Bugün tesadüfen ITÜ Taşkışla binasında proje çalışması yapan kardeşimi ziyarete gittim. Daha önce de gitmişliğim vardı fakat hep bir iş için olduğu için alıcı gözüyle bakamamıştım. Kardeşim ve proje ortakları ile binayı genel gezdik. Tek kelime ile hayran kaldım. Hep duyarım ITÜ Taşkışla binasının mimari güzelliğini… Burada okuyan gençler çok şanslı insanlar, umuyorum ki kıymetini biliyor keyfini de çıkarıyorlardır…Geniş koridorlar, yüksek tavanlar, bozulmuş taş yerler, ahşap kapılar…Harika bir orta avlu, gerçekten öğrenciliğe geri dönmek istedim…Kampüs te cıvıl cıvıl, herkes bir proje ile ilgileniyor, kimisi cafede kitabını okuyor,kimisi bilgisayarında işler yapıyor, kimisi koca bir koridora dizilmiş masalarda çizim yapıyor, kimisi maket atölyesinde maketlerini yapıyor…Gerçekten çok güzel bir atmosferi vardı…Filmlerde seyrettiğimiz okullar gibi, ama daha da güzeli…Yaratıcılık, enerji, hareket, heyecan dolu bir dünya.
Koridorlardan birisinde çeşitli inşaat malzemesi satan firmalar stand açmış, maket kurmuş ve öğrenci ile öğretmenlere bilgi vermektelerdi…Biz okurken böyle şeyler görmemiştik, hep kendimiz araştırma yapardık…Artık firmaların öğrencilerin ayağına gelmesi çok mutluluk verici.
Sonra Boğaz manzaralı üst kata çıktık. Tam önümüzde Ritz Carlton binası dikilmişti, mimarlık-şehir planlamacılığı eğitimi veren bu okulun karşısında böyle bir mimari ayıbın olması ne kadar tezat bir durum halbuki 🙂 Resmini bile çekmedim. Geçtiğimiz gün en iyi iş oteli seçildiği haberini de basında hepimiz gördük.
Üst kattaki maket stüdyosu gerçekten muhteşemdi, tam mimarlık öğrenimi gören öğrencilere uygun bir atmosfer, renkli-hareketli-yüksek tavanlı-bol malzemeli…
Duvarlar öğrenci işleri, konser duyuruları, etkinlik haberleri posterleri ile cıvıl cıvıl doldurulmuş…
Gezimiz sırasında bir baktım muhteşem bir sergi: Cennetin Kapıları…Fotoğraf sergisi.
Unesco’nun Dünya Kültür Yapıları arasındaki "tek" Türk yapıtı olan 1228 yılında yapılan Divriği Külliyesinin birbirinden muhteşem devasal resimleri…Tüylerim diken diken oldu! Gerçekten olağanüstü bir yapı…Öyle güzel detaylar vardı ki…O dönemin mimarları çok daha detaycı ve çok çok daha sanatsal çalışmalar yapmışlar. Kardeşim bence çok doğru bir söz söyledi: "Bu kadarına gerek var mı? Yok. Ama very nice to have" Aynen öyle diyorum. Böyle bir yapı bir tek işçiliği sebebiyle bile çıkacak maliyetten bir daha yapılamaz.
Yaptığım kısa araştırmada yapının yanlış restorasyon ve ilgisizlik sebebi ile erimeye başladığı bilgisini edindim…Ne kadar acı verici. Bu kadar muhteşem bir esere herkesin sahip çıkması gerekir…
Sergi, serginin danışmanı hepimizin çok iyi tanıdığı Prof.Dr. Doğan Kuban, Küratör ve tasarımcı Yüksek Mimar Basri Hamulu ve fotoğrafçı Cemal Emden üçlüsü ile oluşturulmuş.
Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Selçuklu döneminde Mengücekoğulları’ndan Ahmet Şah ve Melike Turan tarafından 1228’de yaptırılmış. Selçuklu mimarisinin en önemli yapılarından olan caminin yapımında mimar ve sanatkar olarak Ahlatlı Hürremşah ve Tiflisli Ahmet çalışmış.
Yapının korunmak üzere cam ile örtülmesi ve müzeye dönüştürülmesi isteniyor…Müzeye dönüştürülmesi zaten şart ama cam ile korunması konusu…Anlam veremedim. Bu yapının korunması konusunda uluslararası bir çalışma yapılması ve dünyada bu alanda söz sahibi olan kişilerin/sanatçıların da restorasyonda yer alması gereklidir.
Bu yapı tam anlamıyla bir "kültür mirası" olmasından dolayı yerel/ulusal olarak değil global olarak değerlendirilmelidir.
Konu ile ilgili linkler: