyum, folik asit, kalsium var, kalsium kemiklerin en büyük dostu.
Süt mü yoğurt mu? Yoğurt. Çünkü yoğurttaki kalsiyumdan vucudumuz daha fazla yararlanıyor. Yani yoğurtta yok yok, mucize besinlerden birisi.
Bir önemli ilave daha, o da çay. Yeşil çay, siyah çay fark etmiyor.
Çay bir mucizedir. En sağlıklı içeceklerden birisidir. Bana sorarsanız ne içmemiz gerekir diye, su-çay ve ayran için derim.
Yeşil çay ile siyah çay arasında büyük bir fark yok.
1 bardak çayda 5 soğana eşit antioksidan vardır.
Yeşil çayı günde 4-5 fincan içmek yeterlidir. Siyah çayı biraz daha fazla tüketebiliriz.
Çay tüketirken en önemli sakıncası çok şeker atmak! Bize günde 50 gr şeker gereklidir, bu da 15 adet küp şekere tekabül eder.
Kafeine duyarlı iseniz yeşil çaydaki kafein miktarı siyah çayın yarısı kadardır. Bu durumda yeşil çay için. Kafeine duyarlı iseniz poşeyi çok sıkmayın veya çayı çok demlemeyin.
Sıcak çayı ince plastik bardaklarda sakın içmeyin!!! O bardaklardaki plastik madde çaya ge-çi-yor!
Beyaz çay diye bir çay daha var. Çay bitkisinin daha üst kısmından, tomurcuk kısmından elde edilen, daha kısa demlenerek elde edilen bir çay.
Çayı çok sıcak içmeyin. Çünkü yemek borusu kanseri veya mide kanseri açısından çok sıcak çay içmek ciddi bir risktir.
Beslenmenin 3 ayağı vardır.
1. Çeşitli beslenmeliyiz ki vucudun gerekli ihtiyaçlarını karşılayabilelim.
2. Yeterli beslenmeliyiz, yani ne çok ne az, ihtiyacımız kadar. Günde 2100 kalori cıvarında.
3. Dengeli beslenmeliyiz.
Vucudumuz kıtlığa göre imal edilmiştir. Fazla alınan besinler hemen depolanır.
Düzenli egzersiz yapmalıyız.
Hangi yaşta olursanız olun yürüyün. Soğuk havada kapalı alanlarda, güzel havalarda dışarılarda yürüyün.
İnsan vucudu günde 10.000 adıma atmak üzere tasarlanmıştır.
Osman Müftüoğlu ve sağlıklı yaşam hakkında daha fazla bilgi için:
http://osmanmuftuoglu.net/anasayfa.aspx